Amerikan edebiyatı Kızılderili kültürlerinin sözlü olarak aktarılmış söylenceleri, masalları, öyküleri ve lirik şiirleri (daima şarkılar) ile başlar. İlk Avrupalıların gelmesinden önce Kuzey Amerika’da var olan 500’den fazla farklı Kızılderili dili ve kabile kültürü arasında yazılı edebiyat yoktu. Bu nedenle, Amerikan Yerlilerinin sözlü edebiyatı oldukça çeşitlidir. Navajolar gibi yarı-göçebe avlanma kültürlerinin öyküleri Acomalar gibi “pueblo”larda (Kızılderili evi) yaşayan yerleşik tarımsal kabilelerin öykülerinden farklıdır; Ojibwalar gibi kuzeyde göller bölgesinde yaşayanların öyküleri ise Hopiler gibi çöl kabilelerinin öykülerine göre köklü farklılıklar gösterir.
Kabileler tanrılara, hayvanlara, bitkilere veya kutsal kişilere tapınarak kendi dinlerini korudular. Yönetim sistemleri demokrasiler, yaşlılar kurulu ile teokrasiler arasında değişiyordu. Kabilelere ait bu çeşitlilik sözlü edebiyatta da kendini gösterdi. Yine de, bir kaç genelleme yapılabilir. Örneğin, Kızılderili hikayelerinde hem ruhsal hem de fiziksel anne sayılan tabiata gösterilen büyük saygı ve ihtimam çok zengin bir biçimde yer alır. Tabiat canlıdır ve ruhsal güçleri vardır; ana karakterler hayvan veya bitki olabilir ve bunlar genellikle bir kabile, bir grup veya bir kişiyle ilişkilendirilmiştir. Daha geç dönemlerdeki Amerikan edebiyatında Kızılderililerin kutsallık anlayışına en çok Ralph Waldo Emerson’un yazdığı ve hayatın tamamını kapsayan doğaüstü Over-Soul (Evrensel Ruh) yaklaşmıştır.
Meksika kabileleri Tolteklerin ve Azteklerin tanrısı olan ilahi Quetzalcoatl’a tapınmışlar, başka yerlerde de ulu bir tanrı veya kültüre ait birkaç hikaye anlatılmıştır. Ancak, tek bir yüksek ilahi varlıkla ilgili uzun ve standartlaştırılmış bir dinsel dönem görülmemektedir. Eski Dünyanın ruhsal hikayelerinin en yakın benzerleri genellikle Şamanların tanıtımları ve gezilerinin anlatımlarıdır. Bunlardan başka, Ojibwa kabilesinden Manabozho veya Navajo kabilesinden Coyote gibi kültürel kahramanlar hakkında hikayeler vardır. Bu madrabazlar (trickster) farklı ölçülerde saygı görürler. Bir masalda kahramanca davranırken, bir diğerinde bencil veya aptal görünebilirler. Her ne kadar geçmişte İsviçreli psikolog Carl Jung gibi otoriteler madrabazlara ait bu hikayeleri insan ruhunun aşağılık ve ahlakdışı yanının ifadesi olduğu için küçük görseler de, içlerinde Yerli Amerikalıların da bulunduğu bazı çağdaş bilim insanları Odysseus ve Prometheus gibi saygın Yunan kahramanlarının da aslında madrabaz olduğuna dikkat çekmektedirler.
Amerikan Kızılderili edebiyatında hemen her sözlü biçime rastlanır: lirik şiirler, tilavetler, masallar, peri masalları, komik fıkralar, büyüler, bilmeceler, atasözleri, destanlar ve tarihin masalımsı anlatımı. Göçlerin ve ataların çok sayıda anlatımlarının yanı sıra düşlere veya büyülere ait şarkılar ve madrabazları anlatan öyküler vardır. Özellikle bazı yaradılış hikayeleri çok yaygındır. Bir çok kabilede farklı olarak anlatılan tanınmış bir yaradılış hikayesinde dünyayı bir kaplumbağa sırtında taşır. Bu hikayenin Cheyenne kabilesi tarafından anlatılan biçiminde, yaratıcı olan Maheo’nun dünyayı sulu bir evrenden biçimlendirmek için dört şansı vardır.
Dünyayı suyun dibinden yukarı çıkarabilmek için dört tane su kuşunu dalmaya yollar. Kar beyaz kaz, gerdanlı dalgıçkuşu, ve yeşilbaşlı yaban ördeği gökyüzüne hızla yükselip aşağı doğru kayarak dalarlar ama dibe ulaşamazlar; ancak uçamayan küçük sutavuğu yukarıya gagasının içinde biraz çamur getirmeyi başarır. Maheo’nun kabuğunun üzerinde biçimlendirdiği çamurdan dünyayı taşımak için sadece bir tek yaratığın, alçakgönüllü Kaplumbağa Nine’nin biçimi uygundur. Kızılderililerin Amerika’ya verdiği ad olan “Kaplumbağa Adası” buradan gelmektedir.
Şarkılar veya şiirler de hikayeler gibi kutsaldan hafif ve komiğe kadar değişen bir çeşitlilik gösterirler. Ninniler, savaş nağmeleri, aşk şarkılarının yanıs sıra çocuk oyunları, kumar, çeşitli işler, sihir veya dans törenleri için yapılmış özel şarkılar vardır. Genellikle bu şarkılar tekrarlardan oluşur. Düşlerde sunulan kısa şiir-şarkılar bazen Japon haiku veya Doğudan etkilenmiş imgeci şiiri akla getiren keskin imgelere ve ince bir ruh haline sahiptir. Bir Chippewa şarkısı şöyle der:
A loon I thought it was
But it was
My love’s
splashing oar.
Bir diğer belirgin biçim genellikle çok kısa olan düş şarkılarıdır. Rüyalarda veya düşlerde bazen birdenbire ortaya çıkan, büyü, av veya aşk şarkılarıdır. Bunlar Modoc şarkısında olduğu gibi genellikle kişisel şarkılardır:
I
the song
I walk here.
Amerika konusunda yapılan araştırmalarda, Kızılderili sözlü geleneği ve Amerikan edebiyatıyla olan ilişkisi, bir bütün olarak en zengin olup, en az araştırılmış konulardan biridir.
Kızılderililerin Amerika’ya katkısı genelde sanılandan çok daha fazladır. “Canoe (kano),” “tobacco (tütün),” “potato (patates),” “moccasin (mokasen),” “moose (geyik),” “persimmon (Trabzon hurması),” “raccoon (rakun),” “tomahawk (balta),” ve “totem (totem)” günlük Amerikan İngilizcesindeki yüzlerce Kızılderili kökenli kelimeden sadece birkaçıdır. Sekizinci bölümde ele alınan Çağdaş Yerli Amerikan yazımı da çok güzel eserler içerir.