Osmanlı-Rus Savaşları (1711)
İstanbul Antlaşması’yla Azak Kalesi’ne sahip olan Rusya’nın başında bulunan Çar I. Petro (Deli Petro, Büyük Petro) ülkesinin bilim ve teknikte ilerlemesi için elinden gelen her türlü çabayı sarf etmişti. Sen Petersburg şehrini de Baltık Denizi kıyılarında kuran odur. Daha sonra açık denizlere çıkmak için batıda İsveç güneyde ise Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir yayılma politikası izlemeye başladı. Ancak İsveç Kralı DemirbaĢ ġarl üstü üste Deli Petro’yu yendi. Çer I. Petro “yenile yenile yenmesini öğreneceğim” düşüncesiyle hareket ederek Demirbaş Şarl’ı Poltova Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrattı. Yaralı vaziyette Demirbaş Şarl Türk topraklarına sığındı. Bunu bahane eden Rus kuvvetleri sınır boylarında Türk köy ve kasabalarını yakıp yıktılar. Kırım Hanı Ruslar’ın yaptığı tahribatı merkeze bildirdi. Toplana dîvan Rusya’ya karşı savaş açılması kararını verdi. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa komutasındaki Türk ordusu Prut Nehri bataklıklarında Falcı köyü yakınlarında Rus kuvvetlerini kuşattı. Şiddetli bir savaş için Yeniçerilere güvenemeyen Sadrazam, çok zor durumdaki Deli Petro’nun barış teklifini kabul ederek, Prut Antlaşması’nı imzalayıp geri çekildi (1711). Prut Antlaşması ile Azak Kalesi’ni tekrar Osmanlı Devleti ele geçirdi. Bunun dışında Demirbaş Şarl’ın ülkesine dönmesi, Rusya’nın İstanbul’daki daimî elçisini geri çekmesi gibi çok hafif maddelerin dışında elle tutulur bir sonuç alınamamıştı. Prut Antlaşması’nı imzalayan Baltacı azledilerek idam olundu.
Osmanlı-Venedik ve Osmanlı-Avusturya Savaşları (Pasarofça Barışı)
Karlofça Antlaşması ile kaybedilen toprakları geri almak isteyen Osmanlı devlet adamları Rusya’nın Prut’ta yenilmesi, Avusturya’nın Veraset Savaşları’ndan yorgun çıkması gibi sebepleri göz önünde tutarak Sadrazam Damat Ali Paşa komutasında sefere karar verildi. 1715 yılında Venedikliler’e savaş açıldı. Damat Ali Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri Mora Yarımadası’ndaki Venedikliler’i ağır bir yenilgiye uğratarak buraları tekrar ele geçirdiler. Girit Adası’ndaki Venedikliler’in eline geçen bazı iskeleler de geri alındı. Korfu Adası’nı da kuşatan Osmanlılar’ın bu ani başarıları karşısında Avusturya telaşlandı. Bir ültimatomla Osmanlı Devleti’nin Karlofça Antlaşması’na aykırı davrandığını iddia etti (1716). Bunun üzerine Avusturya’ya savaş açıldı. Damat Ali Paşa, Prens Öjen komutasındaki Avusturya ordusu ile Macaristan’da Petervaradin denilen yerde karşılaştı. Ancak Yeniçerilerin kaçmaya başlaması üzerine Türk ordusu bozuldu. Bozgunu önlemek isteyen Damat Ali Paşa kuvvetleriyle ileri atıldıysa da vurularak şehit oldu. Avusturya orduları bundan sonra bütün Banat’ı ele geçirdiler, Belgrat’a girdiler. Yeni Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Karlofça’dan sonra oldukça ağır ikinci barış antlaşmasını yaptı. 1718 Pasarofça AntlaĢması ile Banat, Küçük Eflak, Belgrat, Sırbistan ve Bosna’nın kuzeyi Avusturya’ya bırakıldı. Mora Osmanlılar’da kaldı. Arnavutluk ve Hersek kıyılarındaki bazı kaleler Venedikliler’de kaldı.
Osmanlı-İran iİİlişkileri
Pasarofça Antlaşması’nı takiben İran’la savaş başladı. Savaşın sebebi, şah Hüseyin’in zulmüne karşı Sünnî Müslümanlar’ın Osmanlı Devleti’ne başvurarak yardım istemeleridir. Bu sırada Şah Hüseyin Afganistan taraflarında Mahmud adlı bir kabile başkanına esir düştü. Mahmud İran’ın büyük bir bölümünü ele geçirdi. Ruslar da Derbent’i aşarak İran topraklarına girmişti. Nevşehirli Damat ibrahim Paşa İran’da başarı sağlayarak devletinin itibarını yükseltme gayreti içinde İran’a savaş açılması kararını verdi (1722). Türk kuvvetleri Dağıstan, Gürcistan, Şirvan, Kirmanşah bölgelerini, Derbent’i aşan Ruslar ise Derbent, Bakû ve Mazenderan’ı ele geçirmişlerdi. Azerbaycan’da Türk ve Rus kuvvetleri karşı karşıya idiler. Bu sırada Fransa’nın araya girmesiyle Ruslar’la istanbul AntlaĢması imzalandı. İran’ın kuzey ve batı tarafları bu antlaşma ile Türkler’le Ruslar arasında paylaşıldı (1724). Şah Hüseyin’in yerine geçen Tahmasb bu antlaşmayı tanımazken, Mahmud’un yerine geçen EĢref İstanbul Antlaşması’nı tanıdığını bildirdi ve Ruslar ve Osmanlı Devleti ile ayrı ayrı antlaşmalar yaptı (1728). Ancak Tahmasb’a yardım elini uzatan Afşar Türkleri’nden Nadir şah, Tahmasb Kulu Han unvanını alarak önce Eşref’i, daha sonra Osmanlılar’ı yendi (1730). Ancak bu sırada İstanbul’da Patrona Halil isyanı çıkmış, Sultan III. Ahmed tahttan indirilmiş, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ise öldürülmüştü. Kısa bir aradan sonra savaş tekrar başladı. Osmanlılar üstün geldi. Bunun üzerine Şahın isteği üzerine 1732 yılında Ahmed Paşa Antlaşması imzalandı. Nadir Şah bu antlaşmayı tanımadı. Tahmasb’ı indirerek kendisini İran Şahı ilân etti. Daha sonra devam eden savaşlar sonunda 1746 yılında Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın şartları aynen kabul edilerek iki devlet arasındaki savaşlara son verildi.
Osmanlı-Rus ve Osmanlı Avusturya Savaşları (Belgrat Antlaşmaları)
Kırm Han’nın Kabartay bölgesinden geçerek İran savaşlarına yardım etmesini önleyen Ruslar, bununla da kalmayarak Azak’ı tekrar aldılar. Kırım’ın başşehri Bahçesaray’a girerek yakıp yıktılar (1736). İki ülke arasında tekrar barışı sağlayacağını ileri sürerek Türkler’i oyalayan Avusturya hazırlıklarını tamamladıktan sonra üç koldan Rusya’nın müttefiki olarak Türk topraklarına taarruza geçti.
Türk kuvvetleri er cephede düşmanlara karşı şiddetle karşı koydu. Bosna Valisi Hekimoğlu Ali Paşa, Avusturyalılar’ı Bosna’dan çıkardı. Serdar İvaz Mehmed Paşa, Niş’i geri aldı. Banat geri alındı. Belgrat kuşatıldı. Diğer yanda Rus kuvvetleri de Kırım’dan çıkarıldı. Rus kuvvetleri yenildi. Fransa’nın araya girmesiyle her iki devletle ayrı ayrı Belgrat antlaşmaları imzalandı (1739). Avusturyalılar Banat dışında Pasarofça Antlaşması’yla aldıkları yerleri geri verdiler. Ruslar Kırım ve Eflak’tan tamamen çekildiler. Kalesi yıkılmak şartıyla Azak Ruslar’a bırakıldı. Ruslar Azak ve Karadeniz’de ticaret ve savaş gemisi bulundurmayacaklardı. Rus Çarı protokol bakımından Avusturya İmparatoru’na ve Fransa Kralı’na eşit sayılacaktı. Bu antlaşmalar Osmanlı Devleti’nin imzaladığı son şerefli antlaşmalardır.
Osmanlı-Rus Savaşları (Küçük Kaynarca AntlaĢması)
Kocasını öldürerek Rus tahtını ele geçiren Çariçe II. Katerina, Balkanlar’a inmek, Boğazlar’ı aşmak, Kafkasya’ya hâkim olmak istiyordu. 1765 yılından itibaren Bosna ve Karadağlılar’ı Türkler’e karşı isyana kışkırtmaya başladılar. Lehistan’daki bazı vatanperverlerin Türkiye’ye sığınmaları ve yardım istemeleri savaşın başlamasına sebep oldu. Rus kuvvetleri Eflak ve Boğdan’a girerek ismail Kalesi yakınlarında Kartal Ovası’nda Türk kuvvetlerini ağı bir şekilde yendiler. Dobruca’yı işgal eden Ruslar karşısında Kili ve Akkerman Kaleleri de birer birer düştü. Kırım Hanı İstanbul’a kaçtı. Baltık Denizi’nden Aleksi Orlof idaresinde kalkan bir Rus donanması İngilizler’in yardımıyla Mora önlerine geldiler ve Çeşme Limanı’ndaki Türk donanmasını yaktılar (1770). Mora’da isyan eden Rumlar ve kendilerine yardım eden Ruslar buradan atıldılar. Ancak savaş Türkler’in aleyhine gelişmekteydi. Ruslar’ın ilerlemesinden çekinen Avusturya, Türkler’le gizli bir antlaşma yaptı. Prusya Kralı II. Frederik de araya girerek barış yapılmasını sağladı. Karlofça’dan sonra en ağır şartları taşıyan 1774 Küçük Kaynarca AntlaĢması imzalandı. Ruslar işgal ettikleri Eflak, Boğdan ve Mora Yarımadası’nı Türkler’e bırakacaktı. Rus ticaret gemileri serbestçe Boğazlar’dan geçebilecek, Karadeniz’de bir Rus donanması bulundurulabilecekti. Rusya İstanbul’da daimî elçi, Balkan ülkelerinde ise konsolosluklar bulundurabilecekti. Ortodokslar’ın dinî yönden himayesini de kabul etmiştir. Kırım ise bağımsız bir devlet olmuştur.
Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Avusturya Savaşları (Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları)
Küçük Kaynarca ile bağımsızlığını ilân eden Kırım 1783 yılında Avusturya ile anlaşan Ruslar tarafından işgal edildi. Bu sırada Rus Çariçesi II. Katerina ile Avusturya İmparatoru II. Josef aralarında Osmanlı ülkesini pay edecek bir taksim projesinde anlaşmışlardı. Buna göre Küçük Eflak, Sırbistan, Bosna, Hersek ve Adriyatik kıyıları Avusturya’nın olacaktı. Eflak’ın geri kalan kısmı ile Boğdan’da Dakya adı verilen bir devlet kurulacak ve Avusturya’nın himayesine verilecekti. Türkler Rumeli’den atılırlarsa, merkezi İstanbul olmak üzere bir Bizans Devleti kurulacak ve Rusya’nın himayesinde olacaktı. Bunun başına ise Katerina’nın torunu Konstantin geçecekti. Durumu öğrenen Osmanlı Devleti 1787 yılında Rusya’ya savaş açtı. Rusya’nın müttefiki olarak Avusturya da Türkler’e savaş açtı. Bu yüzden Türk kuvvetleri ikiye ayrılmak zorunda kaldı. Ruslar Yaş, Hotin, Özü, Bender, Akkirman, Kili Kalelerini, Avusturyalılar ise Belgrat’ı aldılar. Savaş meydanlarında hiçbir varlık gösteremiyorduk. Bu sırada patlak veren Fransız İhtilâli Türkler’in yardımına yetişti. İhtilâl fikirlerinin ülkesine girmesinden endişelenen Avusturya Kralı savaştan çekildi. Avusturya ile 1791 yılınsa ZiĢtovi barışı yapıldı. Avusturyalılar aldıkları bütün yerleri geri verirlerken, Ruslar’a da yardım etmeyeceklerini taahhüt ediyorlardı.
Yalnız kalan Rusya da 1791 yılında barışa yanaştı. 1792 yılında her iki devlet arasında Dinyester sınır olmak üzere Yaş Antlaşması imzalandı.
Osmanlı-Fransız ilişkileri
1535 yılında Kanunî zamanında imzalanan kapitülasyonlarla başlayan Türk-Fransız dostluğu 1740 kapitülasyonları ile devam etmişti. Ancak 1798 yılında Fransız Generali Napolyon, dostluğu hiçe sayarak Mısır’ı işgale kalktı. Çaresiz kalan Osmanlı Devleti Rus ve İngilizler’in yardım teklifini kabul etti. Türk kuvvetleri Rus donanmasının yardımıyla Yunan adalarını Fransızlar’dan geri aldı. İngiliz Amirali Nelson, Abukır denilen yerde Fransız donanmasını yaktı. Suriye üzerine yürüyen Napolyon, Akka’da CezzarAhmed Paşa tarafından durduruldu, Napolyon geri dönmek zorunda kaldı. Fransa’da karışıklık çıktığını bahane ederek ordusunu Kleber’e bırakıp Fransa’ya kaçtı. Kleber daha sonra Süleyman adlı bir fedai tarafından öldürüldü (1800). Daha sonra yerine geçen Fransız komutan barış yaparak Mısır’ı terk etti (1801).