Kızılderililer 1950’lerde hükümetin onları özel yerleşim birimlerinden çıkarıp asimile etmek amacıyla kentlere yerleştirme politikasına karşı çaba gösterdiler. Kızılderililer sadece topraklarını yitirmekle kalmıyorlar, yerlerinden edilenlerin çoğu kent yaşamına ayak uydurmakta zorlanıyorlardı. 1961 yılında bu politikaya son verildiğinde Amerika Birleşik Devletleri Vatandaşlık Hakları Komisyonu, Kızılderililer’de “yoksulluğun ve yokluğun ortak bir durum ” olduğuna dikkat çekti.
1960’larda ve 1970’lerde Üçüncü Dünya milliyetçiliğini ve vatandaşlık hakları hareketinin elde ettiği başarıları izleyen Kızılderililer, kendi haklarını kazanmak amacıyla daha yoğun baskı uygulamaya başladılar. Yeni bir kuşakta yetişen liderler, kabile arazilerden geriye kalanını korumak ya da eskiden çok kez yasa dışı yollardan el konulmuş olan toprakları geri almak için mahkemeye baş vurmaya başladılar. Eyaletlerde, antlaşma ihlallerine birbiri ardından meydan okudular ve 1967’de de uzun süredir kötüye kullanılmış olan arazi ve su haklarını güvence altına alan ilk zaferi kazandılar. 1968’de kurulan Amerikan Kızılderili Hareketi (American Indian Movement – AIM) örgütü, hükümet fonlarının Kızılderililerin yönetimindeki kuruluşlara yönlendirilmesini ve kentlerde ihmale uğrayan Kızılderililere yardım edilmesini sağladı.
Karşı koyma eylemleri giderek olağan hale geldi. 1969’da 78 Kızılderili San Fransisko Körfezi’ndeki Alcatraz adasını işgal etti ve 1971’de federal yetkililer onları çıkarıncaya kadar ellerinde tuttu. AIM 1973’te, XIX. Yüzyıl sonlarında askerlerin büyük bir Kızılderili katliamı yapmış oldukları South Dakota’nın Yaralı Diz köyünü işgal etti. Militanlar, köyü çevreleyen özel yerleşim biriminde perişan yaşam koşulları bulunduğunu, ailelerin yarısının sosyal yardım aldıklarını ve alkolikliğin yaygın olduğunu vurgulamayı umuyorlardı. Bir Kızılderili öldürülüp biri de yaralandıktan sonra serüven sona erdi; hükümetin antlaşma haklarını yeniden gözden geçirmesi için anlaşmaya varıldı; fakat, bundan sonra pek az şey yapıldı.
Yine de Kızılderili eylemleri belirli sonuçlar sağladı. Diğer Amerikalılar Kızılderililerin gereksinimlerinin daha çok farkına vardılar. Hükümetin her kesimindeki yetkililer, eşit işlem yapılması yolundaki baskılara çoktandır olması gereken biçimde karşılık vermeye başladılar. 1992’de seçilen Coloradolu Ben Nighthouse Campbell Senato’daki ilk Kızılderili üye oldu.