Arapça, ahz olunmuş, alınmış anlamında bir kelime. İsm-i Mef’ul. Bu, kendisinden alınan anlamına gelen müstelib gibidir. Ancak me’huz, mânâ açısından müstelibden daha mükemmeldir. Müstelib, yorgunluktan soluk soluğa kalan yahut dehşetten şaşkına düşen kişiye denir. Halk, böyle birini görünce, deli olmadığı halde, onu deli zanneder, işin aslında bu kişi, inancında doğru, işini Allah’a havale edip O’na tevekkül etmiş bir mü’mindir. Me’huz ise “bir kimse, insanlar tarafından deli suçlamasına uğramadıkça imânın hakikatine ulaşmaz” hadis-i şerifindeki kişidir.
Bir şair şöyle der:
Problemimden dolayı başıma geleni kınama
Ben, Senin sevginle me’hûz u müstelibim.
Me’hûz, işleri birbirine karıştırmış zannedilen, ancak Allah yolunda yürümeye devam eden kişidir. Bu kişinin fanî hisleri gitmiş, Allah’ın büyüklüğünde varlığını sürdürmektedir. (Yani, Allah’ın büyüklüğü tefekküründe daimî haldedir).