Arapça, hususilik anlamındadır. Müminler içinde, Allah’ın hakikat, hal ve makamlar tahsis ettiği kişilere, ehl-i husus denir. Husûsu’l-husus, halleri, makamları geçmiş, tevhid ve tecrid ehlidir. “Sonra Kitabı kullarımız arasından seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine zulmedendir, kimi muktesid (orta giden) dir, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçendir. İşte büyük lütuf budur.” (Fatır/32) âyetindeki muktesidler ehl-i husus, sabıklar da ehl-i husûsu’l-husûs’tur.