Târihî ve mitolojik unsurlarla bezenmiş Türk destan ve halk kahramanı.
Orta Asya sâhasında gelişen ve mitolojik ögelerle karışmış bir destân olma keyfiyetine sâhip, ayrıca Türk milletinin esâtirî geçmişinin izlerini ve İslâm öncesi dönemde oluşmuş çok belirgin motifleri bünyesinde barındıran Köroğlu ile Batı’da Azerbaycan ve Anadolu sâhasında birtakım târihî şahsiyetlere ve halk âşıklarına dayandırılarak hakkında çeşitli hikâyeler ve masal motifleri oluşmuş, her ikisi de ozan olan eşkıyâ veya asker tipleri çerçevesinde iki ana Köroğlu mevcuttur ve bunların hepsinde ortak yanlar bulunmaktadır.
Orta Asya kaynaklı mitolojik anlatılarda (Türkmen, Kazak, Özbek ve Uygur rivâyetleri), annesinin ölümü sonrasında doğumu mezarda gerçekleşen, kimi varyantlarda annesinden gelen sütle, kimi varyantlarda ise bu sütün bitmesiyle mezarın yanına yaklaşan bir kısrak veya keçinin sütüyle beslenen, dolayısıyla hayvandan beslenme motifiyle en eski Türk mitos geleneklerine kadar bağlanabilen esâtirî Köroğlu’nun adının muhtemelen mezar gibi karanlık bir yerde doğmuş olmasıyla ilintisi vardır. Ayrıca Türkistan menşeli bu anlatılarda Köroğlu’nun tıpkı Oğuz Kağan gibi hızla büyümesi de bir başka mitolojik ögedir. Bu anlatılarda Kırklar (Şiltenler), Hızır, Hz. Ali (Şir Hüdâ Pir), don değiştiren periler, devler, cadılar gibi unsurlar da yer almaktadır.
Batı’da şekillenen Köroğlu anlatıları ise daha ziyâde hikâye veya masal arasında salınan olayları birtakım târihî figürlerle kaynaştırmıştır. 16. asrın sonlarına doğru Bolu taraflarında yaşayan, eşkıyalık (Celâlîlik) yaptığından Bolu Beyi ve Gerede kadısına yakalanması için hakkında emirler gönderilmiş Rûşen Ali veya Köroğlu Rûşen ismiyle tanıdığımız târihî kişilikle, aynı târihlerde İran seferine çıkan Özdemiroğlu Osman Paşa’nın ordusunda yer alan ordu şâiri Köroğlu hakkında belgeler bulunmaktadır; fakat kimi araştırmacılar mitolojik Köroğlu ile bu sâhada oluşan Köroğlu tipinin farklı olduğunu söylemekle birlikte destânın Doğu ve Batı Türk dünyasında 16. asırdan îtibâren geniş bir sâhaya yayılmaya başladığını, kimileri de Oğuzların Batı’ya ilk göçleri esnâsında yayılmaya başladığını, târihî süreç içinde birtakım târihî hâdiselerle birleşerek Azerbaycan ve Anadolu’da mitolojiden hikâyeye dönüştüğünü ileri sürmüşlerdir. Batıya göçen boyların Asya’da kalanlarla süren ilişkisi muhtemelen bu gelişim ve yayılımın çok yönlü olmasını da sağlamıştır. Destan kahramânının unvânı (Köroğlu, Goroğlu), babasının -veya bazen kendisinin- ismi (Ürüşan, Rövşen, Rûşen) coğrâfî isimlerin (Çamlıbel, Cembil) ve motiflerin benzerliği veya Doğu’daki mitolojik anlatılarda Türkmenlere eziyet eden Şağdat Han’a karşı mücâdele ile Batı’da zâlim Bolu Beyine karşı gelmek gibi ortak mücâdele temaları, Köroğlu’nu Doğu ve Batı Türklüğünü ilginç bir gelişim ve yayılım şeması içerisinde birleştiren büyük bir anlatı olarak görmemiz ve onu ele alırken Türklüğün bütün coğrafyalarını göz önünde bulundurmamız gerektiğini ortaya koymaktadır. Diğer yandan İ. Togan’ın belirttiği gibi, kır atını kaybeden Köroğlu’nun, üzüntüsünü üç gün yüzükoyun yatarak göstermesi gibi Paskalya âdetlerini anıştıran motifler, söylencelerin başka tesirlere de açık olduğunun delili sayılabilir.
Bu değerlendirmelere ilâveten, şamanlıktan âşıklığa uzanan gelişim çizgisi içinde Köroğlu’nu halk sûfizmi ve birtakım pâyen inançlar düzleminde ele alan önemli değerlendirmeler de yapılmıştır. F. Bayat, bu konuda yazdığı kitabında böylesi yaygın ve değişik figürlere dönüşmekle birlikte bazı mitolojik unsurlara ve toplumsal biçimlere dayandırdığı temel modellerini değiştirmemiş bir kahraman olarak Köroğlu’nun, Türk dünyası için önemli bir fenomenoloji olduğunu belirtmiştir. Yani onu ve ondan dallanıp budaklanan gelenekleri bizâtihi kendi özüyle açıklamak mümkündür ve bu, Türk dünyasının muhteşem birliğinin kanıtlarından birisidir. Belki de P. N. Boratav’ın Köroğlu’nun Manas gibi ananevî destan şeklini alamadığı yolundaki değerlendirmesi, aslında çok daha fazlası olabildiği yolundaki bir görüşle yerini değiştirmek zorunda görünüyor.
Göktürk Ömer Çakır