Rusya'nın Nükleer Tehdidi Küba Krizi'nden Sonraki En Büyük Tehdit Olarak Nitelendirildi
Rusya'nın Nükleer Tehdidi Küba Krizi'nden Sonraki En Büyük Tehdit Olarak Nitelendirildi

I. İzzeddin Keykâvus kimdir? I. İzzeddin Keykâvus hayatı ve tarihi nedir?

5 mins read

Nasır Lidinillah’ın Fütüvvet şalvarı gönderdiği Selçuklu sultanıdır. I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in büyük oğludur. Babasının ölümü üzerine toplanan devlet erkânı tarafından Kayseri’ye davet edilmiş ve Temmuz 1211 tarihinde merasimle Selçuklu sultanı ilan edilmiştir.

İzzeddin Keykavus kardeşi Alâeddin Keykubad’ın tahta geçmek için çıkardığı problemi hallettikten sonra başkent Konya’ya hareket etti ve şehrin ileri gelenleri tarafından törenle karşılandı. Bütün devlet adamları merasimle kendisine bağlılık yemini ettiler. Sultan da onlara hilatler giydirdi, emlak ve arazi tevcih etti, eski menşûrları yenilendi. Muhtelif ülkelerden gelen elçiler tebriklerini bildirdiler ve değerli hediyeler takdim ettiler. Sultan İzzeddin Keykâvûs bu vesileyle Abbasî halifesi Nâsır Lidinillah’a da elçi göndererek cülusunu bildirdi, saltanatının tasdik edildiğini bildiren hakimiyet menşurunu aldı. Öte yandan Şeyh Mecdeddin İshak’ı Bağdad’a elçi olarak göndererek halifeden Fütüvvet teşkilâtına girmek maksadıyla bu teşkilâtın sembolü olan Fütüvvet şalvarını istedi. Halife de ona sultanlığını tasdik eden bir menşurla birlikte bir fütüvvetnâme (Kitâb-ı fütüvvet) ve bir fütüvvet şalvarı gönderip fütüvvet teşkilatına kabul edildiğini bildirdi.

Keykâvûs’un fütüvvet teşkilâtına giriş töreni daha sonra halifenin elçisi sıfatıyla Konya’yı ziyaret eden ünlü mutasavvıf Şihabeddin Ebû Hafs Ömer esSühreverdî tarafından yerine getirilmiştir. Halifenin emriyle fütüvvetnâmeyi hazırlayan Sühreverdî bu işin en büyük şahsiyeti olarak Selçuklu sarayında bir tören düzenledi ve o sırada başta Sultan İzzeddin Keykâvûs olmak üzere devlet erkânının fütüvvet teşkilatına giriş merasimi icra edildi. Adet olduğu üzere “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin” (Âl-i İmrân 3/31) meâlindeki ayet okunarak sultana fütüvvet libası giydirildi.

Sultan İzzeddin Keykâvûs’un fütüvvet teşkilatına girişiyle bütün İslâm ülkelerinden özellikle Türkistan’dan sûfi bilginler Anadolu’ya akın etmeye başladı. Bu akın XIII. yüzyıl boyunca devam etmiş ve Ahilik adıyla milli bir hüviyete bürünen fütüvvet kurumu Anadolu’yu bir şefkat diyarı haline getirmiştir.

Sultan iç meseleleri hallettikten sonra ülkede ticaretin gelişmesi için bazı faaliyetlere girişti. Kıbrıs kralı Hugue ile bir anlaşma imzalayarak Avrupalı tüccarların Kıbrıs üzerinden Anadolu’ya gelmelerini temin etti. Aynı maksatla Venediklilerle de bir anlaşma imzaladı ve Venedik tüccarlarının Anadolu’ya rahatça girip çıkabilmelerini sağladı. Akdeniz ticaretini yoluna koyduktan sonra Karadeniz ticaret yollarını da emniyete almak için harekete geçti. Kuzeydeki Samsun ve Sinop limanları sadece Türkiye’nin ihracat ve ithalatı için değil milletlerarası ticaret için de çok önemli merkezlerdi. Bu bakımdan Sinop’u ele geçirmek için plânlar yapmaya başladı ve sonunda şehri karadan ve denizden kuşatıp 26 Cemaziyelâhir 611/2 Kasım 1214 tarihinde Rumları teslim olmaya mecbur etti. Sınop’tan ülkesinin her tarafına fermanlar gönderip her şehirden zengin ve itibarlı kişilerin seçilip bu şehire gönderilmesini emretti. Eğer bulunduğu yerdeki emlâk ve akarı dolayısıyla oradan ayrılmak istemeyen olursa emlâkinin devlet tarafından satın alınarak kıymeti üzerinden ödeme yapılmasını istedi.

Sultan Sinop’un fethini, dini ve ticari teşkilâtlanmasını imar ve emniyet işlerini organize ettikten sonra ordusu ile Sivas’a geldi ve bu zaferde hizmeti görülen beylerine değerli hediyeler ve hil’atler verdi. Bu zafer münasebeti ile esSultanü’l-Galib unvanını alan İzzeddin Keykâvus halife ve Müslüman hükümdarlara fetihnâmeler gönderdi. Sinop’un sahip olduğu siyasî ve ticarî önem sebebiyle Sultan yoğun bir imar faaliyeti başlattı. Kale ve surlar tamir edildiği gibi medrese ve cami inşaatına da başlandı. Sinop’un fethine iştirak eden emîrlerin deruhte ettiği bu inşaat sekiz ay gibi kısa bir sürede 612/1215 yılında tamamlandı.

Sultan Keykavus Sınop’un fethinden bir sene sonra Maraş emîri Nusretüddin ile birlikte Ermeni hakimiyetindeki topraklara girdi ve bazı kaleleri ele geçirdi. Keban yakınlarında vuku bulan savaşı kaybeden Ermeni kralı barış istedi ve 1218 yılında iki taraf arasında anlaşma sağlandı. Buna göre Ermeniler tekrar Selçuklular’a tabi olacak, bazı sınır kaleleri Selçuklulara geri verilecek, Ermeni kralı ihtiyaç halinde sultanın emrine asker gönderecek ve yılda 20 bin altın haraç ödeyecekti. Sultan da Ermeni kralı Leon’a Sis kralı unvanını verecekti. Bu anlaşmayla Ermeniler itaate alınmış, böylece Anadolu-Suriye ticaret yolunda emniyet sağlanmıştır.

Sultan İzzeddin Keykavus 7 Ocak 1220’de öldü. Cenazesi Sivas’ta yaptırmış olduğu Dârü’ş-şifa’da toprağa verildi. 35-40 yaşlarında ölen Sultan sağlam bir iradeye sahip zeki bir devlet adamı idi. Kanunları adaletle tatbik eder, hiç kimsenin hakkına tecavüz etmezdi. Onun devrinde adalet, emniyet, bolluk ve refah vardı. Takip ettiği politika ile Türkiye’yi dünyaya ve denizlere açan sahil ve limanlara kavuşturmuştu. Yaptığı anlaşmalarla ticaretin gelişmesini sağlamış, Haçlıların İstanbul’u işgaliyle ortaya çıkan durumdan çok iyi istifade etmiş, gerçekleştirdiği fetihlerle devletin nüfuz ve kudretini komşuları üzerinde hissettirmiştir. Komnenoslar’ı, Ermenileri, Eyyubîler ve Artuklular’ı kendine tabi kılmıştır. Diğer Selçuklu hükümdarları gibi o da iyi bir eğitim görmüş, engin ve yüksek bir kültüre sahip olmuş, Farsça şiirler yazmıştır. Âlim ve şairleri himaye etmiş, onlara daima saygı göstermiştir. Sivas’taki Dârü’ş-Şifâ ve Dârü’s-sıhha adlı hastahane ve Tıp Fakültesi onun tarafından yaptırılmıştır.

Abdülkerim ÖZAYDIN

KAYNAKÇA

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-tarih, XII (yay. Tornberg), Beyrut 1979, s.

314-317, 342, 347, 350, 354; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-zamân,

VIII/2, Haydarâbâd 1951, s. 593, 598; İbnü’l-Adim, Zübdetü’lHaleb (yay. Sami Dehhân), Dımaşk 1968, 168-169, 176-179,

181, 183, 188, 213; İbn Bîbî, el-Evâmiru’l-Alaiyye fi’l-umûri’lAlaiyye (yay. Adnan Erzi), Ankara 1956, s. 38, 58, 82, 93, 111199, 269; Aksarayî, Müsameretü’l-ahbâr (çev. Mürsel Öztürk), Ankara 2000; Halil Edhem, Kayseriyye Şehri, İstanbul 1334, s. 33-40; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Sivas Şehri, İstanbul 1928, s. 49,

101-106; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1971; Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar, Ankara 1988; Cl Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler (trc. Yıldız Moran), İstanbul 1979; Salim Koca¸ Sultan

I. İzzeddin Keykâvus (1211-1220), Ankara 1997; Emine Uyumaz,

Sultan I. Alâeddin Keykubat Devri Türkiye Selçuklu Devleti Siyasî Tarihi (1220-1237), Ankara 2003, s. 9-22, 25, 45, 70; Mustafa Demir, Türkiye Selçukluları ve Beylikleri Devrinde Sivas Şehri, Sakarya 2005, s. 39-42; Gönül Cantay, “Sivas Daru’ş-Şifâsı”, DİA, XXV, 353-355.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe