Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton "ABD, Putin’e suikast düzenleyebilir"
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton "ABD, Putin’e suikast düzenleyebilir"

Kemhâcı ne demek? Kemhâcı kime denir? Kemhâcı anlamı ve tarihi nedir?

5 mins read

Kavsız bir kadife olan kemhanın Türkçeye ne zaman girdiği hakkında bilgi bulunmamaktadır. Hârizmşahların kemha sözünü söylendiği bilinmemektedir. Zemahşeri eserinde “yupka kemha” yani yufka (ince) kemha sözünü kullanmaktadır. Dede Korkut kitabında da “ağır atlaslardan, frengi kemhalardan” bahsedilmektedir.

Özellikle kaftan yapımında kadife kullanılır ve buna “havsız kadife” denirdi. Bu kumaş altın ve gümüş tellerle süslüydü. Düz renk üzerine dokunurdu. Kumaşın çözgüsünün ve atlasının ipek, üst sıra atkısının ayrıca altın alaşımlı gümüş veya doğrudan gümüş klaptanla dokunduğu incelemeler sonucunda ortaya çıkmıştır. En güzel ve değerli kemhalar İstanbul ve Bursa’da dokunmuştur. İstanbul’da kemhacıların 17 dükkânı ve 19 ustasının olduğunu Evliya Çelebi kaydeder. Evliya Çelebi’nin vermiş olduğu rakam, serbest piyasa ölçüsünde üretim yapan esnafı değil, Hassa kemhacılarını konu alabilir. Bunların sayıları oldukça sınırlı ve seçilerek alınırdı.

1500 tarihinde yalnızca Bursa’da 1000 ipekli kumaş dokuyan tezgahın varlığından söz edilir. Bu tezgahların bir kişilik küçük bir ev dokumacılığı şeklinde çalıştıkları düşünülmemelidir. O tarihlerde 50-60 tezgah sahibi büyük işletmelerin varlığına şahit olunur. Bunlar, içlerinde birçok işçiler çalışan büyük atölyeler açarak gerek iç piyasada gerekse dış piyasada aranan Türk işi ipekli kumaşlar imal etmekteydi. İstanbul’da kemha üreten kemhacı dükkân gediği hakkında zaman zaman mahkemelere düşen kayıtlardan bilgi elde edilmektedir. 8 Muharrem 1214 (12 Haziran 1799) tarihinde İstanbul kadılığına intikal eden bir davada, yeni tezgah açmak isteyenlere karşı çıkılarak İstanbul’da olan kemhacı esnafının 432 adet tezgahları olduğu karara bağlanmıştı. Aynı şekilde 7 Cemaziyelevvel 1222 (13 Temmuz 1807) tarihli bir dava kaydında ise İstanbul’da üretim yapan kemhacı esnafının 467 adet olduğu dikkati çeker.

Kemha imal eden bir şahıs, gedik tabir edilen tezgahlardan bir tezgaha sahip ise kumaşlardan ancak tamgahaneyi, iki tezgaha sahip ise tamgahane ve kaba peteni, üç tezgaha sahip ise tamgahane, kaba peten ve bindallı olmak üzere toplam üç çeşit kumaşı dokurdu. Dört tezgahı olanlar ise bunlara ilaveten a‘lâ ve ağır iş işleyip, imal şartlarına göre fazla ve eksik olmamak üzere dokuyup, bu kumaşları kemhacıbaşı ve esnaf kethüdasına getirerek gösterirlerdi. Onlarda bu kumaşları mengene ve damgalayıp halka satarlardı. Yabancılardan bu sanatta mahareti olmayanların köşede bucakta şirket veya tezgah satışıyla esnaf içine karışmamaları kanun idi.

Meşhur Türk kadifelerinin en kıymetlisi olan kemhalar, elbise yapımında kullanılan kumaşlar içinde kalite bakımından da en ağır olanlarını teşkil ederler. Bu ağırlıklarından dolayı üste giymek için kullanıldıklarını tahmin etmek mümkündür. Kemhalar daha ziyade erkek kıyafeti olarak tercih edilmiştir. Kemhaların atkısı ve çözgüsü ipek, üst sıra atkısı ayrıca altın veya gümüş kılaptanla takviyelidir. Dokumada kullanılan telin, kumaşın kalitesini oluşturmakta çok önemli bir yeri vardır. Simkeşhanelerde çekilen gümüş tel, önce civa yardımıyla altınla yaldızlanır, sonra çekilirdi. Bu işlemin uygunluğunu onaylamak için kemhacıbaşı nezaretinde yapılması nizam gereği idi. Gümüş ve altın, değerli madenlerden olduğu için sıkı denetim altında idi. Gümüş işinden anlamayan kimselerin araya hatırlı kimseleri sokarak karhaneye gümüş getirip, kal ettirdikleri ve gümüşün çok miktarda ziyan olduğu şikâyet edilince İstanbul kadısına dışardan karhaneye müdahale edilmemesi emredilmişti. Sırmakeşler ve simkeşler yalnız İstanbul, Bursa ve Selanik’te bulunuyorlardı. Bu şehirler dışında sırmakeşhane ve simkeşhane açılması yasaktı.

Osmanlı saray halkının ihtiyaç duyduğu kemhalar sadece dış ve iç piyasadan tedarik edilmezdi. Saraya kemha dokumakla görevli Hassa Kemhacılar Karhanesi mevcuttu. XV. yüzyılda Bursa işi kemhalar yerli ihtiyacın büyük kısmını karşıladığından saray alımlarında dış alımların az olduğu tahmin edilmektedir. Karhaneyi yöneten kemhacı başının maiyyetinde ne kadar usta, kalfa ve çırak çalıştığı bilinmemekle birlikte zaman zaman eleman sıkıntısı çekildiği anlaşılmaktadır.

XVI. yüzyılda kemhalara olan ilgi azalmamış, tam tersine daha ağır ve değerli kemhalar yapılmıştır. Kemha üretiminin ülkenin belli başlı büyük üretim şehirlerinde yaygınlaştığı görülmektedir. Kemha üretiminin yanında doğu ve batı ülkelerinden kemha kumaşı getirilmeye başlanmış ve halkın dışardan gelen bu kemhalara rağbeti oranında giyim zevki açısından etkilenmeler meydana gelmiştir. Bu bağlamda motif, desen, şekil açılarından benzerlikler artmış; bu da zevk ve kültürde değişmeye katkı sağlamıştır. Bu arada XVII. yüzyıldan sonra Sakız adasında dokunan bir çeşit kemha ile Venedik’te üretilen kemhalar ülkeye girmeye başlamış ve fiyat açısından daha ucuz olan bu ürünler halk tarafından rağbet bulmuştur. II Mahmud’un kıyafet reformundan sonra kaftan giyilmediğinden bu kumaş varlıklı kişilerin konak ve saraylarında döşemelik kumaş olarak kullanılmaya başlandı.

Zeki TEKİN

KAYNAKÇA

BOA, MD, nr. 30, s.92, nr.58, s.66; nr. 119, s. 1314, MAD, nr.24, s. 420; Bahaeddin Öğel, Türk Kültür Tarihine Giriş, V, Ankara 1991, s. 401-402; Fikret Altay,”Türk Kumaşları”, Sanat Dünyamız, sy. 1, Mayıs 1974; Evliya Çelebi Seyehatnamesi, II, (çev: Zuhuri Danışman), İstanbul 1969, s. 293; Özdemir Nutku, “17. Yüzyılda Saray Kumaşları”, Tarih ve Toplum, Ekim 1985, s. 262-263; Fahri  Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul 1960, s. 29; İKM, nr.75, s. 93; İKM, nr. 92, s. 80; İKM, nr. 152, s. 69; Zeki Tekin, “Kemhacı Esnafının 1242/1826 Tarihli Borçlanmaları Hakkında Bir Gözlem/Değerlendirme”, YYÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sy. 12, Van 2007, s. 50; Ümit Koç, “Klasik Dönem Anadolu Sanayii Üzerine Bir Değerlendirme (1500-1605)”, Türkler, X, s. 774; Hülya Tezcan, “Osmanlı Dokumacılığı”, Türkler, XII, s. 406; Ahmet Tabakoğlu,”Klasik Dönemde Osmanlı Ekonomisi”, Türkler, X, s. 678.

Rate this post
Haber Oku