Çinli Fire-Eye şirketi, dünya genelindeki insanların genetik talimatlarını çözebilen makineleri kullanarak sadece virüslerin genetik kodunu çözme konusunda değil, aynı zamanda insanların genetik kodunu çözme konusunda da büyük bir başarı elde etmiştir. Fire-Eye laboratuvarları, bu teknolojiyi kullanarak genetik silahlanma ve insanların biyolojik verilerini toplamaya devam etmektedir ve bu durum, batılı istihbarat teşkilatlarının dikkatini çekmektedir.
Çin, genetik alanında ilerlemekle kalmayıp aynı zamanda batılı genetik şirketlerini de satın alarak uluslararası nüfuzunu genişletmektedir. Fire-Eye laboratuvarları hızla yayılmakta olup, Kanada, Letonya, Suudi Arabistan, Etiyopya, Güney Afrika ve Avustralya gibi dört kıtada ve 20’den fazla ülkede faaliyet göstermektedir.
ABD’li istihbarat yetkilileri, Covid-19’un Çin tarafından bilinçli olarak yayıldığı ve bir tür çalışma denemesi olarak kullanıldığına inanmaktadır. Bu tür iddialar, uluslararası ilişkilerde önemli bir gerginlik kaynağıdır.
Ayrıca, ABD hükümeti, Çin’deki BGI’nın yan kuruluşlarının, ülkedeki etnik ve dini azınlıklara yönelik baskılara yardımcı olmak için topladığı genetik materyali analiz ettiği iddiasıyla bu kuruluşları kara listeye almıştır.
Çinli akademisyenler ve askeri bilim adamları, gelecekte popülasyonları genetik özelliklerine göre hedef alabilecek biyolojik silahlar geliştirmek için çaba harcamaktadır. Bu, uluslararası güvenlik konularında endişe yaratan bir gelişmedir.
Çin, biyoteknoloji alanında dünya lideri olmayı 2035 yılına kadar hedeflemektedir. Bu, dünya hakimiyeti için biyoteknolojiyi bir araç olarak kullanarak ABD‘nin yerini almaya çalıştığı anlamına gelmektedir. Çin, uluslararası arenada tüm ülkelerin genetik verilerine erişmek için yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Bu gelişmeler, gelecekteki uluslararası ilişkileri etkileyebilecek önemli konulardan biridir.