Almanya denildiğinde son yıllarda akıllara siyasi, ekonomik, askeri, toplumsal ve şimdi de istihbarat zaafiyeti, krizi ve bunalımı akla geliyor.
İngiliz İstihbarat Servisi (MI6) Eski Direktörü Richard Dearlove tarafından geçtiğimiz gün Politico’ya yapılan açıklamalar Almanya’nın içinde bulunduğu kaosu ve bunalımı gözler önüne seriyor.
Yazıyı okuduğumda aklıma ilk olarak Almanya bir devlet mi yoksa ilkel bir kabile organizasyonu mu sorusu geldi.
Richard Dearlove’un açıklamaları ise şöyle:
“Almanların güvenlik konusundaki geçmişi çok kötü, şok edici. Merkel o kadar basitti ki, Almanya’yı telefondan idare ediyordu, yani Rusların onu kesinlikle dinlediğinden ve bunu yapmaya devam ettiğinden emin olabilirsiniz. Ben MI6 Direktörü olduğum yıllarda istihbarat ortaklığı yaptığımız Almanlara hangi bilgileri vereceğimizi çok dikkatlice seçiyorduk. Onlara asla vermeyeceğimiz çok hassas bilgiler vardı.”
Nazilerin muazzam bir istihbarat ağı vardı. II. Dünya Savaşı sona erdiğinde Nazi mühendisleri ile önemli istihbaratçıları ve beraberlerinde milyonlarca evrak ve arşiv ABD ile Sovyetler tarafından paylaşıldı.
Nazi istihbaratçılarının önemli bir kısmı ABD tarafından himaye edildi ve Amerika’ya götürüldü. Bu isimler ise ABD’de CIA’nın kuruluşunda rol oynadılar ve tecrübelerini aktardılar. Reinhard Gehlen bu isimlerin başında gelen en önemli örnek isimdir.
ABD istihbaratı CIA‘nın kuruluşunda dahi etkili olan Almanlar nasıl oluyorda modern devletleri olan Almanya Federal Cumhuriyeti’nde tarihi tecrübelerinden ve birikimlerin bu kadar uzak bir duruma düştüler.
Nazi varlığını soykırım nedeni ile reddi miras ederken neden kurumsal aklı, istihbarat vizyonunu ve askeri profesyonelliği yaşatmadılar.