Günümüz Hıristiyanlığı kurumsallaşma sürecinde Yahudi, Yunan, Roma ve diğer dinsel düşünce dünyalarından büyük oranda etkilenmiş tir. Örneğin şu üç temel geleneksel Yahudi dünya görüşü şekil değiştire rek Hıristiyanlığa taşınmıştır: 1) Yahudilikte Tanrı ile yapılan ahdin sem bolü olarak kabul edilen sünnet olma ritüeli, Tanrı ile yapılan yeni ah din sembolü olarak kabul edilen vaftizle yer değiştirmiştir. 2) Tanrı’nın dünyayı yaratması esnasında dinlendiği yedinci günü sembolize eden haftalık Yahudi toplanma günü olan cumartesi günü, İsa’nın ölümden dirildiği gün anısına kutlanan pazar günü ile yer değiştirmiştir. 3) Yahu di kutsal kitapları Hıristiyanlar tarafından da kutsal ve önemli kabul edilmiş ancak bu yapılırken onlar Hıristiyanların bakış açılarına göre ye niden yorumlanmıştır.
Yunan ve Roma inançları da Hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir role sahiptir. Zira bazı pagan/putperest Roma inançları da kurumsal laşması sürecinde Hıristiyanlığa taşınmıştır. Örneğin, Mısır tanrıçası İzis’in mucizevi şekilde oğlu Horus’u emzirmesini tasvir eden harfler, Bakire Meryem’in bebek İsa’yı emzirişini betimleyen resimlere; Mit ra’nın, Oziris’in, Adonis’in ve Dionysos’un doğum günü olarak kutlanan 25 Aralık, İsa’nın doğum gününe; pagan inancında güneşin övüldüğü gün olan pazar, İsa’nın anıldığı kutsal güne dönüştürülmüştür. Bu fikir ler yanında Hıristiyan düşünürler Yunan kültüründen kendi fikirlerini savunma ve felsefi fikirleri ifade etme yöntemlerini öğrenmişlerdir. Hı ristiyanlar Kilise örgütlenmesi ve idaresi konusunda da Roma devlet idaresinden etkilenmişlerdir.
Hıristiyanlığın gelişmesi ve yayılması sürecine baktığımızda ilk yüzyılların oldukça kritik bir öneme sahip olduğunu görürüz. Zira bu yüzyıllarda Hıristiyanlar, Roma yönetimi tarafından devamlı surette bas kı ve zulüm gördüğü için bu dönemde Hıristiyanlık adeta hayatta kalma mücadelesi vermiştir. Hıristiyanlar, Roma idarecileri tarafından gizlice gayri ahlaki ayinler yapmakla, küçük çocukları katletmekle, yakın akra ba zinası işlemekle ve yamyamlıkla suçlanarak devamlı surette baskı ve zulüm görmüştür. Örneğin Roma imparatoru Neron’un (Ms 57-68) Hıris tiyan kurbanları kanlı Roma arenalarında canlı canlı aslanların önüne at tığından bahsedilir. Decius (Ms 240-251) ve Diocletian (284-305) gibi Roma imparatorları da Hıristiyanları yok etmek için onlara karşı olduk ça acımasızca davranmıştır.
Yüzyılın başlarında bu baskı ve zulümlerden kendini yavaş ya vaş kurtarmaya başlayan Hıristiyanlık, 4. yüzyılın ikinci yarısından sonra Roma imparatorluğunun yegane meşru dini konumuna gelmiştir. Bu ge lişmede iki imparatorun çok büyük katkısı olmuştur. Bunlardan biri 313 Milan fermanıyla Hıristiyanlığı koruma altına alan Constantin ve onun ortağı Licinus, diğeri ise 395 yılında Hıristiyanlık dışındaki tüm inançları yasaklayarak Hıristiyanlığı Roma’nın tek resmi dini haline getiren The odosius’tur. Bu şekilde Hıristiyanlığın Roma imparatorluğunun tek meş ru ve resmi dini olmasından sonra imparatorluğun siyasi ve asker! deste ğini de arkasına alan Kilise, Hıristiyan olmayanları Hıristiyanlaştırarak egemenlik alanını genişletmek için Hıristiyan olmayan halklara yönelik her türlü baskı ve zulmü yapmaktan geri durmamıştır. Zira bu dönemde, Kiliseden ayrılmaları engellemek için ayrılıkçılara ve hizipçilere karşı geliştirilen “kilise dışında kurtuluş yoktur” (Extra Ecclesfam Nulla Sa/us) dogmasının alanı sadece heretik ve hizipçi Hıristiyanları değil, aynı za manda Hıristiyanlık dışındaki tüm dinsel geleneklerin taraftarlarını da içine alacak şekilde genişletilmiştir. Kanaatimizce bu gelişmede siyasi et kenler de önemli rol oynamıştır. Zira diğer din mensuplarının Hıristiyan olmaksızın kesinlikle kurtuluşa eremeyecekleri ileri sürülerek onların her türlü vasıta kullanılarak Hıristiyan yapılması gündeme gelmiştir. On ların bu şekilde Hıristiyan yapılmasıyla da Roma kültür ve medeniyetinin tüm dünyaya yayılması söz konusu olacaktır. Dışlayıcı tutum içinde ya yılmasını sürdüren Hıristiyanlık, Ortadoğu, Anadolu ve Balkanlarda çok kısa bir sürede yayılmış, ancak 7. yüzyılda İslam’ın ortaya çıkmasıyla ya yılma alanını Avrupa, Afrika ve Asya’ya çevirmiştir.
MS 5-8 yüzyıllar arasında Hıristiyanlık, Fransa, İngiltere, İrlanda ve İskoçya’ya nüfuz etmiştir. Charlemagne’nin gayretleri sayesinde 10. yüzyılın sonlarına doğru Almanya da Hıristiyanlaştırılmıştır. 10 ve 1 ı . yüzyıllar arasında Hıristiyanlık Norveç, İsveç ve Danimarka’da da yayıl mıştır. 13. yüzyıldan itibaren Estonya ve litvanya da Hıristiyanlaştırıl mıştır. Yine 13. yüzyılda Hıristiyanlık Finlandiya’yı da hakimiyeti altına almıştır. Batı Avrupa ülkelerinde yayılan Hıristiyanlık merkezi Roma piskoposluğu olan Latin Hıristiyanlığıdır. Bunun karşısında merkezi İs tanbul patrikliği olan doğu Hıristiyanlığı ise doğu ve orta Avrupa’da ya yılma alanı bulmuştur. 10. yüzyılda Thesalonica’dan Cyril ve Methodius adlı iki kardeş İstanbul patriği tarafından Hıristiyanlığı Slavlar arasında yaymak üzere Bulgaristan ve Sırbistan’a gönderilir. 10. yüzyılda Bizans Hıristiyanlığı Kiev’e ve Rusya’nın diğer bölgelerine nüfuz eder.
Prof. Dr. Mahmut Aydın