“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu
(Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsrâ, 17/1)
İsrâ geceleyin yürütmek, mirac ise yükseğe çıkma anlamına gelmektedir. Pey-gamberimizin Mekke’de iken bir gece bu önemli olayı yaşaması bizler için birçok anlamlar ifade etmektedir. Bu yolculuğun gayesi Allah’ın kulu ve Resûlü olan Hz. Muhammed’e bazı ayetlerini göstermek istemesidir.
Müşriklerin Peygamberimiz (s.a.s) üzerindeki psikolojik baskıları artmış, Pey-gamberimiz ise ailesi ve az sayıdaki Müslümanlar bu baskı ve acılara dayanmaya çalışmıştı. Ayrıca eşi Hz. Hatice ile amcası Ebû Talibi kaybetmiş olması nedeniyle bir hüzün yılı yaşamıştı. Cenab-Hakk Peygamberimizi sabır ve tahammülü sebebiy-le (s.a.s) ödüllendirmek için bir gece Cebrail (a.s) vasıtasıyla Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürdü. Buna İsra adı verilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s) bun-dan sonra da miraç adını verdiğimiz hadiseyi yaşamıştır.
Şüphesiz Peygamberimiz (s.a.s) Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü. Kendi ifadesi ile “göğe yükseltildim. Öyle bir makama çıktım ki orada kalemle-rin gıcırtılarını duyuyordum.” Yani bir makama, bir seviyeye çıkarıldım ki kâinatın mukadderatının nasıl cereyan ettiğine muttali oluyordum” dediği rivayet edilmiştir (Müslim, “İman”, 263). Bu yakınlık Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatılır:
“Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. (Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar yahut daha az oldu.”
Peygamberimiz (s.a.s) miraçta Cenab-ı Hakk’a tazim ve selamlarını arz eder. O da rahmet ve bereket sözcükleri ile selamını karşılar. Namazlardaki oturuşlarda okunan tahiyyat işte bu buluşmanın bir hatırasıdır. Bu yolculukta şehitlerin ve mut-takilerin ruhları ile meleklerin barınağı olan Cennetü’l-Me’va’yı görme şerefine eren Peygamberimize (s.a.s) cenneti hak edenlerin erişecekleri mutluluklar ile cehenne-me gitmeye müstahak olanların karşılaşacakları acı sonuçlar bildirilmiştir. Miraçta Resûlullah (s.a.s)’a beş vakit namaz, Bakara suresinin son iki ayeti ve ümmetinden şirke düşmeyenlere yani büyük günahların mağfiret edildiği müjdesi verilmiştir.
Peygamberimiz sabahleyin Mescid-i Haram’a çıkıp bu durumu Kureyş’e haber verince hayret ve inkârla kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. Öyle ki iman etmiş olanlardan bir kısmı da dinden çıktı. Birtakım insanlar Hz. Ebu Bekir’e koşa-rak durumu aktardılar. Hz. Ebu Bekir “Eğer Resûlullah, bunu söylüyorsa şüphesiz doğrudur” dedi. Hatta ben bundan daha ötesini de tasdik ediyorum, sabah akşam gökten getirdiği haberleri yani peygamberliğini tasdik ediyorum” diyerek imanının sarsılmadığını gösterdi. Bu sebeple kendisine sıddık unvanı verildi.
Mirac’da, Peygamberimiz (s.a.s) Sidre-i Müntehâ’yı geçince birtakım ayetler gös-terilir. Nitekim ayette de “Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü” (Necm, 53/18) denilmektedir. Burada Cenab-ı Hakk, Peygamberimize vahye-deceği bazı hususları vahy etmiştir.
Mirac, Peygamberimizin (s.a.s) hiçbir beşere nasip olmayan mazhariyete kavuş-ması olduğu gibi, İslam’ın geleceği bakımından da müjdelerle yüklü bir olay niteliği taşır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s)’in en sıkıntılı dönemine rastlayan bu mucize ile Allah rızası için iman mücadelesi veren ve her türlü gayreti gösteren müminlere ümit ve başarı mesajı verilmiştir. Nitekim Akabe biatleri ve hicret, miraç hadisesin-den sonra gerçekleşmiştir.
Miraç hadisesi ile Peygamberimiz bir bakıma beşerî özelliğini koruyarak Allah’a yaklaşabileceği son noktaya kadar yaklaşmış ve Cenabı Hak selam ile kendisine hitap etmiştir.
İsra ve miraç ile yüce Allah, peygamberimize, varlığına, kudretine delalet eden büyük ve muazzam ayetlerini göstermiştir. Cennet, cehennem, semâvâtın, Kürsî’nin ve Arş’ın durumları bu ayetlerdendir.
İsrâ ve Miracın gerçekleşmesi, müminlerin arındırılması ve aralarından sadık iman sahibi kimseler ile kalbinde hastalık bulunanların açık-seçik bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Miraçta Allah, Peygamberlerinden her birine derecelerine göre yerdeki ve gökte-ki ayetlerini göstermiş, bu amaçla tüm maddi perdeleri kaldırmış ve peygamberler de insanları davet edecekleri gaybi gerçekleri çıplak gözle görmüşlerdir.