“İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta insanlara açıklamamızdan sonra, gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira Ben, tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.” (Bakara, 2/159-160)
Müfessirlerin çoğu burada eleştirilenlerin, Tevrat’ın hükümlerini insanlardan sak-layan veya Tevrat üzerine sahte te’vil ve yorumlarıyla gerçekleri örtbas eden, bilhas-sa Hz. Muhammed’in peygamberliğini müjdeleyen Tevrat haberlerini saklayan veya haksız tevillerle çarpıtan Yahudi bilginleri olduğunu belirtmişlerdir (Kur’an Yolu I, 245).
Yüce Allah insanları kendi yoluna davet etmek için peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bu yüce elçiler de aldıkları mesajları, ne pahasına olursa olsun, top-luma olduğu gibi iletmişlerdir. Peygamberler görevlerini yerine getirirlerken canları pahasına da olsa ilahî mesajlarda en küçük bir saptırma yapmamışlar, insanları doğ-ru bilgilendirmişlerdir. Fakat zamanla bu peygamberlerin ileri gelen ümmetlerinden bazıları, çeşitli kaygılarla ve menfaatlerine uymadığı için, gerçekleri gizleme, ayetleri amacından saptırarak yorumlama ve çarpıtma yoluna gitmişlerdir.
Bir bilgiyi gizlemek bazen bütün insanlığın hayatında onulmaz yaralar meydana getirir ve insanlığın manevi felaketiyle sonuçlanabilir. Yahudi ve Hıristiyan din bil-ginleri Peygamberimizin son peygamber olduğunu Kur’an’ın ifadesiyle “oğullarını tanıdıkları gibi” tanımalarına rağmen (Bakara, 2/146), sırf kıskançlıkları sebebiyle giz-lemişler ve bu sebeple lanete uğramışlardır (Bakara, 2/90). Bu insanlar, menfaat kar-şılığı Allah’ın ayetlerini gizlemişler, gerçeği ve hidayeti vererek, karşılığında dalaleti (sapıklığı) satın almışlardır:
“İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve doğru yolu bulamamışlardır.”
Gerçekleri gizleyen bu insanlar alışverişlerinde en değerli sermayelerini satarak acaba ne elde ettiler? Rabbimiz bu durumu şöyle beyan buyuruyor:
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip, onu az bir bedelle değiştirenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah on-larla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır (temize çıkaracaktır). Onlar için elem dolu bir azap vardır. İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar!”
Bunlar için aslında en büyük ceza Allah’ın onlarla konuşmamasıdır. Ateşle azap bu cezanın yanında az kalır. Allah’ın bir insanla konuşmamasından daha büyük azap olur mu? Allah kâfirle, müşrikle, münafıkla konuşuyor, onları sorguluyor; fa-kat ayetlerini gizleyip insanları ilahi bilgiden mahrum bırakanlarla ve hakikati ters yüz edip çarpıtmak suretiyle insanları sapıtanlarla konuşmuyor.
Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyuruyor:
“Kime bir bilgi sorulur, o da bunu gizleyip söylemezse, kıyamet günü ateşten bir gem ile gemlenir.”
Ayet-i kerimeden şunları anlıyoruz:
- Allah’ın emirlerini ve bildirdiği gerçekleri gizleyenler, O’nun lanetini hak et-mektedirler.
- Yüce Allah kıyamette söz konusu insanlara itibar etmeyecek ve onları muha-tap bile kabul etmeyecektir.
- Günahı ne olursa olsun tövbe edip durumlarını düzeltenler, Allah’ın rahme-tini elde edebilirler.