Her Firavunun Bir Musası vardır

4 mins read

“Sonra ayetlerimizle ve apaçık bir fermanla Musa ve kardeşi Harun’u Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik. Onlar ise kibre kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular.” (Mü’minûn, 23/45-46)

Musa Peygamberin hikâyesi, Nil’de başlayan, Kızıl Denize uzanan, iki denizin kıyısında öte dünyaya açılan bir hikâyedir. Kur’an’da Musa Peygamberi, kâh Nil nehrinde bir sandukada, kâh Hızır’la beraber bir gemide, kâh elindeki asa ile yar-dığı Kızıldeniz’in ortasında buluruz. Musa Peygamber, Kur’an’da en çok adı geçen peygamberdir. 34 sure, 131 ayet ve 136 yerde ondan doğrudan bahsedilir. Dolaylı ayetlerin de dikkate alınmasıyla onunla ilgili ayet sayısı 502’ye ulaşır.

Yukarıdaki ayette yüce Allah bize Musa ve Harun Peygamberleri Firavun’a gön-derdiğinden bahseder. Firavun Mısır’ı zorbalıkla idare eden bir kraldır. Üstelik ken-disinin ilah olduğunu iddia etmektedir (Nâzi’ât, 79/24). Bu Firavun’un tarihsel ola-rak kimliği konusunda farklı görüşler olmakla birlikte, Mısır’ın 19. Hanedanının 3. Firavun’u II. Ramses (M.Ö. 1279-1212) veya Merneptah (M.Ö. 1212-1202) olduğu sanılmaktadır.

Firavun, Mısır’daki İsrailoğullarından bir peygamberin gelerek, bir gün krallı-ğını yıkmasından korktuğu için, İsrailoğullarının dünyaya gelen erkek çocuklarını öldürtmektedir. Annesi, Firavun’un askerlerinden korumak için, bebek Musa’yı bir sanduka içine koyar ve Allah’ın ilham etmesiyle yavrusunu Nil’in sularına bırakır (Kasas, 28/7). Mısırlılar Nil’e deniz derler, o kadar büyük bir yatağa sahiptir ki, insanı korkutur. Fakat Musa’nın annesi yavrusunu hırçın dalgalara bırakacak kadar Allah’a bağlıdır işte.

Sanduka Firavun’un Nil’in kenarındaki sarayının kıyısında bir ağacın dibine ta-kılır. Firavun bebeği öldürtmek istese de gizli bir mümin olan hanımı, bebeği evlat edinmek konusunda Firavun’u ikna eder. Musa Peygamberin annesine korkmaması ve bebeğin tekrar kendisine döndürüleceği şeklindeki müjde gerçek olur. Bebek Musa hiçbir sütanneyi kabul etmez. Öz annesi sütanne olarak saraya alınır (Kasas, 28/12). Musa Peygamber Allah’ın düşmanı Firavun’un sarayında büyür. Bir olay ne-deniyle gençken Mısır’ı terk etmek zorunda kalır (Kasas, 28/20-21). Medyen’e gelir (Kasas, 28/22). Orada Şuayb Peygamberle tanışır. Şuayb Peygamber ihtiyarlamıştır. Hz. Musa ona yardım eder. Şuayb Peygamber Musa Peygamber’i kızıyla evlendirir (Kasas, 28/27-29).

10 sene Medyen’de kalan Musa Peygamber vatanı Mısır’a dönmeye karar verir. Mevsim kıştır, Hz. Musa ve ailesi Mısır’a giderken yollarını kaybetmiştir. İleride bir ateş gören Hz. Musa ailesine ısınacak bir ateş götürmek ve ateşin başında bir kılavuz bulmak için ateşin yanına varır (Tâ-hâ, 20/10; Neml, 27/8-9). Ona mübarek bir bölge-deki ağaçtan seslenilir (Kasas, 28/30). ‘Ayakkabılarını çıkar, sen kutsal Tuva Vadisindesin’ diye (Tâ-hâ, 20/12). Allah orada Hz. Musa’ya peygamberlik verir. Basit bir değneği ilahî mucize eseri bir yılan olabilen mucizevî bir asaya dönüştürür (Tâ-hâ, 20/19-20). Bu mucize Hz. Musa’ya verilen “beyaz el” mucizesiyle beraber iki büyük mucizeden biridir (Kasas, 28/32). Bunlar dışında, Rabbi, O’na yedi mucize daha bahşeder (Neml, 27/22). Kardeşi Harun da Musa Peygambere yardımcı olarak verilir (Kasas, 28/34). Artık Hz. Musa’nın, Mısır’a olan yolculuğu basit bir yolculuk değildir. Musa Pey-gamber, Firavun’u büyük bir topluluk önünde Allah’ın birliğine davet eder. Firavun, sihirbazlarını onunla yarıştırır; fakat Musa Peygamberin mucizeleri karşısında aciz kalan sihirbazlar, onun sihirbaz değil, gerçek bir Peygamber olduğuna iman ederler. Firavun onların ellerini ve ayaklarını çaprazlama kestirir ve astırır, fakat onlar yine de imanlarından dönmezler (A’râf, /106).

Firavun her şeyi maddi planda değerlendirdiği için yardımcısı Hâman’dan tuğla pişirterek kendisi için yüksek bir kule yapmasını ister. Amacı bu kuleye çıkarak Hz. Musa’nın Rabbini görmektir (Mü’min, 40/36). Bilmez ki, Allah her şeyden yücedir.

Firavun ve halkı Mısır’da inançsızlıklarında ısrar etmeleri üzerine gökten gelen birtakım afetlerle cezalandırılırlar. Fakat yine de imana gelmezler (A’râf, 7/103). So-nunda inananlarla beraber Mısır’ı terk eden Musa Peygamber’in peşine Firavun, ordusuyla takılır. Firavun, inananlara Kızıldeniz kıyısında yetişir (Şuarâ, 26-61-63). Hz. Musa, Allah’ın emriyle asasını yere vurur, deniz açılır, inananlar buradan geçer; fakat Kızıldeniz, peşlerinden gelen Firavun ve askerlerine mezar olur (Bakara, 2/50).

Firavun öleceğini anlayınca Allah’a iman ettiğini söylese de (Yunus, 10/90), adı üstün-de imanı, Firavun imanıdır, kabul edilmez. Çünkü inanmak samimiyet demektir.

Bu kıssa Müslümanlara Allah’a teslimiyet ve bağlılığın önemini anlatmaktadır. Ümitlerin bittiği bir anda Allah’ın ne kapılar açacağını anlatır insanlığa. Allah, be-bek Musa’yı azgın dalgalar arasında düşmanına gönderip, düşmanının sarayında büyütür. Arkada kana susamış donanımlı bir ordu, önde derya, ‘artık kurtuluş yok!’ denildiği bir anda denizi yararak rahmetini gönderir. Yeter ki, Allah’a tevekkül ede-lim, O’na güvenelim. Allah Hz. Musa’nın koyunlarına ağaçlardan yaprak indirdiği, bazen yaslanarak yorgunluğunu giderdiği bir değneği, insanlık tarihinin en büyük mucizelerinden biri hâline getirmedi mi? Yüce Allah’tan ümit kesmeyelim. Zalimle-rin zulmü varsa, her Firavun’un da bir Musa’sı vardır.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe