“Ey Peygamber! Mümin kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mümtehine, 60/12)
Mümtehine suresinde işlenen konulardan biri de Peygamber (s.a.s)’e gelerek biat etmek isteyen kadınların durumudur.
Dilimizde; bir kimsenin egemenliğini tanıma, bağlılık, itimat bildirmek anlam-larına gelen biat, Arapçada bey’at olarak kullanılmaktadır. Ayetteki biat; dinin temel emir ve yasaklarına riayet edeceğine, Peygamberimize isyan etmeyeceğine ve emrin-de olduğuna dair söz vermektir.
Hz. Peygamber, kendini tasdik edenlerden sadakat yemini almıştır. Ancak bu aslında, Hz. Peygamber’in şahsına değil, onun aracılığıyla yüce Allah’adır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “Sana biat edenler ancak Allah’a biat etmiş olurlar.” buyurulmaktadır.
Hudeybiye’de Müslümanların, Hz. Peygamber’e bağlılık göstereceklerine, ge-rektiğinde birlikte savaşacaklarına dair söz vermelerine İslam tarihinde “Bey’atu’r-Rıdvan” denilir.
Hudeybiye antlaşmasına göre müşriklerden kaçıp gelen müminler kadın olsun erkek olsun, onlara iade edilecekti. Mümtehine, 60/10.âyete göre ise, Müslümanlara sığınan mümin kadınlar, onların nikâhında kalamayacakları için Mekke’ye (müşrik-lere) iade edilmeyecektir.
Hz. Peygamber Allah’ın dinini anlatmaya hayatı boyunca gayret ederek Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği Hanif dininden kalan ve bir örf olarak devam ede gelen hac mevsimlerinde, engellemelere rağmen civardan gelenlere İslam’ı tebliğ eder, onları tevhide çağırırdı. Böyle bir hac mevsiminde, Medine’den gelen 12 kişi Allah’ın dini-ni kabul ederek, “Allah’a şirk koşmamak, hırsızlık ve zina yapmamak, çocuklarını öldürmemek, namus iftirasında bulunmamak, maruf şeylerde Peygambere isyan et-memek” üzere biat edince Peygamberimize ilk biat gerçekleşmişti.
Ertesi yıl daha kalabalık grupla Peygamberimize gelip, “Hem dar, hem rahat gü-nümüzde; hem hoşumuza giden, hem de gitmeyen halde seni dinleyeceğiz ve sana itaat edeceğiz. Seni kendimize tercih edeceğiz. Komutanlarımıza muhalefet etmeye-ceğiz. Gerekirse savaşacağız. Nerede olursak olalım, hakkı söyleyeceğiz. Allah yo-lunda kimsenin ayıplamasından korkmayacağız” diyerek biat ettiler.
Bu biattan sonra da Peygamberimiz Allah’tan aldığı emir gereği kadınların biat-larını kabul ederek onlara bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Yüce Allah, bu uygulama ile kadınların da biatlarının alınmasını özel bir şekilde Peygamberimize bildirmiş ve erkekle kadın arasındaki ayrımı ortadan kaldırmıştır. Peygamberimizin vefatından sonra da mahiyetinde bazı değişiklikler olsa da biat devam etmiştir.
Kur’an’ın gönderildiği cahiliye toplumu; kadınların mal ve fikir hürriyetinin bulunmadığı, kadınlara hiçbir değer verilmediği, eşya yerine konularak alınıp sa-tıldığı, çocuk bekleyen ailelerin kız çocuğu doğarsa matem ve yas tuttukları, biraz büyüyünce de kız çocuklarının diri diri zorla toprağa gömüldüğü bir zaman dili-midir. O döneme baktığımız zaman dünyanın diğer bölgelerinde de kadınların du-rumunun pek iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Günümüzde ise kadınlar haklarını ancak mücadele ederek elde ederken İslam, kadınları sokağa dökmeden haklarını kendilerine sunmuştur.
Bu biatın içeriği kadar, biatın tarafları da Kur’an’ın mesajı açısından önemlidir. Biat uygulaması ile ilgili bir rivayete göre, kadınlar biat sözlerini tamamladıkları zaman, Resûlullah “elinizden geldiğince ve güç yetirebildiğiniz ölçüde” buyurmuş; kadınlar da “Allah ve Resulü bize kendimizden daha merhametli” diyerek onun rah-met peygamberi olduğunu vurgulamışlardır. (Geniş bilgi için bk. Kur’an Yolu, V/249-252)