“Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.” (Meryem, 19/59)
Dinimiz, bizlere meşru şekilde evlenerek temiz bir nesil yetiştirmeyi emretmek-tedir. Bu yükümlülükle, kıyamete kadar Müslüman neslinin devam etmesi hedef-lenmiştir. Çocuklarımız, Allah’ın bize bahşettiği en güzel birer nimeti, hediyesi ve emanetidir. Bunun için Allah (c.c) bizleri, bu emaneti en güzel şekilde yetiştirip muhafaza etmekle yükümlü tutmuştur. Çocuklara karşı olan sorumluluğumuza işa-retle Cenâb-ı Hakk, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır” buyurarak, onların asıl yaratılış gayeleri doğrultusunda dünya ve ahiretteki kurtuluşları için çalışmamı-zı emretmiştir (Tahrîm, 66/6). Aynı konuya işaretle Hz. Peygamber (s.a.s) de, “Hepiniz çobansınız, hepiniz sürünüzden sorumlusunuz…” buyurmuşlardır.
İslam eğitimcileri, çocukların eğitimine daha evlenmeden önce, hayırlı bir anne/ baba adayı seçimi ile başlanması gerektiğini ifade ederler. Evlilikten sonra ise, çocuk doğup büyümeye başladıktan itibaren anne babanın asıl eğitim sorumluluğu baş-lamaktadır. Bu bağlamda, eğitim çağına göre çocuklarımızı, dünyevi bilgilerin yanı sıra dinî bilgilerle de donatıp manevi bir bilinç kazandırmalıyız. Dinimizin inanç esaslarını, akıllı ve ergen yaşa gelmiş bir müminin dinî görev ve sorumluluklarını, örneğin Kur’an okumayı, namaz kılmayı, oruç tutmayı, camiye ve cemaate gitmeyi onlara öğretip, bu sorumluluklara alıştırmalıyız. Milli değerlerin yanı sıra, Allah (c.c), Peygamber (s.a.s), Kur’an, Ehl-i Beyt ve Sahabe sevgisi gibi manevi değerlerin sevgisini de onlara aşılamalıyız.
Bütün bu değerlerin baş tacı namazdır. İyi davranışlar ve erdemlilikler, namaz sayesinde korunur. Namaz zâyi edildiği zaman ise, bu değerler de yok olmaya mahkûm olur. Bu bakımdan namaz, mümin için diğer amelleri de ayakta tutan en önemli dinî görevdir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), kıyamet gününde kulun ilk he-saba çekileceği sorumluluk olarak, namaza işaret etmektedir (Tirmizî, “Salât”, 188; Ebû Dâvûd, “Salât”, 144-145; Nesaî, “Salât”, 9). Bu bakımdan, yedi yaşından itibaren çocuk-ların, anne babaları tarafından namaza alıştırılmaları tavsiye edilmiş; on yaşından itibaren ise ergenliğe hazırlık olması için düzenli bir şekilde namaz kılmaları adeta emredilmiştir (Ebû Dâvûd, “Salât”, 26; Tirmizî, “Salât”, 182; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 187). Ergenlikten itibaren ise, namaz ve diğer dinî hükümlerle ilgili sorumluluğun başla-dığı hepimizin malumudur.
Kur’an-ı Kerim, “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemi-yoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır.” ayetiyle, kendimizin namaza devam etmesi yanında, aile ehlimize de namazı em-retmemizi açıkça bildirmektedir (Tâ-hâ, 20/132). Gerek bu ayetle, gerekse yukarıda anlamlarını verdiğimiz ayet ve hadislerde de görüldüğü gibi, çocuklarımızın dün-yalarını mamur etme uğruna ahiretlerini ihmal etmememiz gerektiği konusunda Rabbimiz bizi özellikle uyarmaktadır.
Allah Teâlâ tarafından bize bahşedilen, gözümüzün nuru, geleceğimizin umut ve aydınlığı olan yavrularımızı, gençliğimizi, namaz bilinci ve ondan beklenen er-demlilikle yetiştirip topluma hazırlarsak, hem kendimizin, hem onların, hem de toplumun kurtuluşuna vesile oluruz. Bu niteliklerle yetiştirdiğimiz çocuklarımızla, dünyada da ahirette de gözümüz aydın olur. Onların işledikleri salih amel ve yap-tıkları hayır dua sayesinde amel defterimiz kapanmaz. Onların işledikleri hayrın sevabının bir misli bize yazılır. Biz öldükten sonra onların dünyadaki hayatı bizlere müjdeli haber olarak gösterilir. Bu suretle onlarla ilgili hesabımızı kolayca verip, onlardan dolayı mükâfatlandırılırız. Bunun için “ağaç yaş iken eğilir”, atasözünü hatırda tutarak, özellikle küçük yaştan itibaren çocuklarımızı İslam terbiyesi ile ye-tiştirmemiz gerekir. Allah korusun, haram helal tanımayan bir nesle sahip olmamız durumunda ise, hem onların dünyası, hem bizim ve hem de toplumun dünyası cehennem olmakla kalmaz, ayette haber verildiği gibi ahiretteki “cehennem çuku-ru” da buradayken hazırlanmış olur. Bizim ihmalimizden kaynaklanabilecek kötü hâllerinden dolayı, kıyamet günü onlar ayrıca bizden şikâyetçi olurlar (Sâd, 38/61).