Filipinler’de yeni yeni egemenlik kurmuş ve Hawaii’de de tümüyle yerleşmiş olan Amerika Birleşik Devletleri, XIX. yüzyılın sonlarında, Çin’le hareketli bir ticaret yapmayı kuvvetle umuyordu. Buna karşın, Çin Japonya tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra (1894-1895), çeşitli Avrupa ülkeleri orada deniz üsleri kurmuş, arazi kiralamış ve etki alanları oluşturmuşlardı. Ayrıca, tekelci ticari haklar elde etmelerinin yanı sıra, demiryolu yapımı ve maden çıkarma alanlarında yatırım yapmak için özel ödünler sağlamışlardı.
Amerikan hükümeti, Asya ile ilk kez diplomatik ilişki kurduğu günlerde, tüm ülkelere eşit ticari ayrıcalıklar uygulanması konusunda her zaman ısrar etmişti. Buna karşın, Amerikan dış siyasetinde güdülen idealizm ile Uzak Doğu’da Avrupa imparatorluklarıyla rekabet etme arzusu birbiriyle çatışıyordu. Dışişleri Bakanı John Hay Eylül 1899’da ilgili devletlere, Çin’de tüm ülkeleri kapsayacak “Açık Kapı” doktrinini başlatan birer nota gönderdi. Bu doktrine göre, söz konusu ülkelerin kontrolü altındaki kesimlerde, eşit gümrük tarifelerini, liman ücretlerini ve demiryolu navlunlarını da içeren eşit ticaret fırsatı sağlanacaktı. “Açık Kapı”, idealist yapısına karşın, temelde, Çinlilerden koloni hakları koparılmadan da kolonicilik çıkarları sağlayacak bir diplomatik manevraydı.
Çinliler, 1900 yılında patlak veren Boxer İsyanı sırasında yabancılara saldırdılar. Asiler Haziran’da Peiping’i (Beijing) ele geçirdiler ve oradaki yabancı temsilciliklere hücum ettiler. Hay, Çin’in toprak ve yönetim haklarına ya da Açık Kapı siyasetine karşı oluşacak herhangi bir huzursuzluğa Amerika Birleşik Devletleri’nin karşı koyacağını, Avrupa devletlerine hemen bildirdi. İsyan bastırıldıktan sonra, Hay, Amerika’nın programını uygulamak ve Çin’i ezici tazminat ödemekten kurtarmak için tüm becerisini kullandı. Buna karşın, Ekim ayında Büyük Britanya ve Almanya, Açık Kapı siyasetine bağlı kalacaklarını ve yabancı ülkelerin egemenliği altında kalsa bile, Çin’in bağımsızlığına saygı göstereceklerini bir kez daha açıkladılar ve kısa zamanda onları diğer ülkeler izledi.
Başkan Theodore Roosevelt 1907’de, Amerikan işçi çevrelerinin rekabete karşı korkularını göz önüne alarak, Amerika Birleşik Devletleri’ne olan işçi göçünü geçici olarak askıya alma konusunda Japon Hükümeti’ni ikna etti. Bunun dışında, Amerika’nın Japonya ile ilişkileri, XIX. yüzyılın ikinci yarısında ve XX. yüzyılın ortalarına kadar geçen sürede, genel olarak içtenlikle ve olaysız bir biçimde yürütüldü. Görülen tek olağan dışı gelişme, 1904-1905 Rus-Japon savaşı sırasında Başkan Roosevelt’in arabuluculuk yapması ve Japonlara karşı Rusya ile işbirliğine girmemeleri için Almanya ile Fransa’yı uyarması oldu. Roosevelt, bir çözüm sağlamaya yönelik çabaları nedeniyle, 1906 Nobel Barış Ödülü’nün sahibi oldu.