“Bir büyük demokrasi, gelişmiyorsa, ne büyük ne de demokrasi olur.”
Eski Başkan Thedore Roosevelt – 1910 dolayları
XIX. yüzyılın Amerikan çiftçileri, büyük gelişmeler sağlamakla birlikte sık sık yinelenen sıkıntı dönemleri de geçirdiler. Bunda birkaç öğe etkili oldu: toprak yorgunluğu, doğanın kaprisleri, kendi kendine yeterlilikteki gerileme ve yetersiz yasal koruma ve yardım. Anılan öğelerin belki de en önemlisi ise aşırı üretimdi.
Hektar başına alınan ürünü büyük ölçüde arttıran mekanik gelişmelerin yanı sıra, demiryollarının yaygınlaşması ve Düzlük Kızılderililerinin giderek yer değiştirmesi sonucunda Batı’da yeni yerleşim alanları açıldığı için, ekilen topraklar yüzyılın ikinci yarısında büyük bir hızla genişledi. Aynı şekilde, Kanada, Arjantin ve Avustralya gibi ülkelerde de tarımsal arazinin çoğalması, A.B.D. tarımsal ürünlerinin büyük miktarlarda satıldığı uluslararası pazarlardaki sorunları derinleştirdi.
Yerleşimciler ne kadar batıya gittilerse, mallarını pazara iletmek için demiryollarına o kadar bağımlı bir duruma geldiler. Aynı zamanda, Doğu’daki endüstriyel çıkar çevrelerinin desteğiyle Kongre’nin yıllardır sürdürdüğü korumacı gümrük tarifeleri yüzünden, çiftçiler mamul mallar için büyük paralar ödediler. Zamanla, Ortabatılı ve Batılı çiftçiler, ipoteklerini ellerinde tutan bankalara karşı daha çok borçlu duruma düştüler.
Güney’de Konfederasyon’un çöküşü, tarımsal uygulamalarda büyük değişiklikler yarattı. Bunlardan en belirgini, kiracı çiftçilerin ürünlerinin yarıya yakın bölümünü, tohum ve gerekli malzeme karşılığı, arazi sahipleriyle “paylaştıkları” ortakçılık yöntemiydi. Güney’deki siyah çiftçilerin yaklaşık yüzde 80’i ve beyazların yüzde 40’ı, İç Savaş’tan sonra ortaya çıkan bu yoksullaştırıcı sistem altında çalışıyorlardı.
Ortakçıların çoğunluğu bir borç döngüsüne sıkışıp kalmışlardı ve bundan kurtulmalarını tek çaresi de üretimi arttırmaktı. Bu da, pamuk ve tütünde aşırı üretime yol açıyor, böylelikle de fiyatlar düşüyor ve toprak daha da yorgunlaşıyordu.
Tarımsal sorunlarla ilgilenmeye yönelik ilk örgütlü çaba Çiftçi Birliği hareketiydi. 1867’de A.B.D. Tarım Bakanlığı çalışanları tarafından yaratılan Çiftçi Birlikleri, başlangıçta, pek çok çiftçi ailesinin karşı karşıya kaldığı yalnızlaşma olgusunu dengeleyecek toplumsal çalışmalara yöneldiler. Bu çabalara kadınların katılımı yoğun biçimde teşvik edildi. 1873’te karşılaşılan Panik nedeniyle, Çiftçi Birlikleri kısa sürede 20.000 şubeye ve bir buçuk milyon üyeye sahip oldular.
Sonunda pek çoğu başarısız kalmakla birlikte, Çiftçi Birlikleri, kendi pazarlama sistemlerini, mağazalarını, konserve atölyelerini, fabrikalarını ve kooperatiflerini geliştirdiler. Hareket 1870’lerde bazı siyasal başarılar da elde etti. Bazı eyaletlerde demiryolu taşımacılığı ve depo ücretlerini sınırlayan “Çiftçi Birliği yasaları” çıkarıldı.
Hareket 1880’den sonra gücünü yitirmeye başladı ve onun yerini Çiftçi İttifakları aldı. 1890’a gelindiğinde İttifak hareketinin, NewYork’tan California’ya kadar yayılmış toplam 1.5 milyon üyesi bulunuyordu. Benzeri bir örgüt olan Siyah Çiftçiler Ulusal İttifakı’nın da bir milyonu aşkın üyesi vardı.
Çiftçi İttifakları, kuruldukları günden başlayarak, kapsamlı ekonomik programları bulunan siyasal örgütlerdi. İlk açıklamalardan birine göre amaç, “Amerikan çiftçilerini, sınıf yasalarına ve yoğunlaşmış sermayenin saldırılarına karşı korunmak için birleştirmekti.” Hareketin programı ayrıca, demiryollarının, doğrudan doğruya kamulaştırılmasa bile, bir düzene sokulması, borç yükünün hafifletilmesi için para sürümünün arttırılması, gümrük tarifelerinin düşürülmesi, devlet malı depolar kurulması ve düşük faizle borçlanma kolaylıkları yaratılması çağrısında bulunuyordu.
1880’lerin sonlarına doğru, birbirini izleyen kuraklık dönemleri sonucu batıdaki Büyük Düzlükler harap oldu. Dört yıl süren bir dönem sırasında Batı Kansas nüfusunun yarısını yitirdi. Ülkede o güne kadar uygulanmamış oranda yüksek olan 1890 McKinley Gümrük Tarifesi de durumu büsbütün ağılaştırdı.
1890’a gelindiğinde, tarımdaki perişanlık görülmemiş derecede artmıştı. Çiftçi İttifakları, kendilerine yakınlık duyan Güneyli Demokratların ya da Batı’daki küçük partilerin desteğiyle, gücü ele geçirmeyi denediler. Anılan öğelerin birleşmesiyle, Popülist Parti olarak bilinen bir üçüncü siyasal parti doğdu. Amerikan siyasal yaşamında eşi görülmemiş bir popülist coşku düzlük bölgelerini ve pamuk yetiştirilen yöreleri silip süpürüyordu. Parti, 1890 seçimlerinde bir düzineye yakın güney ve Batı eyaletinde başarı kazandı ve Kongre’ye çok sayıda Popülist temsilci ve senatör gönderdi.
Parti’nin ilk kongresi 1892’de yapıldı; çiftçi, işçi ve reform örgütlerinin temsilcileri, Nebraska’nın Omaha kentinde toplandılar ve en sonunda, endüstri ve ticaret tröstlerinin parasal çıkarları yüzünden onanamaz biçimde kokuşmuş olduğunu düşündükleri Amerikan siyasal yaşamında iz bırakma konusundaki kararlılıklarını ortaya koydular. Programlarında şu sözlere yer verilmişti:
Ahlaksal, siyasal ve maddesel çöküşün eşiğine getirilmiş bir ulusun içinde toplanmış bulunuyoruz. Yolsuzluk, seçim sandığını, yasama organlarını, Kongre’yi egemenliği altına almış ve hatta mahkeme üyelerine bile uzanmış durumdadır… Hükümet adaletsizliğinin aynı üretken rahminden iki büyük sınıf yetiştiriyoruz: serseriler ve milyonerler.
Programın uygulamaya ilişkin bölümünde ise, arazi, ulaştırma sorunlarına ve sınırsız gümüş para çıkarılmasını da içeren mali konulara odaklanılmıştı.
Popülistler 1892 seçimlerinde Batı’da ve Güney’de etkileyici bir güç sergilediler ve başkan adayları bir milyonu aşkın oy aldı; ancak, gümüş yandaşlarını altından yana olanlarla karşı karşıya getiren para konusu, kısa zamanda tüm diğer tüm konuları gölgede bıraktı. Doğu’nun endüstri merkezlerindeki işçi örgütlerinin de desteğini sağlayan, Batılı ve Güneyli tarım sözcüleri, sınırsız gümüş para çıkarılması sistemine yeniden dönülmesini talep ediyorlar; sıkıntılarına, sürümdeki para yetersizliğinin neden olduğuna inandıkları için, para miktarı arttırılırsa, bunun dolaylı olarak, tarımsal ürün fiyatlarını yükseltip endüstri kesimindeki ücretleri yükselteceği ve böylece piyasada çoğalan paranın da borç ödemelerini kolaylaştıracağı iddiasında bulunuyorlardı. Buna karşılık, muhafazakar grublar ve maliye çevreleri ise, böyle bir uygulamanın felakete yol açacağına inanıyor ve enflasyon başlarsa bir daha önüne geçilemeyeceğini ısrarla ileri sürüyorlardı. Onlara göre, istikrar ancak altın standardı ile sağlanabilirdi.
1893’te patlak veren mali bunalım, tartışmalarda gerilimi yükseltti. Güney’de ve Ortabatı’da banka iflasları çoğaldı, işsizlik tırmandı ve ürün fiyatlarında büyük düşüşler oldu. Anılan bunalım ve Başkan Grover Cleveland’ın bunu aşmaktaki başarısızlığı, Demokrat Parti’yi neredeyse parçaladı. 1896 başkanlık seçimleri yaklaştıkça, gümüş para destekçisi Demokratlar da Popülistlere katıldılar.
Aynı yıl yapılan Demokrat Parti kongresi, A.B.D. siyasal tarihindeki en ünlü konuşmalardan birine sahne oldu. Nebraskalı gümüş savunucusu genç William Jennings Bryan, “insanoğlunu altın bir çarmıha germemesi” için kongreye yalvardı ve Demokratların başkan adaylığını kazandı.
Popülistler de Bryan’ı desteklediler. Bu onların doruğa eriştikleri an olacaktı. Bryan, Güney’de ve California ve Oregon dışında Batı’nın tümünde başarı kazanmasına karşın, nüfusu daha yoğun olan endüstrileşmiş Kuzey ve Doğu’da bunu yapamadı ve Cumhuriyetçilerin adayı William McKinley karşısında seçimi kaybetti.
Ertesi yıl, bir parça da Alaska ve Yukon’da altın bulunmasının etkisiyle, ülkenin mali durumu düzelmeye başladı. 1898 İspanya-Amerika savaşı, ulusun dikkatini Popülist sorunlardan daha fazla uzaklaştırdı. Buna karşılık, hareket ölmekle birlikte, görüşleri ölmemişti. Söz konusu görüşlerin pek çoğu ileriki yirmi yıl içinde yasalaştırıldı.