Arapça, dinleme, işitme, anlamına bir kelime. Dinlenen ilahinin veya bir müziğin etkisiyle coşup dönme. Semâ’ın pek çok çeşidi vardır. Genel anlamıyla semâ, Hak’tan gelen ve insanları Hakk’a çağıran bir mesajdır. Onu iyi niyetle dinleyen, hedefine ulaşır. Sesin etkisini dile getiren bazı hadisler, semâ konusunda serdedilir: “Kur’ân-ı Kerim’i seslerinizle güzelleşiriniz, zira güzel ses, Kur’an-ı Kerim’i güzelleştirir”, “her şeyin bir süsü vardır, Kur’ân-ı Kerim’in süsü, güzel sestir”. (Buharî, Tevhîd. 52). Dakkâk, semâ’nın nefislerini terbiye etmemiş olmaları münasebetiyle avam tabakasına haram; mücâhede ile uğraşan zâhidler için mubah; (sufî) arkadaşlarının manevî hayatı elde etmeleri sebebiyle onlara müstehab olduğunu savunur. Cüneyd de semâ’ı, kalbi Allah’a çeken bir vârid, olarak değerlendirir. Semâ, zaman, mekân ve hallere bağlı olarak vuku bulur, denilmiştir. Şiblî, “semâ’ın dışı fitne, içi ibrettir. işaretten anlayan kişiye, ibretin istimâ’ı helâl olur” demiştir, ilk zamanlar, dinlenen gazelin etkisiyle, bir kurala bağlı olmaksızın kalkıp dönülmesi söz konusu iken, sonradan bu, şeklî bazı kaidelerle düzen altına alınmıştır. Mevlevîlerdeki gibi.