Arapça, ilgi, bağ demektir. Şeyh ile müridi arasındaki sevgiden ibaret olan bağa, nisbet denir. Sûfiyyeden bir kısmı, nisbeyi, insanın ihtimamı olarak tanımlar, insanın ihtimamı dünyaya olursa, nisbesi de dünyaya, ihtimamı ahirete olanın nisbeti de, ahirete olur.
Yahut bir insanın ihtimamı dünyaya ve âhirete değil, sadece Allah’a olursa, nisbesi Allah olur. Dünyaya intisab eden kişi, hevası ve onun hazlarıyla meşgul olur. Ahiret müntesibi de, dünyada, ahiret için çaba sarfeder. Salih amellerine karşılık sevab bekler. Allah’a intisab eden de, muttaki, âmil, âbid ve vera sahibidir. Sürekli olarak Allah’a karşı ihlasını korur, O’nu devamlı sever. Dünya, ahiret, bela veya ibtilâ, onu meşgul etmez. Allah’a kulluğu, ölü yıkayıcı elindeki ölü gibidir. Allah’dan başkasını görmez, işitmez. O, Allah ile, Allah için ve Allah’tadır. Kulun bu bağlanma haline nisbe denir. Râzi, iki türlü nisbetten bahseder. 1- Nazların nisbeti 2-Hakların nisbeti. Yaratılan kaybolunca, ortaya hakikat çıkar. Tersine olarak hakikatin kaybolduğu yerde de yaratılan ortaya çıkar.