Ziya Paşa kimdir? Hayatı, Eserleri ve Biyografisi

4 mins read

Tanzîmat Dönemi’nin önemli devlet adamı ve şâiri olan Ziya Paşa, babası tarafından aslen Erzurum İspirli’dir. Mahalle Mektebi’nde ve ardından Süleymaniye’deki Mekteb-i Edebîye’de ve Beyazıt Rüşidyesi’nde eğitim görmüş, bir yandan da Arapça ve Farsça öğrenmeye başlamıştır.        Genç yaşta Dâire-i Sadâret-i Uzmâ Kalemi’ne kâtip olarak girmiş, bu yıllarda tezkîre yazarı meşhûr Fatîn Davud’dan aruz ve şiir üzerine eğitim almıştır. 1856’da Mustafa Reşid Paşa’nın aracılığıyla Mâbeyn-i Hümâyun beşinci kâtibi olarak saraya girince Fransızca öğrenmeye başlamış, bu şekilde görgü ve bilgisini Batı kültürüne açmıştır. Hâmisi Mustafa Reşid Paşa’nın ölümüyle îtibârı biraz sarsılsa da Sultan Aziz’in tahta çıkmasıyla tekrar göze girmeyi başarmış, 1861’de devrin önde gelen şâirlerinin içinde bulunduğu Encümen-i Şuâra’ya katılmıştır.

Yükselme hırsı dolayısıyla bâzı hoşnut kalınmayan davranışlar sergileyen ve siyâsî rakiplerinin girişimleriyle İstanbul’dan uzaklaştırılmaya çalışılan Ziya Paşa’nın şüphesiz en önemli hasmı Âli Paşa olmuştur. Fuad Paşa’nın sadâreti döneminde Atina elçiliğine tâyin edilmek istenmiş, buradaki siyâsî gelişmeleri bahane ederek gitmemesi üzerine Paşa unvanıyla Kıbrıs mutasarrıflığına tâyini çıkarılmıştır. Magosa’nın iklimine alışamayan ve babasıyla oğlunu burada kaybeden Ziya Paşa, çeşitli başvurularından sonra Meclis-i Vâlâ üyeliği ile İstanbul’a dönmüş, bir süre Bosna’da müfettişlik göreviyle bulunduktan sonra İstanbul’a dönüp tekrar bu üyeliğe ve sonrasında başka görevlere getirilmiştir. İki yıl sonra Amasya mutasarrıflığına tâyin edilen Ziya Paşa, burada giriştiği îmâr faaliyetleriyle adından her yerde söz ettirmiş; fakat hakkında çıkan suistimâl söylentileri sebebiyle Canik mutasarrıflığına gönderilmiştir. Buradan İstanbul’a dönüşünde Muhbir gazetesinde yazmaya başlayan ve bilhassa Belgrad’ın kaybı sonrasında açıktan Âli Paşa’ya muhalefet eden Ziya Paşa, tekrar İstanbul dışına gönderilmek istendiyse de aynı günlerde Avrupa’daki Mustafa Fazıl Paşa’nın bir mektubunu Ali Suâvi’nin gazetesinden iktibasla yayınlayarak memlekette duramayacak hâle gelen Nâmık Kemal’le gizlice Paris’e kaçmıştır. Ali Suâvi’nin de kendilerine Messina’da katılmasıyla Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin bu civân (Jön) Türkleri neşriyat faaliyetlerini Avrupa’da Londra ve Paris’te sürdürmeye başladılar. Bu arada meydana gelen çeşitli çatlaklar ve ihtilaflar sonrasında Hürriyet gazetesini Londra ve Paris’i takiben Cenevre’de çıkaran Ziya Paşa, İstanbul’a dönen Mustafa Fazıl’ın tahsîsâtı kesmesi dolayısıyla bir süre daha idâre edip Âli Paşa’nın ölümünün sağladığı imkânla Sultan Aziz’e sunduğu kasîde sâyesinde affedilip geri dönebilmeyi başarmıştır. (V.) Murad’ın kısa pâdişahlığı döneminde Maârif Müsteşarı olan fakat kısa süre sonra azledilen Ziya Paşa, Sultan (II.) Abdülhamid’in tahta çıkışıyla Nâmık Kemal’in de içinde bulunduğu Kânûn-ı Esâsî Encümeni’nde görevlendirilmiş; fakat 93 Harbi sebebiyle Meclis-i Mebûsan’ın süresiz kapatılmasını tâkiben Suriye Vâliliğine tâyin edilmiş, kısa süre sonra Konya ve orada da kendisinden rahatsız olan tefecilerin tezvîrâtıyla Adana Vâliliğine gönderilmiştir; lâkin Kıbrıs’tan beri taşıdığı hastalığın nüksetmesiyle daha 51 yaşındayken bu görevde vefât ederek son görev yerinde toprağa tevdî edilmiştir.

İbrâhim Edhem Paşa’nın çevirmeye başladığı ve yarım kalan Endülüs Tarihi’nin çevirisini tamamlayan ve Engizisyon Tarihi adlı eser ile edebiyâtımızda ilk manzum tiyatro örneği kabûl edilen Moliere’in eseri Tartuffe’u ve Rousseau’nun Emile’ini Fransızca’dan çeviren Ziya Paşa’nın Harâbat adlı bir Dîvân şiiri antolojisi bulunmaktadır ki eser, Magosa’da menfî olan ve ölümünde kendisine “Hem muârız hem muvâfıktı Ziya ile Kemâl” mısrâıyla başlayan bir şiir yazan dostu Nâmık Kemal tarafından Tahrîb-i Harâbat adlı tenkidnâmeyle şiddetle eleştirilmiştir.  Ziya Paşa, şekil ve muhtevâ açısından şiire herhangi bir yenilik getirmese de Ertaylan’a göre nesri selis ve sâde idi. Diğer yandan; meşhûr taşlama şâiri Bağdatlı Rûhî’nin Terkîb-i Bend’ine nazîre olarak yazdığı Terkîb-i Bend’i ile Âli Paşa’yı yermek amacıyla kaleme aldığı Zafernâme adlı hicviyesi Türk edebiyâtında ayrıcalıklı bir yere sâhiptir. Terkîb-i Bend’indeki “Zerdûz palan vursan  eşek yine eşektir” veya “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” gibi pek çok hakîmâne söz halk belleğine birer atasözü gibi yerleşip anonimleşmiş; Zafernâme’si ise Rıza Nur’a Atatürk’ü eleştirmek için esin kaynağı olmuş ve Ziya Paşa’nın İkinci Zafernâmesi adlı bir manzûme kaleme aldırmıştır.

Göktürk

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe