ABD 1. madde nedir? Amerika birinci madde ne demek? Amerika 1. maddenin yorumu nedir?
ABD 1. madde nedir? Amerika birinci madde ne demek? Amerika 1. maddenin yorumu nedir?

ABD 1. madde nedir? Amerika birinci madde ne demek? Amerika 1. maddenin yorumu nedir?

3 mins read


Amerikan Tarihi’nin erken dönemlerinde halk, devlet kavramını reddediyordu. Birçok Avrupa ülkesini egemenliğine alıp bölünmelerine sebep olan, din kurumunu savunuyordu. Devlet ile kilisenin ayrılığı ABD Anayasası’nın ilk maddesiyle güvence altına alınmıştır. “Kongre, hiçbir dini kurumu gözeten ve bireylerin dini inançlarını yasaklayan yasalar çıkarmayacaktır.”

İlk Madde çok açıktır. Ama bazen, devlet ile din arasındaki sınırı belirlemek, Amerikan anayasa uzmanları için bile zor olmaktadır. Öğrenciler, okul saatlerinde topluca dua etmezler ama ABD Kongresi, çalışmalarına, bir bakanın ettiği duayla başlar. Belediyeler, kamuya açık yerlere Noel tabloları yapmaz ama “Tanrıya güveniyoruz” sloganı ABD parasında yer alır. Ayrıca dini kurumlara verilen para, vergiden düşülebilir. Dini kurumlarla bağlantılı üniversitelere giden öğrenciler,  federal hükümetten kredi alabilir ama dini okullara gitmek isteyen ilkokul ya da ortaokul öğrencilerine kredi verilmez.

Bu çelişkinin yok edilmesi mümkün değildir. Çünkü çelişki, dini kurumlar oluşturmayı ve onlara müdahale etmeyi yasaklayan 1. Madde’nin içeriğinden doğmaktadır. Bu iki koşulu da yerine getiren uygulamalar yapmak, Amerikan kamu yetkilileri için hassasiyet gerektiren bir işlemdir.

MADDE’NİN YORUMU

Sonradan Kuzey Amerika kolonilerine dönüşen ilk kalıcı yerleşim merkezlerinden biri, İngiliz Püritenleri tarafından kurulmuştu. Bunlar, İngiliz Resmi Kilisesi’nin bulunduğu anayurtlarından dışlanan Kalvinistlerdi. Püritenler Massachusetts’e yerleşti. Orada gelişip zenginleştiler. Bu başarıyı, Tanrı’nın onlardan memnun olduğuna dair bir işaret olarak yorumladılar. Tanrı’nın, kendi dini inaçlarına karşı çıkan kişilere hoş görüyle bakmayacağına inandılar.

Kilise üyelerinden biri olan Roger Williams, ruhban sınıfına karşı çıktığında Koloni Liderleri onu gruptan uzaklaştırdı. Williams da yeni bir koloni kurdu. Bu koloni sonradan, herkesin inançlarını özgürce ifade edebildiği Rhode Island Eyaleti olacaktı. Dini inaçları yüzünden cezalandırılan gruplar 2 yeni koloni daha kurdu: Katoliklerin sığınağı olan Maryland ve Society of Friends’in (Kardeşler Birliği) sığınağı olan Pennsylvania. Quakers denilen bu Protestan grubu sade bir hayatı, pasifizm ile birleştirmişti.

1787’de Anayasa’nın ve 1791’de (1. Madde’yi de içeren) Vatandaşlık Hakları’nın kabulünden sonra bile Protestanlar, bazı eyaletlerde ayrıcalıklarını sürdürmüştür. Örneğin Massachusetts 1833 yılına kadar devlet ile kilise arasındaki bağları koparmamıştı. (1. Madde, sadece federal hükümetleri bağlar, eyaletleri değil. 1868’de değiştirilen 14. Madde, “yasal bir hüküm olmadıkça kişi; yaşama, özgürlük ya da mülkiyet haklarından mahrum edilemez” der. Bu fıkra eyaletin, Vatandaşlık Hakları ile güvence altına alınmış olan hakları –dini inanç özgürlüğü dahil olmak üzere- koruması gerektiği anlamına gelmektedir.)

20. yüzyılda devlet ile kilise arasındaki ilişkilerde yeni bir çatışma doğdu. Bu durum yurttaşlık görevleri ile bireysel vicdan arasındaki çelişkiden kaynaklanıyordu. Çatışmanın ana hatları, Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararlarında da  görülebiliyordu.

Önemli davalardan biri de Batı Virginia Eyalet Eğitim Kurulu ile Barnette (1943) arasındaki davaydı. Dava, Yehova Şahitleri’nin eyalet yasalarında belirtildiği halde, okulda Amerikan bayrağı’nı selamlamayı reddetmesinden kaynaklanmıştı. Ant içmek, dini inançlarına ters düşüyordu. Tanıklar, inaçlarına aykırı davranmaya zorlandıklarını söylüyorlardı. Üç yıl önce Anayasa Mahkemesi, buna benzer bir karar vermişti. Ve çok tartışılmıştı. 1943’teki davada 1. Madde’deki, ifade özgürlüğünü güvence altına alan başka bir fıkraya atfen mahkeme, ilk verdiği kararı hükümsüz kıldı. Bayrağı selamlamak, bir tür ifade biçimiydi. Devlet, bireylerden bunu zorla yapmalarını isteyemezdi.

Bu karardan sonra Anayasa Mahkemesi, bazı dini gruplar lehine başka istisnai hükümler de verdi. Yine de bireysel vicdan ile diğer kişileri etkileyen eylemler arasında bir ayrım yapılması gerekirdi elbette. 19. yüzyılda, Latter Day Saints(Mormonlar) (Ahir Zaman Azizleri)’nin İsa Kilisesi üyeleri çok eşlilik suçundan dolayı hapse gönderilmişti. (Daha sonra, Mormon Kilisesi çok eşliliği yasakladı.) Sonraki yıllarda, ise, ebeveynler, hasta çocuklarını tedavi ettirmeyi reddettikleri için – tedavi edilmeyen çocuklar ölüyordu – suç teşkil eden ihmalden dolayı yargılandı. Mormonlara göre hastalığı sadece Tanrı inancı iyileştirebilirdi.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe