ABD'de sanayileşme nedir? Amerika sanayisi nedir? Amerika'da sanayi üretimi nasıl başladı ve gelişti?
ABD'de sanayileşme nedir? Amerika sanayisi nedir? Amerika'da sanayi üretimi nasıl başladı ve gelişti?

ABD’de sanayileşme nedir? Amerika sanayisi nedir? Amerika’da sanayi üretimi nasıl başladı ve gelişti?

5 mins read

Amerikalı otomobil yapımcısı Henry Ford 1922’de “Hayatım ve İş” adlı otobiyografisini yayınladığında bir dizi soruyu bölüm başlıkları olarak kullanmıştı. “Bir mamûl ne kadar ucuza mal edilebilir?”, “Para– Efendi mi, Uşak mı?”, “Neden yoksul olalım?”.

Bunlar, Amerika’nın sanayi ve iş dünyası liderlerini kuşaklar boyu meşgul eden sorulardı. Yanıt bulmak üzere yola çıkan iş adamları, mamullerin imalatını ve dağıtımını daha ucuza mâledip daha çok kâr etmenin çarelerini aradılar. Bir bakıma bunu başardılar da.

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, iş ve sanayi dünyası büyürken, göç dalgaları sayesinde nüfus hızla arttı. Nüfus artış hızı, sürekli işçi temin ettiyse de ekonomi için yeterli olmadı. Sanayideki büyümenin bir başka nedeni de Amerikalıların güçlü girişimcilik ruhuydu. Kimisinde bu dürtü dini kaynaklardan besleniyordu. Örneğin Püritenler ve Protestanlar, “Tanrı böyle istediği için” çok çalışıyordu. Ama bazısının, örneğin 19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyıl başlarında  “soyguncu baronlar” döneminde görülen iş adamlarındaki  dürtünün, dini inançlardan kaynaklandığı tartışma götürür tabii.

18. yüzyıl sonlarında, Amerikan işletmeleri, bütün işçilerin bir arada bulunduğu fabrika sistemini benimsediler. Bu durum, temeli 1800’lerdeki ateşli silah sanayindeki seri üretime dayanan “Amerikan Sistemi”ne yenilik getirdi. Yeni sistem, çeşitli parçaların özenli ve doğru tekniklerle bir araya getirilmesine dayanıyordu. Bunun sonucunda, nihai mamul aşama aşama hazırlanıyor, her işçi belli bir işlemde uzmanlaşmış oluyordu.

1830’larda demir yollarının yapılmasıyla, ABD için yeni bir çağ başladı. Kongre, 1862’de, kıtayı kateden demiryoluna öncelik verdiğinde faaliyetler hızlandırıldı. Demir yolları, ülkenin en uzak köşelerini kıtanın dört bir yanındaki pazarlara bağladı ve yerleşim alanlarının yayılmasını kolaylaştırdı. Demir yolu yapımı, kömür, demir ve çelik talebi yarattı. İç Savaş sonrası ağır sanayi hızla gelişti.

SANAYİ ULUSU

1890’daki rakamlara göre, fabrikalarda üretilen mamul miktarı, ilk kez olarak, çiftliklerden elde edilen ürünlerden daha fazlaydı. Bu dönemden sonra ABD sanayii hızlı bir gelişme dönemine girdi. 1913’yılında, tüm dünyadaki sanayi ürünlerinin üçte biri ABD’de imâl ediliyordu. 

Aynı yıl otomobil yapımcısı Henry Ford montaj bandını kullanmaya başladı. Bu sistemde hareketli bant, araba parçalarını işçilerin önüne getiriyordu. Yeni sistem verimi arttırarak işçi maliyetlerinde ucuzluk sağladı. Ayrıca sanayi alanında görev yapan yöneticileri, iş organizasyonu konusunda daha verimli ve ucuz yöntemler aramaya yöneltti.

Maliyetin düşmesi işçilere daha yüksek ücret, tüketiciye ise daha ucuz mal sağladı. Giderek daha çok Amerikalı, kendi ülkesinde üretilen ürünleri alma gücüne kavuştu. 20. yüzyılın ilk yarısında otomobil, buzdolabı ve mutfak fırınlarının seri olarak üretilmesi,  Amerikan yaşam standardının yükselmesine yardım etti.

Ancak montaj bandı, işçileri duyarsızlaştırdığı için eleştirildi. Charlie Chaplin 1936’da çevirdiği Modern Times (Modern Zamanlar) adlı filmde bu konuyu hicvediyordu. İlerki yıllarda, fabrika yöneticileri, verim ve imalat hızı kadar mutsuz, bıkkın işçilerin ürettiği malın kalitesi düşük oluyordu- üretim kalitesinin de önemli olduğunun farkına vardılar. Çoğu fabrika, montaj bandında yeni düzenlemeler yaptı. Örneğin, otomobil fabrikasında bir otomobilin baştan sona monte edildiği “kalite çemberleri” oluşturuldu. İşçiler arada bir farklı noktalarda çalışıyorlardı.

SANAYİ SONRASI EKONOMİSİ

Amerika, 20. yüzyılın 2 büyük savaşı sırasında diğer milletlerin yaşadığı acılardan uzak kaldığı için şanslıydı.

1945’te, 2. Dünya Savaşı’nın sonunda ABD dünyanın en büyük üretim kapasitesine sahipti. “Made in the USA” ibaresi, yüksek kalitenin simgesiydi.

20. yüzyıl, ABD’de bazı sanayilerin çöküşüne, bazısının da yükselişine tanık oldu. Otomobil sanayi, Amerikan sanayinin temel dayanağıydı ve yabancı ülkelerle rekabet etmeyi başardı. Giyim sanayi,

işçiliğin ucuz olduğu ülkelerle rekabet edemeyip inişe geçti. Ancak bu dönemde yeni imalat sanayileri ortaya çıktı ve gelişti. Bunların arasında uçak, cep telefonu, mikroçip ve uzay uyduları, mikrodalga fırın ve süratli bilgisayarları sayabiliriz.

Yeni gelişen sektörlerin çoğu ileri seviyede otomatik sistemlerle çalıştığı için geleneksel sanayilerden daha az işçiye gerek duyulmaktadır. İleri teknoloji sanayileri geliştikçe eski sanayiler düşüşe geçti. İmalat sanayinde çalışan Amerikan işçilerin oranı azaldı. Hizmet sanayi,  ekonomiyi etkisi altına almıştı. Gözlemciler Amerika’yı  “post endüstriyel” toplum (sanayi sonrası toplumu) olarak adlandırıyorlardı. Mamûl üretmek yerine hizmet satmak. Bu sanayiler eğlence ve tatil mekânlarını, otel ve lokantalarını, iletişim ve eğitimi, bankacılık ve finans sektörünü kapsıyordu.

ABD, tarihin belli dönemlerinde yabancı ülkelerle ilişkisinde tecrit politikası uygulamıştı. Ancak iş alanında genellikle enternasyonalist bir politika güdüyordu. Amerika’nın iş dünyasındaki ağırlığına diğer ülkelerden çelişkili tepkiler geliyordu. Kimi ülke halkı, kültürlerinin Amerikanlaştırılmasına içerliyordu. Kimileri ise, Amerikan şirketlerini, ABD’nin siyasi ve ekonomik çıkarlarına uygun davranmaları için hükümetlere baskı yapmakla suçluyordu. Diğer yanda, yabancı ülkelerin çoğu, ülkelerindeki hayat standardını yükseltmek için Amerikan ürünlerine ve yatırımcılarına kapılarını açıyordu.

Amerikan yatırımcılarının yabancı ekonomilere yeni sermaye girişi sağlaması, önceden kestirilemeyen güçleri harekete geçiriyordu. Bazı kesimler, yabancı ülkelere yapılan yatırımların, Amerika’nın iş alanındaki müstakbel rakiplerini güçlendirmek anlamına geldiğine inanıyor. Örnek olarak Japonya’yı gösteriyorlar. 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD hükümetinin politikası, Japon ekonomisinin dirilmesini sağlamıştı. Amerikan şirketlerinin, örneğin kalite kontrolünü öğretmek amacıyla uzman göndermesi ve teknolojiyi paylaşması sonucunda Japonlar bu bilgileri geliştirdi ve yüksek kâr ettikleri seviyelere ulaştırdılar. 1993 yılında onaylanan Serbest Ticaret Anlaşması, Amerika’nın uluslararası ticaret konusundaki kararlılığını pekiştirmiştir.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe