ABD'nin Var Olması ve Dünyaya Yön Verme Serüveni
ABD'nin Var Olması ve Dünyaya Yön Verme Serüveni
//

ABD’nin Var Olması ve Dünyaya Yön Verme Serüveni

5 mins read

İspanyollar ve İtalyanların haritalarda var ettiği kıtanın İngilizler tarafından nasıl yönetildiğine kısa bir bakış;

15. yy.da İspanyolların desteği ile keşfedilen Amerika kıtası yeni bir dünya demekti. O dönemin kazananı İspanya kralı ve kraliçesiydi ama Amerika o kadar bereketliydi ki daha fazla insanı doyurabilirdi. Bunların tarihte iz bırakanlarından bazıları İngiliz krallığından kaçan ve kendilerine Püriten adı veren 102 kişilik bir İngiliz gruptu. Püritenler dini inançlarını baskıcı Britanya Krallığında yaşayamadıkları için yeni keşfedilen ve Amerika diye adlandırılan kıtaya doğru uzun bir yola çıktılar. Kıyıya varmadan önce kendi aralarında temeli iyiliğe dayalı, daha yaşanılabilir, tek bir çatı altında birleşme, özgür, adil ve eşit kurallara dayanan bir sözleşme imzalayıp Amerika kıtasındaki ilk İngiliz kolonisini oluşturdular. Bu süreçte kıta hala ticaret, özgürlük vb. sebeplerden dolayı Avrupa`dan göç alıyordu. Ama İngilizlerin kontrolsüz kolonileşmesine karşı diğer krallıklar daha disiplinli bir şekilde göç ediyor ve bunu denetliyorlardı. 

Büyük Britanya Krallığından göçüp 13 koloni oluşturan İngilizler hala İngiltere krallığına bağlı kalarak herhangi bir acil durama karşı yardımlaşma ağı oluşturmuş ve kendileri için bir de yönetim biçimi benimsemişlerdi. Çünkü kontrolsüz göç ve aradaki atlas okyanusu İngiltere krallığının oluşabilecek düzensizliğe birinci elden müdahalesini zorlaştırıyordu. İngilizler, aynı zaman diliminde aynı karada bulunan Fransızlar, İspanyollar ve Portekizler gibi diğer kolonilere kıyasla daha zengin bir refaha sahiptiler. Bunun nedeni kendi kendilerini yönetebiliyor olmalarıydı çünkü diğer krallıklar kolonilerinde baskılarını dikte ederken İngilizler sadece ticaretle uğraşıyordu bununla birlikte sıkı bir denetime tabi değillerdi ve ağır vergiler vermiyorlardı. 

Düzen bu ilerleyişteyken İngiltere ve Fransa arasında 7 yıl savaşları başladı. Savaş koloniler için ağır vergiler demekti. Bu durum koloniler ile Büyük Britanya Krallığı arasındaki dengelerin bozulmasına neden oldu. İsyanlar baş gösterdi ve bu isyanların bastırılması için krallık kolonilere askeri güç gönderdi. 13 koloni bu askerlere karşı birlik olup bu mücadeleden zaferle ayrıldı. Yani Amerika devrim yapmış ve artık bağımsızlığını kazanmıştı. 

Devrimden önceki yönetim şekli onları mevcut düzende ileriye taşıyamazdı çünkü Amerika artık İngiltere`den bağımsız, özgür 13 koloniydi ama tamamen ülke olabilmiş değillerdi. Zengin ve seçkinlerin oluşturduğu bir toplantıda yeni düzende bağımsızlık için verdiği büyük mücadelelerden dolayı yeni kralın George Washington olması 13 kolonin ortak kararıydı fakat Washington bunu kabul etmedi. Uzun süren çalışmalar sonucunda Amerika ilk anayasasını tasarladı. Buna göre federal yönetim sistemi benimsendi ve Washington başkan oldu.

Artık Amerika devletinin doğumu gerçekleşmişti lakin Sanayi devrimini kaçırmışlardı. Çağı yakalamaya çalışan Amerika ilk bankasını kurdu, eyaletlerce kabul edilen tek para birimi sistemine geçti, vergilerini düzenledi ve yatırımlarına başladı. Bu yatırımların işlenmesi için Afrika`dan köleler getirildi. Özgürlük temelinde yükselen bir ülkenin kölelik sistemine göz yummasındaki trajedinin nedeni kölelerin özgürleşmesi için çıkartılacak yasadan sonra birçok eyaletin federal hükümeti artık tanımayacağı düşüncesiydi. 

Amerika`nın diğer sayfalarında karşımıza çıkan Abraham Lincoln köleliğe karşıydı ve başkan olunca yaptığı ilk işlerden biri bu sistemi kaldırmaktı. Köleliğin artık olmaması bazı eyaletlerin federal sistemden ayrılmak istemesine sebebiyet verdi ve bu noktada iç savaş başladı. İç savaş sona erdiğinde köleliğin olmadığı daha güçlü bir federal Amerika oluşmuştu. Lincoln başarı getiren batıya yönelme politikasını izledi. Bu sayede Amerika daha geniş ve verimli topraklara sahip oldu. Aynı zamanda mucitlerin icatları ve sanayideki büyüme Amerika için büyük bir sıçramaydı. Amerika`nın yeraltı zenginliklerinden biri olan petrolün Pensilvanya eyaletinde bulunmasıyla Rockefeller ortaya çıktı. Adam Smith`in görünmez el teorisinden dolayı Rockefeller`in büyümesi Amerika`nın büyümesini destekliyordu. Başlangıçta çamurla aynı değersizlikte olan petrol zamanla kara altına dönüşmüştü. Ama çocuk işçilerin ve iş ölümlerin en yüksek olduğu dönem Amerika`nın en zirvede olduğu döneme denk geliyordu.

İlerici hareket ortaya bu sahnede çıktı. Toplumda yaşanan gelir dengesizliği ve sağlıksız iş koşulları insanların hayatlarını zorlaştırırken, ülkenin Rockefeller ve bunun gibi birkaç şirket sayesinde büyümesi ülke halkının tepkisine yol açtı. Devlet bu duruma müdahale etmeye başladı ve bu müdahale gelir dengesizliğini iyileştiren adımlardan biri oldu. I. Dünya savaşının başlamasıyla Avrupa`nın silah ve çelik ihtiyacı ekonomiyi daha da canlandırmıştı ta ki büyük ekonomik krize kadar. 1920 Dünya Ekonomik Krizinde borsaların çökmesiyle önce Amerika sonra dünyada yaşanan işsizlik, intihar ve sefaletler gittikçe büyüdü ve hasarlara yol açtı.

İlerleyen süreçte hükümet ve başkan değişti. Ekonomiyi toparlamak ve yeni bir boyut kazandırmak için Keynes ekonomik modeli izlendi ve çeşitli reformlar yapıldı. Bununla birlikte istenilen sonuçlar alındı. Amerika ilk kez bu kadar halka ve ekonomiye karışmış oldu ama ekonomi düzelmeye başlamıştı. 2. Dünya savaşının başlamasıyla Petrol, silah ve çelik imparatoru olan Amerika kazanan taraf oldu. 2. Dünya savaşından sonra artık dünyanın en güçlü iki ülkesinden biri Amerika olmuştu. Savaşın devamında ve sonucunda Amerika savaşan ülkelere kredi verip kendi para birimi olan doları dünyaya yaymıştı. Sovyet Birliği ile girdiği Soğuk Savaş döneminde, dünya Doğu Bloğu ve Batı Bloğu olarak ikiye ayrıldı. 44 yıllık silahlanma yarışı, söz düelloları, nükleer silahlanmalar, bilim üstünlüğü, casuslar dönemi Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla son buldu. Amerika artık tek başına dünyaya yön veren süper bir güç olmuştu.

Hala süper güç olma kriterini sağlayan tek ülke özgürlükler ülkesi Amerika`dır ve gelecekte de bu gücü elinde barındırmak için var olan mevcudiyetini koruyacağa benziyor. Her ne kadar Çin, Rusya, Brezilya gibi ülkeler süper güç olmaya aday olsalarda; nükleer silahlar, siyasi bütünlük, askeri güç, ekonomik üstünlük gibi kriterlerin bir arada var olması gerektiği için bunu bir zemine oturtmak biraz daha zaman alacaktır. Yani Amerikalılar kendi deyimiyle “Amerika`yı güçlü tut ” derken diğer ülkeler kendi kaderlerinin mücadelesini vermeye devam edecektir.

4.8/5 - (17 votes)

Felek Malğaz

1997 yılında doğdu. Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ile AÖF Adalet bölümünden mezun olmuştur.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Haber Oku
Tidings Globe