Ahiliğin kurucusu Ahi Evran’dan sonra gelen Ahilerin reisine “Ahi Baba” denirdi. Ahi Baba, bir şehirdeki esnaf teşkilatının başındaki en büyük reis idi. Osmanlı döneminde her şehir ve kasabadaki esnafın, kendine has bir yapılanması vardı. Bu bağlamda bir şehir veya kasabadaki her esnaf grubu kendi içinde teşkilatlanır ve her birinin ayrı ayrı reisleri olurdu. Bu reislerin en büyüğü Ahi Baba adıyla bilinirdi. Ahi Baba’nın seçimi, belli usuller dahilinde gerçekleşirdi. Bir Ahi Baba’nın vefatından sonra yerini alabilecek bir oğlu var ise o Ahi Babalığa gelirdi. Eğer yoksa esnaf reisleri bir araya gelir ve içlerinde güvenilir, dürüst, dindar, işinin erbabı bir kişiyi Ahi Baba adayı olarak seçerdi. Daha sonra aday olan bu kişiyle ilgili işlerin resmen tamamlanması için, o yerin kadısına gidilir ve durum tespiti yapılırdı. Kadı ise adayın adını merkeze yani İstanbul’a arz ederdi. Arz üzerine padişahın beratıyla resmen Ahi Baba’nın tayin işlemi tamamlanmış olurdu. Ahi Babaların bulundukları şehir veya kasabalardaki esnaf üzerinde hissedilir saygınlığı ve ağırlığı vardı. Bu bağlamda esnafın pek çok meselesi, mahallin kadısına veya İstanbul’a sunulmadan önce Ahi Babalar tarafından halledilme yoluna gidilirdi. Bu arada esnafın ihtiyacı olan hammadde üretiminin düzenli bir şekilde yürütülmesine nezaret eder, haksız kazanç sağlayanların ve esnaflık mesleğine riayet etmeyenler için icabı halinde yargı yoluna giderdi. Şehir ve kasabalardaki Ahi Babalar, özellikle manevî yönden Kırşehir’deki Ahi Evran Zaviyesi postnişinine bağlıydılar. Bu bakımdan Kırşehir’de Ahi Evran Zaviyesi’nde postnişin olan Ahi Baba, yıllın belli dönemlerinde şehir ve kasabalara gider, esnafı ziyaret eder, onların meselelerini yerinde halletmeye çalışır, ustalık mertebesine erişenlerle ilgili törenlere katılır, şed kuşatır ve nihayetinde Kırşehir’e dönerdi.
Ahilik Ansiklopedisi