Ahi teşkilatına mensup olan Bedreddin Gühertaş, I. Alâeddin Keykubad’ın Tokat’ta meliklik döneminde atabeyi, saltanatı döneminde (1220-1237) de saygın emîrlerinden biri idi. 1231 yılında Sultan Keykubad tarafından kale dizdarı olarak Afyonkarahisar’a gönderilen Gühertaş, II. İzzeddin Keykâuvus’un emriyle Emîr-i Silahdârlık görevine getirildi. Sultanülulema Bahaeddin Veled ile Ahi Bedreddin Gühertaş’ın birbirlerini tanıdığı, hatta bu tanışmanın Lârende’de ikamet ettiği günlere kadar uzandığı söyleyenebilir. Sultanülulema’nın 1231’de ölümünden sonra da onun ailesiyle ilgisini devam ettiren Gühertaş, Afyonkarahisar kalesinde dizdar iken 1233 yılında Sultan Veled ve kardeşi Alâeddin’i bizzat sünnet etti. Alâeddin Keykubad’ın ölümünden sonra Selçuklu Devleti kargaşa içine düşünce Moğollar, Selçukluları hâkimiyet altına aldı. Bu dönemde yaşlı Bedreddin Gühertaş, Sultan II. İzzeddin Keykavus ve vezir Kadı İzzeddin ile beraber Moğolları Anadolu’dan atmak düşüncesiyle Sultanhanı’nda yapılan savaşa katıldı (1256). Ancak Selçuklu ordusu yenilgiye uğradı. Bu sırada Karamanlıları Konya’ya davet ettiği iddiasıyla yakalanarak Moğol komutanı Alıncak Noyan’a gönderildi ve burada hayatına son verildi (1256). Ahi Bedreddin Gühertaş, Afyonkarahisar’da Alâeddin (Hisarardı) Medresesi’ni yaptırdı. Ayrıca Konya’da kendi adıyla anılan bir medrese inşa ettirdi ve Sultanülulema ölmeden önce bu medreseye taşındı (1231). Mevlâna Celâleddin de babasının vefatından sonra burada uzun süre ders verdi. Bazı araştırıcılar, Bedreddin Gühertaş’ın Sultanülulema’nın kabrinin üstüne küçük bir türbe yaptırdığını belirtirler. Konya’da yeri keşfedilmeyen bir de hamamı vardı. Alâeddin Keykubad döneminde bütün ümera gibi Bedreddin Gühertaş da Konya surlarının inşasına katıldı (1221).
Türbesi
Konya’da Selim Sultan mahallesinde, Ulu Irmak’tan Karaaslan’a giderken yolun solunda yer almaktadır. Eyvanlı türbeler grubundan olan eserin büyük bölümü yıkılmış olsa da kuzey duvarının bir kısmıyla alt katı günümüze gelebildiği için planı ve formu belirlenebilmektedir. Bazı kaynaklarda Gevhertaş Türbesi olarak da zikredilen mezar anıtı, alt kat ve üst kattan oluşmaktadır. Esas kabrin bulunduğu alt kata batı tarafa açılan birkaç basamaklı bir merdivenle inilir. Alt kattaki bu cenazeliğin girişi demir kapı ile kapatılıp kaynakla perçinlendiği için içeriye girilemese de duvarlarının moloz taşla örüldüğü ve örtüsünün beşik tonozlu olduğu belli olmaktadır. 4.60 x 7.42 m ölçüsünde dikdörtgen planlı bu mekâna havalandırma amacıyla 0.25 m çapında beş menfez açılmıştır. Bunlardan doğuda bulunanı, tonozun hemen altında ve duvarın ortasına, diğerleri ikişerli olarak kuzey ve güney duvarlara yerleştirilmiştir. Kuzeydekiler dip tarafta ve birbirine daha yakındır. Üst katın doğu, batı ve güney duvarı tamamen yıkılmış, sadece kuzey duvarı kısmen ayakta kalabilmiştir. Eski fotoğraflarda biraz daha sağlam olduğu görülebilen ve bazı detayları seçilebilen bu duvarın zeminden 2.65 m yüksekliğe kadarki örgüsünün taş, üst tarafı ile tonozunun tuğladan olduğu izlenebilmektedir. Taşlar genelde küçüklü-büyüklü olarak dizilmiş, alt sıradakilerle köşe ve ön cepheye gelenler daha iri ve muntazam kesilerek sıralanmıştır. Duvardan iç tarafa destek mahiyetinde bir takviye kemeri atılmış, dışına da yine kemerli bir niş açılmıştır. Duvarın dış tarafına batı köşeye yakın olarak açılan ve bir mihrabı andıran dikdörtgen nişin kemeri tuğla örgülüdür. Niş, duvardan biraz içeride kalmakta, hafif sivri kemerinin ayakları duvara da temel oluşturan büyük blok taşlara oturmaktadır. Önkal: “bu nişin bir mihrap nişi olduğunu ve bu bölümde türbe ile bitişik bir hacmin yer aldığını hem mevcut bakiyelerden hem de bu kenardaki alt kat menfezlerin doğu köşesine kaydırılmış olmasından anlıyoruz. Bu durumda eyvan tipi türbelerin hemen hepsinde mevcut olan istinad ayağına kuzey kenarında ihtiyaç kalmadığı ve inşa edilmediği görülüyor. Diğer cephelerde ise istinad ayaklarının mevcut olup olmadığı duvarlarının yıkılıp yok olması sebebiyle anlamak güçtür” sözleriyle ifade etmektedir. Türbenin tamamı ayakta olmasa da mevcut kalıntılardan ön cepheyle köşe bağlantılarında kesme taş kullanıldığını tespit etmek mümkün olabilmektedir. Yine ayrıca eyvanın üstünü kapatan tonoz örtünün dış tarafında bir kademelenme dikkati çekmekte, ön cephedeki dışa açılan büyük kemerin de tuğla silmelerle çerçevelendiği belirlenebilmektedir. Kitâbesi olmayan yapının, II. Bayezid döneminde (1481-1512) Konya ile ilgili tahrir defterlerindeki kayıtlarla Bedreddin Gühertaş’a ait olduğu kesinleşmiştir. Bedreddin Gühertaş’ın I. Alâeddin Keykubad’ın lâlâsı olduğu ve Sultanülulema’ya büyük saygı duyduğu, Mevlâna için de bir medrese inşa ettirdiği bilinir. Bu şahıs, Sultan II. Keykavus’un İstanbul’a kaçtıktan sonra Konya üzerine gönderdiği kuvvetlerle irtibatı bulunduğu iddiası ile Muiniddin Pervâne tarafından bazı emîrlerle birlikte Moğol komutanı Alıncak Noyan’a gönderilmiş ve bir komplo ile hepsi yok edilmiştir (660 / 1262). Türbenin bu yıllarda yapılmış olması gerekir.
Ahilik Ansiklopedisi