Tarihçi Umut Güner tarafından kaleme alınmış bir kitaptır. Ahilik, fütüvvet ve tasavvufi düşünce ekseninde yazılmış akademik bir kitap olarak göze çarpmaktadır. İslamiyet öncesi dönemden Osmanlıların kuruluşuna kadar ahilik ve fütüvvet düşüncesi kitapta ele alınmaktadır. Kitap bu konularda yazılmış en geniş kapsamlı ve kaliteli içeriğe sahip bir kitaptır.
Tarihte Fütüvvet ve Ahilik Kitabı’nın Yazar Tarafından Yazılmış Ön Sözü:
Kaleme aldığımız eserimizin birinci bölümünü oluşturan Fütüvvet düşüncesinin kökleri, tarihi süreç içerisinde İslâmiyet öncesi kadim Arap toplumuna kadar gitmektedir. Fütüvvet ve onun idealleştirilen insan tipi olan feta algısı ise İslâmiyet öncesi Arap toplumunun insanî, ahlakî ve örfî değerlerini ifade eden bir insan karakterinin numunesidir. İslâm öncesi dönemde insanî değerler manzûmesi olarak ifâde edebileceğimiz bu düşünce Kur’ân-ı Kerîm kelamının nuzulü ile birlikte İslâmî değerler ile içe içe girmiş ve âdeta İslâmî inancın ideâlize ettiği mü’min insan karakterinin esasını oluşturmuştur.
Cahileyeden başlayarak gelen bu düşüncenin İslâmî kaynakların etkisi ile birlikte tarihi süreçte nasıl bir farklılık arz ettiğini, zaman içerisinde nasıl ve ne şekillerde müesseseleşmesini sağladığını teferruatlı bir şekilde incelemeye ve ele almaya çalıştık. Kur’ân-ı Kerîm ile birlikte öngörülen İslâmî ideal insan tipini besleyen fütüvvet ruhunun ve düşüncesinin oluşumunu inceledik. Zamana ve şartlara bağlı olarak münferît bir hareket olarak ortaya çıkan bu olgunun; siyasi, sosyal ve ekonomik olarak hangi şartlar içerisinde müesseseleştiğini gözlemledik. İslâmî fütüvvet felsefesinin Ortaçağlar Anadolu’suna gelişini ve burada Müslüman Türk an’âne, kültür ve değerleri ile içselleştirilip Türk’e özgün bir Ahilik düşüncesi olarak ortaya çıkışını ele aldık.
Eserimizin ikinci bölümünü ise Ahilik başlığı oluşturmaktadır. Ahilik hiç şüphesizdir ki Müslüman Türk’e özgün bir yapılanmadır. Ahiliğin felsefi olarak temelinde onu besleyen kaynak olarak İslâmî fütüvvet düşüncesi ile birlikte Türk an’ane, kültür ve değerleri bulunmaktadır. İslâm öncesi Türk kültür ve hayatına kadar kökleri giden esas itibarı ile de XIII. yüzyılda Anadolu’da şekillenen ve müesseseleşen Ahilik düşüncesi, Türk kültür ve medeniyet hayatında önemli bir yere sahiptir. Özellikle kurumsallaştığı dönemden itibaren Türk siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik hayatında etkisini giderek arttırmış ve söz sahibi olmuştur. Ahilik Anadolu Türk Tarihi için çok önemli bir sosyal zümredir. Özellikle Anadolu’nun Türkleşmesi, İslâmlaşması ve toplumsal hayatın düzenlenmesi ile birlikte birçok siyasi ve askeri alanda Ahiliğin izleri açık bir şekilde görülmektedir.
Bu eserimizde biz, Türk tarihine damgasını vuran ve Türk kültürü ile insanî değerlerinin yeni kuşaklara aktarımını ve korunmasını sağlayan Ahilik tasavvurunun ortaya çıktığı ve şekillendiği tarihî süreci, dönemini; Türk siyasi, ekonomik ve sosyal hayatına etkilerini teferruatlı bir şekilde ele almaya çalıştık. Ahiliğin beslendiği kaynakları inceledik ve konuyu tüm boyutları ile ifade etmeye çalıştık.
Kaleme aldığımız bu çalışmanın uzun süren ve büyük mesaisi olan bir çalışmanın ürünü olduğunu ifâde etmeliyiz. Bu çalışmaya hazırlanırken mevcut birinci el kaynaklardan ulaşabilme imkânımız olanları inceledik, ağırlıklı olarak ise daha önce bu konular üzerine çalışma ve mesaisi olan hocalarımızın kitap, makale ve tezlerinden de yararlandık. Ayrıca bizim bu çalışmamız da daha önce bu konu üzerine yapılan kitap çalışmalarından farklı bir metodoloji izlediğimizi de ifade etmeliyiz.
Ele aldığımız iki mefhumun daha iyi anlaşılabilmesi için Semantizm(Anlam bilim) usulü ile kelimelerin lugavî, ıstılahî ve tarihî tahlillerini yaptık. Daha sonra bu iki olguyu tarihi kronolojiyi göz önünde bulundurarak tarih bilimi nesnelliği içerisine ele aldık ve teferruatlı bir şekilde inceledik. Ele aldığımız iki kavramın dinî, sosyal ve siyasî hayat üzerindeki derin ve büyük etkisi hasebiyle bu iki kavramı kültür tarihi açısından da siyasî, sosyal ve dinî yönleri ile de ele aldık. Kavramların kendi içlerinde ve birbirleriyle bir bütünlük oluşturmaları nedeni ile eserimizde zaman zaman önceki bölümler de yazdıklarımıza atıfla hatırlatmalar yaptık ve tekrarlara gittik.