Ahmed Yesevi kimdir?

3 mins read

Şeyh Hazinî tarafından telif edilerek Sultan (III.) Murad’a sunulan bir Yesevî Menâkıbnâmesi olan Cevâhiru’l Ebrâr’da “Türklerin pîri”, “Türklerin sultânı”, “kutubların kutbu”, “din sultânı”, “takva eri” olarak anılan ve daha yaygın olarak “Pîr-i Türkistan” adıyla mâruf büyük Türk mutasavvıfı.

Ahmed Yesevî, Batı Türkistan’da Tarım ırmağına akan Şahyar nehrinin bir kolu olan Karasu üzerindeki Sayram’da doğmuştur. İsmindeki şehir nisbetini anne ve babasını kaybettikten sonra kız kardeşiyle yerleşip ilk tahsiline başladığı ve Buhara’daki faaliyetinden sonra tekrar dönerek millî nefhâsını üflediği, efsânevî Oğuz Kağan’ın da idâre merkezi olduğuna inanılan Yesi şehrinden almıştır. İnanışa göre 7 yaşındayken Hızır’ın delâletine nâil olan ve Hz. Peygamberin sahâbesi sayılan Arslan Baba’nın terbiyesinden geçen bu büyük mürşidin târihî olarak ise Yusuf Hemedânî’nin halîfelerinden olduğu kabûl edilmektedir.

Goethe’nin İtalya Agrigento’daki Hippolytos lâhdini görünce büyük sanatkâr duyuşuyla onun bir Yunan eseri olduğunu anlaması gibi Yahya Kemal Beyatlı’nın da Hoca Ahmed Yesevî’nin Türk milliyetinin esas menbâı olduğu yönündeki kuvvetli sezgisiyle Fuad Köprülü’ye müteveccihen sarf ettiği, “Ahmed Yesevî’yi araştırın. Bizim asıl milliyetimizi onda bulacaksınız” sözü, Yesevî’yi millî târih yazıcılığımızın en önemli figürü olarak ortaya çıkarmıştır. Ahmed Yesevî, Fuad Köprülü’ye, göre tasavvuf mesleğine girip Acemleşmeden İslâmlaşarak Türk özünü muhafaza eden ve bunu Deşt-i Kıpçak, Türkmen ve Azerbaycan sâhası ile Türkiye ve Rumeli’ye aktaran millî bir tarîkat kurmuştur. 15. asır kaynağı Hacı Bektâş-ı Velî Vilâyetnâmesi’ndeki güçlü Ahmed Yesevî vurgusu, Evliya Çelebi’nin Azerbaycan ve Anadolu sâhasından menkâbelerini aktardığı çeşitli Yesevî dervişlerinin ve Balkanlar’daki Rûm abdallarının varlığı bu etkiyi doğrulamaktadır.

Hoca Ahmed Yesevî’nin uzak ülkelerde yüz binden çok müridinin ve pek çok halifesinin olduğu rivâyet edildiği gibi Türk dünyasındaki tesir ve yaygınlığını resmeden güzel bir örnek olarak Üsküplü Şâir Atâ[1], Semerkandlı Şeyh Zekeriyya gibi Rumelili, Mâverâünnehirli ve Türkiyeli tanınmış bâzı şahsiyetler tarafından soy atası kabûl edilmiştir ki bunların arasında Seyahatnâme’sinin 6. cildindeki şu ifâdelerle, “seyyâh-ı âlem” ve “nedîm-i beni-âdem”, sevgili ve kıymetli Evliya Çelebi’miz de yer almaktadır: “Süleymân Hân aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân rûhiyçün ve bu gazâlarda bulunan pederimiz Ser-zergerân-ı Dergâh-ı âlî, ya‘nî Dervîş Mehemmed Zıllî ibn Kara Ahmed ibn Kara Mustafâ ibn Yavuz Er ibn Ece Ya‘kûb ibn Germiyânzâde Ya‘kûb ilâ Türk-i Türkân Hoca Ahmed-i Yesevî ibn Muhammed Hanefî ve ilâ İmâm Zeyne’l-âbidîn ve ibn İmâm Hüseyin ve ibn İmâm Ali ve Fâtımatü’z-Zehrâ ve bizzât cedd-i ızâmımız Hazret-i Risâlet-penâh rûhiyçün Allâh rızâsıyçün el-Fâtiha ma‘a’s-salavât.”

Evliya Çelebi’nin verdiği şecere ile Hz. Peygamberin neslinden sayılan Ahmed Yesevî, şeriat ile tarîkatı telif ederek tasavvufun Türkler arasında hızla yayılmasını sağlamıştır. Bunda bilhassa yalın ve anlaşılır bir Türkçeyle yazılmış “Hikmet”lerinin rolü büyüktür. Köprülü bu “Hikmet”lerin lirizmden mahrum, iptidâî ve didaktik manzûmeler olduklarını söylese de bu başarılarını teyid eder.

Hoca Ahmed Yesevî, Hz. Peygamber 63 yaşında vefât ettiği için bu yaşa ulaştığında

“Sabah erken pazartesi günü yere girdim

Mustafa’ya mâtem tutup girdim ben işte

Altmış üçte sünnet dedi işitip bildim

Mustafa’ya mâtem tutup girdim ben işte”

diyerek bir çilehâneye kapanmış ve ömrünün kalan kısmını burada tamamlamıştır. Gelenek, bir o kadar daha yaşadığını söylemektedir. Onun Türklüğün mânevî babalarının en ulularından olduğu, Müslüman ve Türk kimliğini mezceden bir millî terkîbin mebdei bilindiğini ve öyle bilinmeye devâm edeceği mânevî hakikatini bir Anadolu insanına yaşını sorduğunuzda, Hz. Peygamber’in yaşını geçmiş ise, size vereceği “Haddi aştık!” cevâbında bulabilirsiniz.

Göktürk Ömer Çakır

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe