Son Osmanlı vak’anüvislerinden olan ve bu görevde en uzun süre kalan târihçi Ahmed Lûtfî, ilköğrenimini takiben Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn’a girmiş; fakat burada berdevâm olmayıp medrese tahsili görmeye başlamıştır. Takvimhâne mukâbeleciliği, kalem mümeyyizliği, zaptiye başkâtipliği, teftiş kâtipliği, Takvimhâne musahhihliği, Türkçe muallimliği gibi çeşitli memuriyetlerde bulunduktan sonra Matbuât Nâzırlığı yapmış, 1866’da, Meclis-i Maarif âzâlığı esnâsında Ahmed Cevdet Paşa’dan boşalan vak’anüvislik koltuğuna oturmuştur. İstanbul kadılığı, Anadolu kazaskerliği ve 1888’de Rumeli kazaskerliği pâyesi kendisine tevcih edilen Ahmed Lûtfî, hizmet süresinin sona ermesinden sonra da Şûrâ-yı Devlet âzâsı olmuştur.
Kendi şiirlerini derlediği Divançe-i Vak’anüvis Ahmed Lûtfî adlı bir edebiyat eseri olan ve Mütercim Âsım’ın (Mütercim Âsım Efendi maddesine bkz.) Firûzâbâdî’den çevirdiği Kâmusu’l-muhît adlı meşhur sözlüğü Lûgât-ı Kâmus adıyla alfabe sırasına göre tertip eden Ahmed Lûtfî, 12. asırda yaşamış Burhâneddin Zernûcî’nin Tâlimü’l-müteallim adlı tedrîs kitabını da Tefhîmü’l-muallim adıyla Türkçe’ye çevirmiştir. Bununla birlikte şüphesiz en önemli eseri Ahmed Cevdet Paşa’nın Târih-i Cevdet adıyla meşhûr eserine zeyl olarak kaleme aldığı, 1825 – 1879 yılları arasındaki hâdiseleri ihtivâ eden, Osmanlı vak’anüvislik geleneğinin ve resmî târih yazıcılığının son örneği olan on beş ciltlik Târih’idir. Bu eserin 9 – 15. ciltleri 1984 – 1993 yılları arasında Türk Tarih Kurumu, 1 – 8. ciltleri ise 1999 yılında Yapı Kredi Yayınları ve Tarih Vakfı’nın müşterek çalışması olarak yeni harflerle neşredilmiştir.