Semerkand’da doğduğu tahmin edilen ve Uluğ Bey’in doğancıbaşısı olduğu için Kuşçu unvanıyla anılan Ali Kuşçu, hem bu büyük hükümdârın hem de Anadolu’dan Molla Fenârî tarafından Semerkand’a yollanan Kadızâde-i Rûmî’nin tedrîsinden geçmiştir. Önemli bir matematikçi ve astronom olan Ali Kuşçu, hâmisi ve hocası Uluğ Bey’in Semerkand Rasathânesi’nin kuruluşunda yer aldığı gibi onun meşhûr zîcine bir şerh yazarak gökyüzü çalışmaları konusunda Doğu ve Batı’da önemli bir kaynak olan bu esere katkı sunmuştur.
Uluğ Bey’in Şahruh’un ölümünden sonra yâver gitmeyen tâlihi ve taht mücâdelelerinin neticesinde katledilmesiyle Timurlu mirzalarından Hacca gitmek için izin alan ve Tebriz’e ulaştığında Akkoyunlu büyük Türkmen Beyi Uzun Hasan’dan iltifat görerek onun yanında kalan büyük âlim, Akkoyunlular ve Osmanoğulları nezdinde elçilik vâzifesini de uhdesine almış, bu vesileyle gittiği İstanbul’da Fâtih’in talebi üzerine vazîfesini bitirince geri dönme sözü vererek Tebriz’e dönmüş, dediği gibi sözünü tutarak Osmanlı ülkesine geri gelmiş ve Uzun Hasan üzerine gerçekleştirilen 1473 yılı seferi sonrasında Ayasofya Medresesi’ne müderris tâyin edilmiştir.
İlim adamlarının bile tâkip ettiği dersleriyle o, Fâtih devri ilim dünyâsının en önde gelen sîmâsı olarak Molla Hüsrev ve vezir Mahmud Paşa ile birlikte –İstanbul Üniversitesi’nin nüvesi kabûl edilen – Fâtih Medreseleri’nin (Sahn-ı Seman) müfredâtını ve tedrîsat nizamnâmesini hazırlamıştır. Ayrıca bu medreselerde aklî ilimlerin dinî ilimlerle beraber okutulması şartını getirmiş ve bu tesir Süleymâniye Medreseleri’ne kadar uzanmıştır. Türkiye’de astronomi ve matematik çalışmalarının yükselmesini sağlayan Ali Kuşçu’nun, Osmanlı eğitiminde tesirinin ve temsil ettiği astronomi geleneğinin asırlar boyunca sürdüğünü 1824’te Mühendishane-i Berr-i Hümâyun hocası Seyyid Ali Bey’in onun el-Fethiyye’sini Mir’ât-ı Âlem adıyla çevirerek neşretmesi de göstermektedir.
Ali Kuşçu, ilginç bir verâset silsilesinin halkalarındandır. İlk Osmanlı şeyhülislâmı kabûl edilen Molla Fenârî’nin öğrencisi Kadızâde-i Rûmî tarafından eğitilip Anadolu’yı yakıp yıkan Timur’un Semerkand’daki rönesansının bir parçası olarak parlamış, Timur ihtişâmının sönmeye başladığı sıralarda bu bâdireyi atlatıp yeniden yükselen Osmanlı Devleti’nin hizmetine girerek, belki de vaktiyle Timur yıkımı sebebiyle fethi 50 yıl geciken, İstanbul’un Türk pâyitahtı olduğu bir çağda ilmî faaliyetlerini bu şehirde sürdürmüştür. Ayrıca Fâtih’in kütüphânecisi olan büyük âlim Molla Lûtfî de onun öğrencisidir. Târih, işte böyle muhteşem tevâfukların destansı hikâyeleriyle doludur.
Göktürk Ömer Çakır