“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 9/119)
Doğruluk, insanın söz, fiil ve niyetleriyle dürüst ve iyilikten yana olması an-lamında kullanılan bir ahlakî kavramdır. Yüce Mevlamız, kulluğumuzun bilincin-de olmamızı ve doğruluktan ayrılmamamızı istemektedir. Buna göre Rabbimizin emirlerine uyup sadıklarla, doğrularla beraber olmak dinimizin gereğidir. Doğru konuşup, doğru yaşamak ve doğru yaşayanlarla beraber olmak Müslümanların özel-liklerindendir.
Doğruluk hayatımızın bütün yönlerini kuşatmalı ve her anında bulunmalıdır. Öyle ki;
- Niyetlerimizde doğru olmalıyız. Her şeyin başı niyet olduğu için, niyetimi-zin doğru ve sadece Allah rızasına göre şekillenmesine dikkat etmeliyiz. İbadetleri-mizde, sadakalarımızda, insanlarla ilişkilerimizde niyetimizin sadece Allah rızasını taşıması gerekir.
- Konuşmalarımıza dikkat etmeli, bütün sözlerimizin doğru olmasına özen gös-termeliyiz. İnsanları memnun etmek, hak etmediğimiz bir kazancı elde etmek vb. nedenlerle hiçbir surette yalan konuşmamalıyız.
- Davranışlarımızda doğru olmalıyız. İyi olduğuna inandığımız şeyleri yapmak ve kötü olduğuna inandığımız şeylerden uzak durmak da davranışlarımızın doğruğu verdiğimiz kararlara bağlı kalmada doğru olmalıyız. Allah’ın rızasını kazan-mak için bir karar verdiğimizde onu uygulamak, bu kararımıza bağlı kalmak, ondan vazgeçmemek, farklı bir tavır sergilememek de doğ Mesela, namaz kılma-yan bir kimsenin, namaza başlama kararı aldıktan sonra, namazları terk etmemesi ve bu kararında sebat etmesi bu anlamda bir kararlılık ve doğruluktur.
Buna göre doğruluk, niyetlerimizi, konuşmalarımızı, davranışlarımızı ve verdi-ğimiz kararlara bağlılığımızı kapsamaktadır. Bu şekilde gerçekleşen bir doğruluk, erdem ve güzellik Allah’a kul olmanın da gereğidir. Ayrıca, dünya hayatında bize fayda sağlayacak en güzel şey doğruluktur. Çünkü doğruluk, bütün şartlarda güzel meyveler verir, bize ve insanlığa fayda sağlayacak sonuçlar doğurur.
Doğruluğumuzu sorgulamalı ve bu yönde kendimizi geliştirmeliyiz. Peygam-ber Efendimiz, “Sana şüphe veren şeyi terk et, emin olduğun şeye ulaşıncaya kadar git. Zira doğruluk kalbin mutmain olmasıdır, yalan ise insanın kalbinde kuşku uyanmasıdır.”
(Tirmizî, “Kıyâme”, 61; Nesaî, “Eşribe”, 50) buyurmuştur. Bu hadis-i şerif, günahı alış-kanlık hâline getirmemiş Müslümanın kalbinin, dinin hoş görmediği şeylerin ya-pılması hâlinde rahatsız olacağını beyan etmektedir. Böyle bir kalp Müslüman için yol gösterici olabilir. Çünkü Müslüman yalan konuştuğunda ve doğru olmayan bir davranış sergilediğinde kalbinde bir tereddüt, bir rahatsızlık hissi oluşur. Doğru olduğunda ise içinde bir güven ve hoşnutluk ortaya çıkar.
Kur’an-ı Kerim’de doğruluğun iman ile birlikte zikredildiğini ve birçok ayette doğruluğa vurgu yapıldığını görüyoruz. Ayet-i kerimede bu anlamda “Öyle ise em-rolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür.” buyurulmuştur.
Doğruluk hayatımızda bir ilke olmalı, bütün davranışlarımıza şekil veren en be-lirgin özellik olmalıdır. Milli şairimiz M. Akif Ersoy şu beyitlerinde doğru sözlü olmamız gerektiğini ne güzel vurgulamıştır:
“Şudur benim hayatta en beğendiğim meslek; Sözün odun gibi olsun/hakikat olsun tek…” Doğru olanlar, Allah’ın koruması altındadırlar.
Allahu Teala, son ilahi kitabını insanların huzurunu sağlamak ve doğru yolda gitmelerini temin için göndermiştir. Aksi durum, şeytana ve onun isteklerine uyma olarak kabul edilir.
Ne mutlu, doğruluktan ayrılmayanlara… Allah doğrularla beraberdir.