“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.” (Bakara, 2/257)
Yüce Allah’ın insana en büyük nimet olarak bahşettiği akıl ve iradeyi düzgün kullanarak sahte tanrılar yerine Allah’a imanı tercih edenler O’nun manevî yakınları ve dostları olurlar. Tüm evrenin tek hâkimi olan Allah’a teslim olan, O’nu kendisine tek vekil ve tek dost edinen, O’na gönülden sevgi, itaat ve saygı dolu bir korku ile boyun eğen her insan, Allah’ın velayeti altında demektir. Allah, ne güzel veli ve ne de güzel dosttur.
Veli, velâyeti altındaki insanı korur, menfaatini gözetir ve onun yardımcısı olur. Yüce Allah bizler için hakiki dost olduğu gibi en güzel yardımcıdır. Bizim hâlimizi en iyi bilen O’dur. Ancak O’na ibadet eder, isteklerimizi O’ndan ister, O’na sığınırız. O’da bizim dualarımıza icabet eder. O’nun yüceliği ve kudreti her şeyi kuşatmıştır. Rabbimiz bize bizden daha yakındır. İçimizi, dışımızı bilir. Bu bakımdan biz mü-minler, gerçek dostun ancak yüce Allah olduğunu bilerek her hâlimizi gönül diliyle ancak O’na açarız. Bu gönülden yakarışımıza O icabet eder. Böylece mümin kulla-rını, karanlıklardan aydınlığa çıkaran, işlerinde başarı, gönüllerine huzur bahşeden O’dur. Bizi devamlı koruyup gözeten, iki cihanda saadete erebilmemiz için bütün imkânları önümüze seren de O’dur.
Müminlerin gerçek dostu Allah’tır. Rabbimiz müminleri sever, amellerinin karşılı-ğını tam olarak verir. O, müminleri, kötülüklerden korur ve yardım eder. Rabbimizin sevgisi ve dostluğu, iman edip salih ameller işlemek, Allah ve Peygamberin emir ve yasaklarına uymak, Allah ve yarattığı varlıkların haklarına saygı duymak suretiyle kazanılır. Bir mümin Allah’ın Kitabına ve Hz. Peygamberin sünnetine ne kadar uyar, günah ve haramlardan ne kadar sakınırsa o nispette Allah’ın dostluğuna erişir.
Allah’ın müminlerin dostu olması bizler için büyük bir şeref, güven kaynağı ve heyecan vesilesidir. Velisi Allah olan bir müminin elbette yolu aydınlık olur, yüce Allah, onu karanlıklardan çıkarır; nura ve aydınlığa kavuşturur. Bu itibarla Allah’ın onların velisi olması sebebiyle müminlerin kalbi huzurlu ve mutmain, zihni berrak ve aklı karışıklıktan uzak olur. Sahte tanrıları velî edinenlerin durumu ise mümin-lerinkinin aksine; nur yerine zulmet, aydınlık yerine karanlık, huzur yerine huzur-suzluk ve akıl karışıklığından ibaret olur.
Ancak Allah Teâlâ’nın dostluğunu kazanmak için O’na iman etmiş olmakla bir-likte, Hz. Peygamberimizle buyurduklarına tabi olmak, bunları yerine getirmek için çalışıp çabalamak, gözümüzü ve gönlümüzü perdeleyen örtülerden sıyrılmak gerekir. Bu örtüler, hakikati görmemize engel olan vefâsızlar gürûhudur. Bunlar ise hiçbir hak hukuk gözetmeden bireysel çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutarak dünya malına düşkünlüktür, şandır, şöhrettir, şehvettir. Bizi tehlikeye düşüren bü-tün nefsanî istek ve arzulardır, tamahtır. Bu gibi tutkulara esir olmaktan kurtulalım ve yalancı perdelerden sıyrılalım; Hakikî Dost’a doğru yol alalım. Yüce Rabbimize gereği gibi iman edip kulluk görevlerimizi yerine getirerek O’na dost olabilmenin mutluluğunu yaşayalım.