“Eğer inkâr ederseniz şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O göğüslerin gözünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.” (Zümer, 39/7)
Allah’a şükretmek deyince anlamamız gereken şey; Allah’ın bize verdiği nimet-lere karşı O’nu dilimizle övmek, kalbimize O’nun sevgisini yerleştirmek ve O’na boyun eğerek emirlerini yerine getirmektir.
Allah’a şükretmenin öneminin Kur’an-ı Kerim’de birçok âyette vurgulanmasının sebebi, onun, iman ve tevhidin en önemli göstergesi olmasından dolayıdır. Yani Allah’a şükretmek O’na inandığımızı, güvendiğimizi ve emirlerine itaat ettiğimizi göstermektedir. Bu nedenle şeytan; azdırıp-saptıracağı kulların, Allah’a şükürden uzak kalacaklarını söylemiştir (A’râf, 7/16-17).
Her hususta olduğu gibi Allah’a şükretme konusunda da Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s), biz müminler için en güzel örnek olmuştur. Hz. Aişe (r.anha), kendisine; “Ey Allah’ın Peygamberi! Allah, işlenmiş ve işlenmesi muhtemel günah-larını bağışlamıştır. İbadet için neden bu kadar yoruluyorsun?” deyince, Peygam-berimiz; -Ey Aişe! “Ben şükreden bir kul olmayayım mı?” diye cevap vermiştir. (Buhârî,“Teheccüd”, 16; “Tefsir”, “Fetih”, 1; “Rikak”, 20)
İnsan, Allah Teâlâ’nın yarattığı varlıkların içinde en seçkin olanıdır. Mevlamız insanı en güzel sûrette yaratmış (Tin, 95/4), akıl gibi üstün yeteneklerle donatmıştır.
Yer ve gökleri ve bunlarda olan her şeyi bize hizmet için var etmiş ve sayılamayacak kadar nimetler bahşetmiştir (İbrahim, 14/34). Allah, bizi başka hiçbir varlığa bahşet-mediği halifelik görevi vererek yüceltmiştir (Fatır, 35/39). Allah’ın verdiği tüm bu ni-metler, insanın diğer varlıklardan üstün olduğunu göstermektedir.
Allah’a şükretmemize sebep olan bu nimetler nelerdir diye düşünürsek, şunları görmemiz mümkündür:
-Allah insana göz, kulak, kalp ve duyu organları vermiştir (Nahl, 16/78).
-Peygamberler ve kitaplar göndererek bizlere mutluluk yolunu göstermiştir (Ba-kara, 2/151).
-Sayısız denecek kadar çeşitli gıdalar, beslenme ve barınma imkânlarını insanın hizmetine sunmuştur (Yasin, 36/34-35, 71-73).
-Yüce Allah, dinî emirlerde kolaylık prensibini koymuş, güç yetiremeyeceğimiz emirlerle bizi sorumlu tutmamıştır (Bakara, 2/185, 286).
-Tövbe etme, bağışlanma kapılarını bizim için ardına kadar açmıştır.
Bu kadar sınırsız nimetlere karşı elbette Allah’a şükretmemiz gerekir. Şunu unut-mayalım ki, şükrün faydası dünya ve ahirette Allah’a değil; yine kendimize döne-cektir. Zira şükrettikçe nimetler artacaktır. Allah’ın şükredilmeye ihtiyacı yoktur. Nitekim Rabbimiz; “Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir” (Neml, 27/40) buyur-maktadır.
İnsan, her zaman nimetlere kavuşamayabilir. Kimi zaman da bela ve sıkıntılara maruz kalabilir. Her iki durumda da insan şükrederek ve sabrederek Allah’ın rızası-nı kazanabilir. Hz. Peygamber; “Müminin işi tuhaftır, her işi hayırdır. Bu, yalnız mümine özgü bir şeydir. Sevindirici bir işle karşılaşsa şükreder, o iş kendisi hakkında hayırlı olur. Üzücü bir işle karşılaşsa sabreder, kendisi için hayırlı olur.” (Müslim, “Zühd”, 64) buyura-rak Müslümanlara sabrı ve şükrü tavsiye etmiştir.
Şükür, sadece Allah’a mı yapılır diye bir soru aklımıza gelebilir. Allah’tan başka elbette şükretmemiz gerekenlerin başında, bizim dünyaya gelmemize vesile olan anne-babalarımız gelmektedir. Rabbimiz, anne-babalarımıza teşekkür etmemizi, kendisine şükrettikten hemen sonra emretmiştir ki, bu durum anne-babaya şükret-menin ne kadar önemli olduğunu gösterir (Lokman, 31/14). Sevgili Peygamberimizin, anne-babalarımıza karşı son derece saygılı ve hürmetli davranmamızı istediği tavsi-yelerini bilmeyenimiz var mı?