“Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkeklerle, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/35)
İslam dinini kabul eden, kendisini yalnız Allah’a teslim eden, yalnız O’na kul olan ve yalnız O’na ibadet eden insana Müslüman deriz. Hz. Peygamber’in Allah’tan vahiy yoluyla alıp insanlara tebliğ ettiği şeylere inanan kişiye ise mümin deriz. Daha geniş ifadeyle, mü-min; ‘Allah’ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gü-nüne, kaza ve kadere, yani hayır ve şerrin Allah tarafından yaratıldığına ve ölümden sonra dirilmenin gerçek olduğuna inanan insandır.’
Bazen bu iki kelime eş anlamlı olarak da kullanılmakta, mümin ve Müslüman aynı an-lama gelmektedir. Bazen de Müslüman kelimesi; dinini çok iyi bir şekilde yaşayan, Allah’a
candan teslim olan, ona samimiyetle bağlanan insan için kullanılmaktadır. Yukarıda mealini verdiğimiz ayette; Müslümanlar ve müminler zikredildikten sonra, onlardan itaatkâr olanları anılmıştır. Bizim; Allah’ın ve Peygamberin emirlerine karşı isyankar olmayıp, itaatkâr olmamız gerektiğine vurgu yapılmıştır. Birlikte yaşayan insanların arasın-da nizam ve intizam olmazsa anarşi ve kargaşa olur. Bozuk düzenin ise sonuçta herkese zararı dokunur. Bundan dolayı biz, dinimizin emirlerine ve yasaklarına özenle itaat ederek huzur ve mutluluk içinde yaşarız.
Sözleriyle doğru olduklarını ikrar ettikleri halde; işlerinde, davranışlarında, alış-veriş-lerinde, komşuluk ilişkilerinde doğruluğu yaşayamayan toplumlar, rahat yüzü görmezler. Bundan dolayı Rabbimiz bize, her alanda doğruluğu da emretmiştir. İçinde yaşadığımız dünyada, işlerimiz her zaman bizim istediğimiz gibi gitmez. Bazen maddi bazen de manevi sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Sıkıntıları aşmak için elbette gücümüz yettiğince gayret edeceğiz. Ama aşamadığımız zorluklar da olacaktır. İşte böylesi zor durumlarda hemen bu ayeti hatırlayacağız, çalışmaya devam edip sabredeceğiz ve Allah’ın sabreden kullarına vereceği karşılığı düşünerek, Allah’a sığınacağız.
Büyükler her zaman saygıya layıktır. Annemize-babamıza, dede ve ninemize, yaşlılara saygı göstermeliyiz. Biz başkalarına saygı gösterirsek, bize de saygı gösterenler bulunacak-tır. İnsanlar konusunda böyle saygı kuralları varsa, bizi ve bütün âlemleri yaratıp yaşatan, bizi sayısız nimetleriyle rızıklandıran, bizi Müslüman ve mümin olmakla şereflendiren Allah’a daha derinden saygı duymamız gerekmez mi? Elbette gerekir!
Allah insanların görünüşlerini ve kabiliyetlerini farklı yarattığı gibi rızıklarını da farklı düzenlemiştir. Kimisi zengin kimisi fakir, kimisi varlıklı kimisi yoksul. Ama bugün zengin olanın yarın fakir olmayacağını kim bilebilir? Ne oldum demeyelim, ne olacağız diyelim. Elimizdeki imkânları, Allah’ın bize verdiği emanetler olarak görelim. Kendimizi bekçi sa-yalım. Elimizdeki nimetlerden muhtaç olanlara ikram edelim. Sadaka verenlerin elde ede-ceği karşılığı düşünelim.
Oruç ibadetimiz; bizim isyankâr nefsimizi en iyi eğiten, onu susturan, itaat ettiren ve olgunlaştıran bir ibadettir. Ramazan ayında sağlığımız elverişli ise ve şartlarımız uygunsa orucumuzu tutalım. Zaman zaman nafile oruçlar da tutmaya gayret edelim.
İnsanları başka canlılardan ayıran en önemli kavramlardan birisi de namus kavramıdır. Cinsellik insanla birlikte var olan bir gerçek olup bu konudaki doğal arzuların tatmini de insanın tabiatı gereğidir. Ancak bunu Allah’ın helal kıldığı şekilde yani hem kendi onur ve iffetimizi hem de başkalarının onur ve iffetini koruyarak yerine getirmeli böylece ayette vurgu yapılan namuslu olmak konusunda kendimizi kontrol etmeliyiz.
Bütün bu saydıklarımızı yaparken, bize apaçık bir Kitap gönderen, bizi hidayete ulaş-tıran, bizi karanlıklardan aydınlığa çıkaran ve bize yürüyeceğimiz yolu gösteren Allah’ı çokça hatırlayacağız, çokça zikredeceğiz. Böyle yaparsak Allah’ın bağışlamasına ve ahirette eşi benzeri görülmemiş nimetlere kavuşacağız (Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Ankara, 2006, IV, 384) Bu ayette erkek ve kadınlar ayrı ayrı zikredilerek bize çok özel bir işaret verilmiştir: Müslümanlıkta kadın ile erkek eşittir. İnançta, amelde, erdemli davranışlarda, Allah’ın emirlerini uygulamada ve nimetlerini hak etmede eşit…