Dini metinlerde, dualarda, zikirlerde… Allah’ın (zatının, sıfatlarının, cemalinin…) nurundan söz edilir. Âlemlere rahmet Peygamberimizin de (s.a.) ruhunun ilk yaratılan varlık olduğu ve Onun ruhunun, Allah’ın zatının nurundan yaratıldığı da yine bazı metinlerde ve özellikle tasavvuf kitaplarında geçer. Ben de Şemail isimli şiirimin bir kıt’asında şöyle demiştim:
Zatının nurundan vermiş sana can
Hilkate ruhunla başlamış Rahman
Yusuf’ta yok sende olan hüsnüân (güzellik)
Ahlakındır senin mucize Kur’an
Âlemlere rahmet cemalin göster
Kölen rahmetine sığınmak ister
Nasıl anlaşılacağı, nasıl yorumlanacağı konusu bir yana Kur’an’da Allah Teala hem nurundan, hem kendisinin nur olduğundan, hem de ruhundan söz ediyor. Allah’ın nuru “Allah’ın dini, İslam” manasında kullanılıyor (Tevbe: 9/32; Saff:61/8), Buhari’de geçen bir hadiste de Allah’ı görmekten bahsedilirken “O nurdur, onu nasıl görebilirim” deniyor (Nur, ışık, aydınlık görülmez, o başka şeylerin görülmesini sağlar).
Allah’ın, göklerin ve yerin (buna bütün varlıkların manası da verilebilir) nuru olduğunu ifade eden âyetin meali şöyledir: “Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali içinde kandil bulunan bir kandilliktir. Kandil bir cam içindedir, cam inciyi andıran bir yıldızdır, (bu kandil) doğuya da batıya da ait olmayan, yağı neredeyse ateş dokunmasa bile ışık veren mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Nur üstüne nur. Allah nuruna dilediğini kavuşturur. Allah insanlar için misaller veriyor, Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir.” (Nur: 24/35).
Allah’ın nuru olunca, hatta Allah bir mânada nur olunca O’nun cemalinin, zatının, sıfatlarının, isimlerinin de nuru olması tabîîdir, mantıklıdır.
Allah Teâlâ insanı nasıl ve neden yarattığını açıkladığı âyetlerden birinde şöyle buyuruyor: “Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir…”(Secde: 33/9).
Şu halde Allah nurdur, O’nun ruhu ve nuru vardır, ama şüphe yok ki, Allah’ın nuru bizim bildiğimiz ışık, Allah’ın ruhu da bizim için yarattığı ruh değildir; biz Allah’ın zatının, sıfatlarının ve isimlerinin hakikatlerini bilemeyiz, bu konulardaki bilgimiz O’nun açıkladıkları ile sınırlıdır.
Yaratılmışların övünç kaynağı Yüce Peygamberimizin (s.a.) ruhunun ne zaman ve neden yaratıldığı konusunda Kur’an’da bir açıklama yoktur.
Hadis kitaplarında en önce neyin ve neden yaratıldığını açıklayan bazı rivayetler vardır. Aclûnî’nin Keşfü’l-hafâ isimli, dilden dile dolaşan hadislerin incelenmesi ile ilgili kitabında, “Allah’ın ilk olarak Peygamberimizin ruhunu, kendi nurundan yarattığı ve başka şeyleri de bu nurdan var ettiği” konusu uzunca bir rivayette anlatılmıştır. Önce yaratılanın Arş, Kalem… olduğunu ifade eden hadislerle bu hadis çeliştiği için de “kendi nev’i içinde ilk yaratılan…”, “Hz. Peygamberin nurundan sonra ve ondan ilk yaratılan…” şeklinde uzlaştırıcı açıklamalar/yorumlar yapılmıştır (I, 262).
Bu rivayetlere göre ilk yaratılan şeyin böyle (hadislerde geçtiği gibi) olduğuna inanmak caizdir, bu hadisler mütevatir (kesin bilgi veren kaynak) olmadığı için böyle inanmamak, bu konuyu bilgi dışında bırakmak da mümkün ve caizdir. Allah’ın nurundan, ruhundan bahsetmek, O’nu tenzih etmeye (O’na yakışmayan nitelikleri ondan uzak tutmaya) aykırı değildir; yeter ki, bu ruhun, bu nurun Allah’a mahsus olduğu, nasıllık ve niceliği konusunda bir bilgimizin bulunmadığı inancı ve şuuru eksik olmasın!
Hayreddin Karaman