“Allah, onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.” (Maide, 5/16)
Dinimiz İslam’ın gayesi yeryüzünde yaşayan bütün insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. Dareyn saadeti diyebileceğimiz bu mutluluğun yolu bire-yin yaratıcısı ve yaratılanlar ile iletişiminde ortaya koyduğu tutum ve davranışlara ve bunların özünde bulunan niyetine bağlıdır. Yüce kitabımız Kur’an’ı örnek ahlakıyla hayata taşıyan Peygamberimiz ortaya koyduğu mükemmel insan profili ile bizleri Allah katında değerli kılacak olan tutum ve davranışlar konusunda aydınlatmış-tır. Ayrıca Allah katında makbul sayılan amellerde bulunması gereken öz (niyet) konusunda da dikkatimizi çekmiştir. Buna göre ortaya koyduğumuz bütün tutum ve davranışlarımız ancak Allah rızasına yönelik olursa Allah katında değer bulur. Özünde Allah rızası bulunmayan hiçbir ibadetimiz veya davranışımız Allah katında değer bulmaz.
Şurası bir gerçektir ki, dünya hayatında bizler için en büyük kazanç Allah rızası-nı elde edebilmektir. O’nun rızasını kazanabilmek demek iyi ve güzel olan her şeyi kazanmak demektir. Bu sebeple Allah rızasına nail olmak hepimizin gayesi olma-lıdır. Çünkü Allah’ın kulundan razı olması, o kul için dünya ve âhirette en büyük bahtiyarlık ve en büyük nimettir. Bu nedenledir ki, bizler birbirimizin iyiliğine kar-şılık teşekkür mahiyetinde “Allah razı olsun” deriz. Bu cümle belki de birbirimize yaptığımız en güzel duadır.
Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilmek öncelikle O’nun gönderdiği son peygam-ber Hz. Muhammed (s.a.s)’e teslim olmakla olur. Yine Rabbimizin gönderdiği son ilahi kitap olan Kur’an’a tabi olmak, onu okumak, anlamak ve içerdiği insanlara hayat veren ilahi hakikatlere gönül vermekle olur. Okuduğumuz ayet-i kerimede de yüce Rabbimiz göndermiş olduğu Kur’an-ı Kerim ile rızasını arayanları mutluluk yollarına ulaştıracağını ve karanlıklardan aydınlığa çıkararak doğru yola sevk ede-ceğini haber vermektedir. Buradan anlaşılmaktadır ki, Allah’ın rızasına ulaşmak çok önemlidir. Ancak ona ulaşabilmek de Kur’an’a ve Hz. Peygambere tabi olmaktan geçmektedir.
Davranışlarımız ve ibadetlerimizde gerçek anlamda Allah rızasını yakalayabil-mek kulluk sürecimizde erişebileceğimiz en önemli merhalelerden birisidir. Çün-kü Allah rızası için yaptığımız davranışlar Allah’ın bizden hoşnut olması sonucunu doğurur. Allah’ın bizden hoşnut olması ise onun bizi sevmesi anlamına gelir ki bu durum hadis-i şerifte teşbihle ifade edildiği üzere Allah’ın bizim gören gözümüz, tutan elimiz ve yürüyen ayağımız olması yani her zaman ve her yerde bizi koruması kollaması ve bize yar ve yardımcı olması demektir. Bu ise bizim hem bu dünyada hem de ahirette huzuru ve mutluluğu yakalamamız anlamına gelmektedir.
Yüce Rabbimizin bizden yapmamızı veya yapmamamızı istediği hususlar zaten bizim kendimiz için iyi, güzel ve hayırlı olan şeylerdir. Allah rızasını kazanmak ama-cıyla yaptığımız her şeyde mutlaka bireysel ve toplumsal hayatımıza katkı sağlaya-cak pek çok güzellik bulunmaktadır. Bir yoksulu doyurmak, bir yetimin başını ok-şamak, bir hastayı ziyaret etmek vb. güzel tutum ve davranışları sergilemek bireysel açıdan bizim ruhen çok farklı bir tatmin duygusu yaşamamızı sağlarken, toplumsal açıdan ise dinimizin önemle üzerinde durduğu sevgi, barış ve kardeşlik filizlerinin insanlar arasında yeşermesine vesile olur. Ayrıca dinimiz tarafından yapılması ya-saklanan şeylerden uzak durmak da bize Allah’ın rızasını kazandırır ve bütün bu yasaklar da bizim iyiliğimiz, huzur ve mutluluğumuz içindir.
Yüce Rabbimiz bizim herhangi bir davranışımızı niçin yaptığımızı ve kalbimizin derinliklerinde hangi niyeti taşıdığımızı bilir. Şunu unutmayalım ki, içinde Allah’ın rızası bulunmayan hiçbir davranış ve ibadet Rabbimizin katında değer bulmaz. Sev-gili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde bu durumu şöyle izah etmişlerdir:
“Kıyamet gününde ilk defa bir şehit hakkında hüküm verilecek ve Allah ona ne yaptı-ğını sorduğunda;
Senin uğrunda çarpıştım, şehit oldum diyecek. Fakat Cenab-ı Hak ona
Yalan söyledin. Sana cesur adam desinler diye çarpıştın, buyuracak ve o adam yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılacak.
Daha sonra ilim öğrenip öğreten ve Kur’an okuyan birisi getirilecek. Ona da ne yaptığı sorulacak.
İlim öğrendim ve öğ Senin rızan için Kur’an okudum, diyecek. Allah Teala onaYalan söyledin. İlmi sana âlim desinler diye öğrendin ve Kur’an’ı da güzel okuyor desinler, diye okudun. Nitekim öyle de denildi, buyuracak. O da yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılacak.
Sonra da zengin bir adam getirilecek. O da malını Allah rızası için harcadığını söyle-yecek. Allah ona da; Yalan söyledin. Malını cömert adam desinler diye sarf ettin diyecek ve o da diğerleri gibi cehenneme atılacak.” (Müslim, “İmâre”, 152; Nesâî, “Cihâd”, 22; Müsned, 2/322)
Rabbimiz bizleri bu duruma düşmekten korusun. Bizlere rızasına uygun düşen tutum ve davranışları yapmayı ve rızasını kazanmayı nasip eylesin. Şunu unutma-yalım ki, Allah rızası olmadan başarı olmaz, mutluluk olmaz ve Müslümanın en uzun yolculuğu olan cennete ulaşılmaz. Öyleyse her işimizde, her davranışımızda, konuşmamızda, oturmamızda, kalkmamızda, dostluğumuzda, arkadaşlığımızda, komşuluğumuzda sözün özü hayatımızın her anında Allah rızasını gözetmeliyiz.