Amerikalıların, günümüzde Bağımsızlık Savaşı’nı bir devrim olarak görmelerine karşın, önemli açılardan aynı zamanda bir iç savaştır. Amerikalı Kralcılar ya da muhaliflerinin tanımlamasıyla “Muhafazakarlar”, Devrime karşı çıkmış ve pek çoğu asilere karşı silaha sarılmışlardır. Kralcıların sayısına ilişkin tahminler 500.000’e ya da kolonilerin o günlerdeki nüfusunun yüzde yirmisine kadar yükselmektedir.
Kralcıları harekete geçiren nedir? Kralcı olsun Devrimci olsun, öğrenim görmüş pek çok Amerikalı, John Locke’nin doğal haklar ve sınırlı hükümet kuramlarını kabul etmişlerdir. Bu nedenle, asiler gibi Kralcılar da, Pul Yasası ve Zorlama Yasaları gibi İngiliz faaliyetlerini eleştirmişlerdir. Şiddetin çete yönetimine ya da zorbalığa yol açacağına inanan Kralcılar, barışçı protesto yöntemlerine başvurmak istiyorlardı. Buna ek olarak, bağımsızlığın, İngiliz ticaret sisteminin üyesi bulunmakla kazanılan ekonomik çıkarların da yitirileceğine inanıyorlardı.
Kralcılar her sınıftan geliyorlardı. Çoğunluğu küçük çiftçiler, zanaatkarlar ve dükkan sahipleriydiler. İngiliz memurlardan pek çoğunun Saray’a sadık kalmaları da şaşırtıcı değildi. Özellikle Püriten New England’daki Anglikan din adamları gibi, zengin tüccarlar da sadık kalma eğilimindeydiler. Kralcılar arasında, İngilizlerin özgürlük vaadinde bulunduğu bazı siyahlar, Kızılderililer, sözleşmeli hizmetkarlar ve Saray’ı daha çok III. George Alman asıllı olduğu için destekleyen Alman göçmenler vardı.
Her kolonideki Kralcı sayısı değişiyordu. Günümüzde yapılan tahminlere göre, New York nüfusunun yarısı Kralcıydı; koloninin aristokrasiye dayalı bir kültürü vardı ve Devrim süresince İngiliz işgali altında kalmıştı. North Carolina ve South Carolina’da, sınır bölgesi çiftçileri Kralcı iken, Kıyı Bölgesi’ndeki büyük çiftlik sahipleri Devrim’i desteklemek eğilimindeydiler.
Paris Barış Andlaşması uyarınca, Kralcıların el konulmuş olan topraklarının Kongre tarafından iade edilmesi gerekiyordu. Sözgelimi, Pennsylvania’da William Penn’in ve Maryland’da Geroge Calvert’in mirasçılarına büyük ölçüde iade gerçekleştirildi. Asilerle Kralcılar arasında derin husumet olan North Carolina ve South Carolina’da ise, Kralcıların pek azı topraklarını geri alabildiler. New York, North Carolina ve South Carolina’da, Kralcıların el konulan büyük arazileri küçük çiftçilere paylaştırıldığı için toplumsal devrime benzer bir gelişme görüldü.
Aralarında Benjamin Franklin’in oğlu William ve o günlerin en büyük Amerikan ressamı John Singleton Copley’in de bulunduğu 100.000 dolayında Kralcı ülkeden ayrıldılar. Pek çoğu Kanada’da yerleştiler. Bir kısmı geri döndüyse de, bazı eyaletler Kralcıların kamu görevine seçilmelerini yasakladı. Devrimden sonraki yıllarda Amerikalılar Kralcıları unutmayı yeğlediler. Copley dışındaki Kralcılar, Amerikan tarihinin önemsiz kişileri oldular.