1901 yılında bu birleşmeden doğan United States Steel Corporation (Amerika Birleşik Devletleri Çelik Anonim Şirketi), 30 yıldır süregelen bir süreci simgeledi; bağımsız endüstri işletmelerinin federe ya da merkezi şirketler olarak bir araya gelmeleri. İç Savaş sırasında ortaya çıkan bu eğilim, iş adamları aşırı üretimin fiyatları düşürüp karları azaltacağından korkmaya başlayınca 1870’lerden sonra hız kazandı. Hem üretimi hem de piyasayı kontrol edebilirlerse, rakip şirketleri tek bir örgüt içinde toplayabileceklerinin farkına vardılar. “Anonim şirket” ve “tröst” bu amaçlara erişmek için geliştirildi.
Büyük bir sermaye deposu oluşturan ve işletmelere hem kalıcı yaşam hem de sürekli kontrol olanağı sağlayan anonim şirketler, bir yandan kar beklentilerine yol açmaları bir yandan da başarısızlık halinde sınırlı sorumluluk getirmeleri nedeniyle yatırımcıları çektiler. Buna karşılık tröstler, uygulamada anonim şirketlerin birleşmesinden oluşuyor ve hisse sahipleri hisselerini tröst yetkililerine emanet ediyorlardı. Bu gibi tröstler, büyük çaplı grublaşmalar oluşturulmasına, merkezi kontrol ve yönetim sağlanmasına ve patentlerin bir araya getirilmesine olanak sağlıyordu. Sermaye kaynakları daha büyük olduğu için, genişleme, yabancı iş kuruluşlarıyla rekabet etme ve etkin bir biçimde örgütlenmeye başlamış olan işçilerle daha yoğun bir pazarlık yürütme gücüne sahip bulunuyorlardı. Ayrıca, demiryollarından daha iyi koşullar elde edebiliyor ve siyasette etkili olabiliyorlardı.
John D.Rockefeller tarafından kurulmuş olan Standard Oil Company, en eski ve en güçlü anonim şirketlerden biriydi ve onu pamuk yağı, kurşun, şeker, tütün ve kauçukla ilgili diğer birleşimler hızla izledi. Kısa bir süre sonra, atak iş adamları kendileri için bireysel endüstri alanları belirlemeye başladılar. Başta Philip Armour ve Gustavus Swift olmak üzere, dört büyük et işleme şirketi bir sığır eti tröstü oluşturdular. Cyrus McCormick orak makinesi alanında egemenlik elde etti. 1904 yılında yapılan bir ankette, o güne kadar bağımsız konumdaki 5.000’den fazla işletmenin 300 dolayında tröst içinde toplanmış olduğu ortaya çıktı.
Birleşme eğilimi, özellikle taşımacılık ve iletişimde olmak üzere, diğer iş alanlarında da görülüyordu. İletişimdeki büyük birleşmelerin en eskilerinden biri olan Western Union’u Bell Telephone System ve American Telephone and Telegraph Company izledi. Cornelius Vanderbilt 1860’larda, New York kenti ile yaklaşık 800 kilometre uzaktaki Buffalo’yu birleştiren 13 bireysel demiryolu şirketini tek çatı altında topladı. Bunu izleyen on yıl içinde, Illinois’in Chicago ve Michigan’ın Detroit kentlerine uzanan hatları da ele geçirerek, New York Central Railroad System’i yarattı. Aynı yıllarda başka birleşmeler de oluşturuldu ve kısa bir süre içinde ülkedeki belli başlı demiryolları, bir avuç insanın yönettiği ana hat sistemleri içinde toplandı.
Bu yeni düzenin sinir merkezi konumuna gelen kentler, ülkedeki tüm enerjik ekonomi güçlerini kendilerinde odaklaştırdılar: çok büyük sermaye, ticaret ve para kuruluşları; yaygın demiryolu depo alanları; dumanları tüten fabrikalar ve el emekçileriyle hizmet personeli orduları. Kırsal alandan ve deniz aşırı ülkelerden insan çeken köyler neredeyse bir gece içinde kasabalara ve kasabalar da kentlere dönüştüler. 1830’larda her 15 kişiden biri, nufusu 8.000 ya da bunun üzerinde olan toplumlarda yaşarken, bu oran, 1860’ta yaklaşık altıda bire, 1890’da da onda üçe yükseldi. 1860’ta nüfusu bir milyonu aşan kent yoktu; 30 yıl sonra ise, New York birbuçuk milyon olmuş, Illinois’in Chicago ve Pennsylvania’nın Philadelphia kentleri de bir milyonu aşmıştı. Söz konusu otuz yıl içinde, Philadelphia ile Maryland’ın Baltimore kentlerinin nüfusları iki kat; Missouri’nin Kansas ve Michigan’ın Detroit kentlerinin nüfusları dört kat; Ohio’daki Cleveland kentinin nüfusu altı kat; Chicago’nun nüfusu on kat; Minnesota’nın Minneapolis, Nebraska’nın Omaha kentleri ile onlar gibi İç Savaş sırasında birer küçük köy olan pek çok kentin nüfusları elli kat ya da daha fazla arttı.