Özgün bir Amerikan tarzı yakalayan ilk popüler müzik bestecisi Stephen Foster’dı (1826-1864). Avrupa müziği ile Afrika kökenli Amerikan müziğinin ritm ve temalarını birleştirerek yaptığı düzenlemeler, Amerikan müziğini biçimlendirmeye devam etmektedir. İrlanda kökenli Foster, Amerika’nın güneyinde büyümüştü. Köle müziği ve beyaz oyuncuların zenci makyajıyla kendilerini Afrikalılara benzetip Afrika kökenli şarkılar ve danslar sergiledikleri “minstrel” gösterilerine tanık olmuştu. Bu tür materyaller Foster’ın çok bilinen şarkılarına da esin kaynağı olmuştu. Aralarında “Oh! Susanna,” “Camptown Races,” “Ring the Banjo,” “Old Folks at Home”un (ya da çok bilinen ilk mısrası ile: Way Down upon the Swanee River) da bulunduğu bu şarkıları Amerikalılar hâlâ ezbere bilirler.
Filmler ve radyo daha ortada yokken birçok Amerikalı ya kendi başlarına eğleniyordu ya da hatiplerin, sirklerin ve gezgin sahne gösterilerinden oluşan “vaudeville”in (vodvil) şehre gelmesini bekliyordu. Birçok ünlü Amerikalı gösteri sanatçısı kariyerine vaudeville ile başlamıştı. Örneğin W.C. Fields, Jack Benny, George Burns ve Gracie Allen, Buster Keaton, Sophie Tucker, Fanny Brice, Al Jolson ve The Three Stooges. Ancak halk sürekli yeni şarkılar istiyordu. 19. yüzyılın sonunda, New York’ta Tin Pan Alley adı verilen bir sokakta yoğunlaşan şirketler müzik yayınları sektörünü yarattı.
Vodvil ve Avrupa’dan gelen “operetta” tarzları zamanla Broadway müzikalini – öykünün şarkılı ve danslı diyaloglarla anlatıldığı yeni bir tür- yarattı. Bu türün ilk başarılı – ve hala en iyiler arasında yer alan– örneği ilk kez 1927’de sahnelenen Jerome Kern’in Şov Gemisi idi. İlginç olan şudur ki, Şov Gemisi, zenci-beyaz ortak yaşamı üzerine kurulu bir öyküden yola çıkarak, Amerikan müziğindeki zenci etkisini anlatır. Gösterinin ana müzik teması “Ol’ Man River” ise bir köle ağıtıdır.
Besteci Irvin Berlin (1888-1989) Tin Pan Alley’den Broadway’e yumuşak bir geçiş yapmıştı. Rus-Yahudi göçmeni olmasına rağmen en ülü Amerikan şarkılarına imza attı. “God Bless America”, “Easter Parade” “White Christmas”, “There is no Business like Snow Business” ve “Cheek to Cheek” bunlardan birkaçıdır. Cole Porter (1891-1964) “Anything goes” “My heart belongs to daddy” “You’re the top” “I get a kick out of you” ve “It’s De-Lovely” gibi şarkılarda kullandığı imalı sözler ve çoşkulu melodilerle Broadway şov şarkılarına ayrı bir incelik katmıştır.
Scott Joplin (1868-1917) ve Eubie Blake (1883-1983) gibi zenci besteciler de kendi kültürel miraslarından esinleniyorlardı. Yazdıkları eserler piyano için “ragtime” (kesik tempolu müzik) parçaları ve Joplin örneğinde opera tarzındaydı. Joplin ölümünden sonra unutulmuştu ama şarkıları 1970’li yıllarda geri döndü. Blake, Shuffle Along adlı bir müzikal besteledi. Zencileri konu alan ve yine zenciler tarafından sahnelenen ilk Broadway müzikaliydi. Blake, 90’lı yaşlarına kadar çalışmalarına devam etti. Kaynağını köle şarkılarından alan Blues tarzı ise 1920’li ve 30’lu yıllarda New York’ta ve diğer şehirlerde çok tutuluyordu. Blues’un önde gelen isimleri Ma Rainey (1886-1939) ve Bessie Smith’di (c. 1898-1937).