Katolikler gibi Yahudiler de Amerikan Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında küçük bir azınlıktı. 19. yüzyıl sonlarına kadar Amerika’daki Yahudilerin çoğu Alman kökenliydi. Yine çoğu, Museviliğin, Reformcu hareketinin üyesiydi. Çağdaş yaşama uygun düzenlemeleri savunuyorlardı. Anti-Semitizm ve anti-Yahudilik, İç Savaş öncesinde sorun olmamıştı. Ama Yahudiler, büyük kitleler halinde ABD’ye gelmeye başlayınca Anti-Semitizm ortaya çıktı. Rusya ve Polonya’dan göç eden, eski geleneklere ve dini yemek kurallarına uygun yaşayan Ortodoks Yahudiler, ABD’ye ilk geldiklerinde kenar mahallelere yerleştiler.
Yahudi çocukları genelde devlet okullarına devam ediyor ve özel Yahudi okullarında kendi dinlerini öğreniyorlardı. Yahudi göçmenlerin çocukları hızla meslek sahibi oldular ve Amerikan Üniversitelerine girdiler. Çoğu akademik ünvan aldı. Bir kısmı dini kurallara itaat etmeyi sürdürdü. Bir kısmı ise, Yahudi kökenli olduğunu kabul etmekle birlikte laik görüşe uyum sağladı.
Yahudiler, önyargı ve ayrımcılıkla mücadele etmek amacıyla B’nai, “Brith, Anti-Defamation League”i kurdular. Bu Birlik, Amerikalılara sadece Yahudilerin değil, tüm azınlıkların hakları bulunduğunu ve önyargıların adaletsizliğini göstermiştir.
1950’lerde, Amerika’da 3 ayrı köklü inanç modeli vardı: Protestanlar, Katolikler ve Museviler. Nüfus oranına göre sıralamak gerekirse: 2000 yılında Protestanlar genel nüfusun % 56’sını, Katolikler % 27’sini, Museviler ise %2’sini oluşturuyordu. Ancak 3 inanç modeli artık eskimiştir. Amerikan ve Kanada kiliselerinin 2000 yılı istatistiklerine göre Müslümanlar nüfusun %1,5’unu oluşturuyor. ABD’deki cami sayısının son 20 yılda ikiye katlandığı tahmin edilmektedir. Bugün ülkede 1200 cami vardır. Budizm ve Hinduizm’in baskın olduğu ülkelerden gelen göçmenlerle Doğu dininden olanların sayısı da artmaktadır. Bazı şehirlerde, iç mahallelerdeki Hıristiyan kiliseleri Budistlere satılmıştır. Hıristiyan cemaat, kenar mahallelere taşınmış, kiliseler ise Budizm ibadetlerine uygun şekilde tadilata uğramıştır.