Su insanlığın en temel besin ve ihtiyaç maddelerinden birisidir. Beşeriyetin başta temel içecek maddesi olması dışında kişisel temizlik, hayvancılık ve zirai üretim için de temel madde olarak her zaman ihtiyaç duyulmuş ve değerli olmuştur. Özellikle insanoğlu tarih boyunca en temel besin kaynağı olan suyu hayatının merkezinde konumlandırmıştır. Bu sebeple yüzyıllar boyunca ilk yerleşim yerleri kıymetli su havzalarının kenarlarında kurulmuştur. Şehir ve köyler her zaman su kaynağına yakın yerlerde yaşam alanı bulmuş ve inşa edilmiştir.
Su, Türk ve İslam medeniyetinin de önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Aynı zamanda medeniyetimiz su medeniyeti olarak da adlandırılmıştır. Başta Kur’an-ı Kerim de su ile ilgili ayetler olmak üzere, Hz. Peygamber’e ait hadislerde de su ile ilgili birçok bilgi bulmak mümkündür. İslam dini ve özellikle de Hz. Peygamber suya oldukça önem vermişlerdir. Nitekim ailemler tarafından yazılan fıkıh ve ilmihal kitaplarında da su ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Medeniyetimizde “Ab-ı Hayat” yani hayatın kaynağı olarak ifâde edilen su, başta çeşme inşa ve vakfetme geleneğimiz ile gündelik hayatımızın mühim bir parçası olmuştur.
Tarihi süreçte başta güvenlik ve korunma gerekçesi ile su kaynaklarının dışarısında da inşa edilmiş yerleşim yerlerinin varlığı bilinmektedir. Bu tür yerleşim merkezlerinin en temel problemlerinden birisini teşkil eden su kaynaklarına ulaşım sorununu toplumlar, çeşitli imar ve iskan politikaları ile gidermeye çalışmışlardır. Özellikle günümüzde şehirlerimizin merkezi konumlarında birer tarihi eser olarak mevcut olan “Su Kemerleri” de bu düşünce ile inşa edilmiştir. Suyun şehirlere taşınırken yer şekillerinin eğimli olması ve aynı zamanda da suyun sorunsuz ulaşması için belirli bir eğimle gelmesinin elzem olması sebebiyle su kemerleri inşa edilmiştir. Su kemerlerinin şehirlerin merkezi konumlarında yer alacakları düşüncesi ile de mühendislik olduğu kadar sanat ve estetik kaygılar ile inşa edildikleri görülmektedir. Şehrin bir parçası olarak düşünülmüş ve şehirlerin estetik ölçülerine göre inşa edilmişlerdir.
Su kemerleri birçok kadim medeniyetin hüküm yılları boyunca şehirlerinde kullandıkları bir modeldir. Özellikle ilkçağ uygarlıklarından itibaren su kemerlerinin kullanıldığı bilinmektedir. Tarihte bilinen en eski kemerin Asurlular tarafından milâttan önce 494-490 yılları arasında Kuzey Irak’ta Ninevâ Jervan’da inşa edildiği bilinmektedir. Fakat tarihte sanatsal ve mimari açıdan en önemli su kemerleri Helenistik dönem ve Roma döneminde yapılmıştır. Milâttan önce 145’te Praetor Marcius’un Roma’ya su getirmek için yaptırmış olduğu ve uzunluğu 90 km’yi aşan su yolunun 10 km’lik kısmında su kemerleri kullanılmıştır.
Anadolu’da da Roma döneminde inşa edilmiş birçok su kemeri örnekleri bulunmaktadır. Aspendos’a Köprüçay üzerinden kuzeydeki dağlardan su getiren kemerler, Side’ye Manavgat çayından su getiren kemerler ve Antakya’ya da Harbiye’den su getiren Trajan Su Kemeri’nin varlığı bilinmektedir ve bu kemerlerin kalıntıları halen daha durmaktadır. Örnek olarak verdiğimiz bu su kemerlerinin dışında Anadolu’nun muhtelif yerlinde de su kemerlerinin varlığı söz konusudur.
Tarih boyunca kadim uygarlık ve medeniyetlere başkent olarak hizmet etmiş olan İstanbul da su kemerleri bakımından oldukça zengindir. Özellikle İstanbul’un mevcut su sorunun tarihte de sürekli söz konusu olması nedeni ile sürekli çözüm arayışlarına gidilmiş ve önlemler alınmaya çalışılmıştır. İstanbul’da en önemli su kemeri bugün Fatih ilçesinin sınırları içerisinde bulunan ve hemen hemen herkesin bildiği Bozdoğan Su Kemeri’dir. Bu kemer İstanbul’da Geç Roma-Erken Hıristiyanlık dönemlerinde yaptırılan en önemli su kemerlerinden kabul edilir. İmparator Hadrianus devrine ait (117-138) bir su yolunun önemli bir parçası olan Bozdoğan Kemeri, Büyük Konstantinos zamanında onarılarak Trakya’dan getirilen bir su şebekesine bağlanmış ve şehrin su ihtiyacını sağlayan su şebekesinin buradan gelmesi sağlanmıştır. Bu kemer Osmanlı döneminde de birçok kez onarılmış ve aktif bir şekilde kullanılmıştır. İstanbul’da bulunan bu döneme ait diğer ünlü su kemeri ise Mahmutbey-Atışalanı arasında Uzuncaova deresi üzerindeki Mâzul Kemer’dir. IV. yüzyıla tarihlenen bu kemer Valens zamanında (364-378) inşa edilmiştir. Bu kemer V. Konstantinos ve Fatih Sultan Mehmed zamanında da tamir edilerek kullanılmıştır. Bozdoğan Kemeri İstanbul’un fethinden sonra Eski Saray ve Topkapı Sarayı’na da su taşımak için uzun yıllar kullanılmıştır.
Osmanlı imparatorluğu da diğer kadim medeniyet ve uygarlıklardan aldıkları bu yöntemi kendi dönemlerinde imparatorluğun muhtelif yerlerine su kemerleri inşa ettirerek devam ettirmişler ve su ihtiyacının sağlanmasına çalışmışlardır. Özellikle Osmanlılar döneminde İstanbul’da sayıları kırka yaklaşan su kemerlerinin varlığı tarihi kaynaklarda belirtilmektedir. Nitekim şehrin en önemli su şebekelerinden biri olan Kırkçeşme su tesisi üzerinde otuz beş adet kemer mevcuttur. Bizans döneminde işgal ve kuşatmalar sırasında zarara uğrayan bu büyük su kemeri ve tesis 1554-1563 yılları arasında Mimar Sinan tarafından neredeyse yeniden yaptırılmıştır. İstanbul’da mevcut bulunan ünlü kemerlerden Moğlova, Kovukkemer, Paşa Kemeri, Güzelcekemer, Karakemer, Develioğlu Kemeri, Vâlide Kemeri ve Alacahamam Kemeri Osmanlılar döneminde inşa ve tamir edilmişlerdir. Osmanlılar döneminde bilinen diğer önemli su kemeri ise meşhur “Taksim Su Sistemi” üzerinde bulunan yirmi bir gözlü ve dört yüz metre uzunluğundaki I. Mahmud Kemeri’dir.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa ettirilen Hançerli Kemer, Ortakçı Kemeri, Arap Kemeri, Çiftekemer, Kurt Kemeri, Yedigöz Kemeri, Hıdırağa Kemeri, Üçgöz Kemeri, Oğlanlı Kemeri, Hasanağa Kemeri bilinen önemli su kemerlerindendir. Zamanla tahrip olan kemerler 1890’da Edirne Valisi İzzet Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Eyüp Sultan Kemerburgaz ormanının kuzeyinde bulunan Kemerburgaz su kemeri İstanbul’un en meşhur su kemerlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu kemerin ayaklarından birinin üzerinde “Allah” yazısı bulunmakta, diğer ayağında ise defineciler tarafından tahrib edilmiş bir madalyon yer almaktadır.
İstanbul dışında Osmanlı döneminde inşa edilen diğer önemli su kemeri ise İzmir’e su getiren Vezirkemeri’dir. Bu kemer sadrazam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. İzmir dışında imparatorluk coğrafyasının su ihtiyacı olan muhtelif yerlerine birçok su kemeri inşa ettirildiği bilinmektedir. Özellikle Osmanlılar Balkan coğrafyasında hâkimiyet sürdükleri süre boyunca bölgenin Türkleşmesi ve İslamlaşması için birçok imar faaliyetleri yürütmüşlerdir. Bu faaliyetler içerisinde halkın en temel ihtiyaçlarından olan su ihtiyacının karşılanması için birçok su kemeri inşa edilmiştir. Bu kemerlerden en ünlüsü Üsküp’ün kuzeybatısında bulunan Mustafa Paşa Su Kemeri’dir. Bu yapı Banya dağından elli beş kemerle su getiren 3800 metrelik bir yapıdır. Balkanların dışında Türk fethinden sonra Kıbrıs’ta da Limasol-Larnaka arasındaki su kemeri Ebûbekir Paşa tarafından 1746-1750 yılları arasında yaptırılmıştır.
Su kemerlerinin muhtelif örneklerine aynı şekilde Avrupa’da da rastlanmaktadır. Avrupa topraklarında su sorunu olan yerlere o yörenin halkı ve yöneticisi tarafından su kemerleri inşa edildiği tarihte biliniyor. Güney Fransa’nın Nimes şehrine su taşımak için inşa edilen Pont du Gard kemeri dünyada bilinen en meşhur ve turistik su kemerlerinden birisidir. Keza İspanya’da Roma döneminde inşa edilen Segovia Su Kemeri, Les Ferreres Kemeri ve Mucizeler Kemeri de dünyaca ünlü su kemerlerinden kabul edilir.
Su kemerlerini dönemlerinin mimari ve mühendislik örnekleri olarak görmek mümkündür. Nitekim su kemerleri inşa edilirken mühendislik hesaplamalar yapılmakta ve mimari kabiliyetler üst düzeyde kullanılmaktadır. İnşa edilen kemerlerin su taşımak için kullanılması sebebi ile oldukça sağlam bir mühendislik ve mimari ile yapılması sonucunda günümüze kadar çok sayıda su kemeri ulaşmıştır.
Modern dönemde şehirlerin su ihtiyacı farklı yöntemler ile giderilmeye çalışılsa da muhtelif köy ve kasabalarda yerel halk kendi ihtiyaçları için minyatür kemerler inşa ederek kullanmaktadır. İstanbul başta olmak üzere önemli büyük şehirlerde mevcut su kemerleri artık kullanılmasa da tarihi eserler olarak medeniyetimizi aydınlatmaktadır. Özellikle de inşa edilen su kemerlerinin sanat ve estetikli görünüşleri insanların gözlerini kamaştırmaya devam etmektedir.