Arapça açmak anlamına gelen bir kelime. Bu terim “Biz sana apaçık bir fetih nasib ettik” (Fetih/1), “Üzerlerine herşeyin kapısını açtık” (En’am/44), “Belki Allah fetih, ya da kendi katından bir iş getirir de,…
MoreArapça, yokluk, bulunmama, eksiklik gibi mânâları ihtiva eder. Tasavvuf ıstılahında ifade ettiği mânâ şudur : Kalbin, yaptığı müşahede sonucu, hissedilecek (mahsûs) leri hissedemez hale gelmesi. Yani, tat, renk, koku, ses vs. gibi…
MoreArapça, virdler demektir. Her vakit dil ve ağızda dolaşan söz. Tarikatların pirleri veya onlardan sonra gelen şeyhler tarafından düzenlenen virdler, müridler tarafından belli bir zamanda belli bir sayıda, bireysel veya toplu olarak…
MoreArapça, meyveler demektir. Ana isimler (aslî isimler)in toplanıp bir araya gelmelerinden birtakım başka isim ve mânâlar ortaya çıkar ki buna, esmar (meyveler) denir. Nikah da denilen, küllî esmâr beştir: İlâhî isimlerin içtimâi…
MoreArapça, benlik anlamında bir kelime. Kuldan ortaya çıkan her şeyin, kendisine dayandırıldığı gerçeğe “enâniyye” veya “enîniyye” denir. Bu izafete şu örnekler verilebilir: Nefsim, elim, ruhum vs. senin hakikatin ve bâtının, Hakk’ın gayrıdır.…
MoreArapça. Bir’i ifade eder. Sıfat ve isimlerin çok olmasına karşılık, Allah’ın zâtındaki Birlik, bu kelime ile ifade edilir. Cürcânî’nin ifadesi ile Bir’in taayyünlerindeki itibar, iskât ve isbat gözönüne alınmaksızın, zât’ın “O, odur”…
MoreArapça, fertler demektir. Rical olanlar için kullanılır, kutbun nazarının dışında olanlara efrad denilir. Bu gruba dahil olan ricalin sayısı iki, üç veya daha fazladır. Efrad, Allah tarafından memur oldukları hizmetleri yerine getirir.…
MoreEdeb, tasavvuf okulunda önemli bir husustur. Edeble davranma, canlıya, cansıza, insana, hayvana, her şeye, herkese yapılmalıdır. Mutasavvıflar cansız varlıklara, bir tür dirilik atfederler (pan-bioism). Bu sebeble, cansız varlıklara da edeb üzere davranırlar.…
MoreArapça, iyi ahlak, güzel terbiye, utanma, zarafet, usluluk, insanlara kavlen, fi’len güzel davranışta bulunmaktan ibarettir. Cürcanî’ye göre, hatanın her çeşidinden sakınmayı bilmektir. Edeb’den, şeriat, hizmet ve Hakk’ın edebi anlaşılır, ilki, dinin zahirine,…
MoreArapça oğullar demektir. Dünya için çalışanlara, ebnaü’d-dünya; âhiret için çalışanlara ebnaü’l- âhire denilir. Her ikisi için çalışanlara ebnâü’l-mecmû denir. Ebnâü’l-Ahvâl: Hallerin etkisi altında kalan ve ona göre hareket edenler. Âbâü’l-Ahval: Hallerin etkisi…
MoreArapça, iyiler demektir. Allah’ın sevgili, iyi kullan için kullanılan bir tabirdir. Ahyâr kelimesi ile aynı mânâya gelir, abdal kelimesi ile de mürâdif olduğu söylenir. Mukarrabûn derecesinin altındadır. Bu gruba mensub olanlar ikiye…
MoreFarsça, yamalı cübbe veya murakka demektir. Tasavvufta melâmî meşrebi benimseyenler, nefis kibir ve enaniyetini kırmak için yamalı cübbe giyerlerdi. Kalp kırıklığı, makam olarak, şuur altına yerleştiğinde, yani dıştaki jende, kalpte zuhur edince…
MoreArapça, bir şeye bitişik olmak, eklenip bağlanmak anlamınadır. Kulun kendi zatını, tek olan mevcutla bitişik görmesi. Aksi halde kendi zatıyla sınırlanmış olur. Sâlik bu durumda medet ve vücudun kesintisiz olarak geldiğini görür.…
Moreİbadet için kulun kendini bir yere hapsetmesi anlamında Arapça bir kelime. Bakara Suresi 187. âyeti başta olmak üzere bu kelimenin türevleri, Kur’an’da dokuz yerde geçer. Muhyiddin ibn Arabi, itikafı şehvetin kontrol altına…
MoreArapça, aydınlatmak demektir. Bu kelime aydınlanma (illümination) yönünde Suhreverdî Mabtûl tarafından geliştirilmiş ve onun kurduğu sistem “Mezhebü’l-İşrâk” veya “İşrâkiyye” olarak adlandırılmıştır. Ruhun arındırılması sonucu doğan iç ışık ile aydınlanma, insanı hakikate götürür.…
MoreŞaşkınlığı ifâde eden Arapça bir kelime. Hayret, Allah hakkında hırslı olmakla, ümitsiz olmak arasında bir duraktır. Aynı şekilde, korku ve rıza, tevekkül ve recâ arasında bir duraktır. Hayret, derin düşünce ve Allah…
MoreArapça, utanmak manasına bir kelime. Nefsin bir şeyden çekinmesi ve o konuda yerilmekten korkarak terketmesidir. İmanî haya, mümini günah işlemekten alıkor. Zira o, Allah’tan korkar. Bir de nefsanî haya vardır ki, edeb…
MoreArapça, akla gelen, hatıra gelen, hatırlayan gibi manaları olan bir kelimedir. Kâşânî’ye göre, kulun katkısı olmadan gelen, hitaptan kalbe doğan şeye hatır denir. Hitâb olarak gelenler dört kısma ayrılır: Rabbanî hatır; sebebi…
MoreArapça, çekememek, hased etmek manasına bir kelime. Tasavvuf ehline göre, hased kendisine nimet verilen kişiden, o nimetin gitmesini arzu etmek demektir. Hasedin, insana ait hallerin en kötüsü, şeytanın fiillerinin en güzeli olduğu…
MoreArapça, övmek manasınadır. Ululama, yüceltmeyi, ifâde etmek üzere methetmek, sena etmek demektir. Hamd üç çeşittir: Maddî dil ile yapılanıdır ki, genel olarak halkın yaptığı budur. Bu durumda olan kişi, kalbi tasdik ederek,…
MoreFarsça olan bu kelime Türkçe’de de aynı anlamdadır. Çiğ, olgun olmayan, pişmemiş manalarını içerir. Manevî olgunlaşma yolunun henüz başlangıcında bulunan kişiye, ham denir. Ruhen olgunlaşmayanlara ham dendiği gibi, pişmiş, olgunlaşmış olanlara da…
MoreŞeyh Ebu Abdullah Siracüddin Ömer b. Şeyh Ekmelüddin Lahcî (ö. 1349 veya 1397) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okuludur. Bu zat, halvet uygulamasına çok önem verirdi. Hatta, herkesten uzak kalmak üzere, içi boş,…
MoreArapça, yalnız kalıp, tenha bir köşeye çekilmek demektir. Tasavufta ise, zihinsel konsantrasyonu ve bazı özel zikirlerle riyazetleri gerçekleştirmek üzere, şeyhin müridini, karanlık, dış dünyadan soyutlanmış bir yere, belirli bir süre için koyması.…
MoreTüm dünyada ve Türkiye’de binlerce mağazası bulunan ve çok sevilen kahveleri tüketiciye sunan kahve zinciri Starbuck’lar koronavirüs nedeniyle faaliyetlerini geçici olarak durdurmuşlardı. Corona sonrası döneme geçişin başlaması ve normalleşme sinyallerinin verilmesi ile…
MoreHer gün işe şu iki şeyin hayaliyle gideriz: arkadaşlarımızla mükemmel kahveyi paylaşmak ve dünyanın biraz daha güzelleşmesine katkıda bulunmak. Bu, 1971 yılında ilk Starbucks açıldığında geçerliydi ve bugün de hala geçerliliğini koruyor.…
MoreArapça “Sen olmasaydın” anlamında, şart içeren bir ifade. “Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, felekleri yaratmazdım” hadis-i kudsîsine dayanır. Arapçası şu şekilde tesbit edilmiştir : “Levlâke levlâke lemâ halaktü’l-eflâk”. Hz. Peygamber (s)’i öven na’atların…
MoreArapça, bir şey belirip zahir olmak, parlamak gibi anlamları ihtiva eden bir kelime. Kitab-ı Mübin ve küllî nefse levh denir. Dört türlü levh vardır: 1. Levh-i kaza. 2. Levh-i kader. 3. Levh-i…
MoreNaziklik, yumuşaklık, vs. gibi mânâları olan Arapça bir kelime. Tehânevî, dört türlü letafet vardır der: 1. Dokunma ile ilgili duyum inceliği. 2. Küçük parçalara bölünmeyi kabul etme. Bölünebilirlilik. 3. Kavuşmaktan aşırı etkilenmek.…
MoreBirini diliyle dillemek, kötü anmak vs. gibi manaları olan Arapça bir kelime. Allah’ın hitabı sırasında, ariflerin kulaklarında İlâhî fesahatin meydana getirdiği şeye, lesen denir. Bu bildirme, ya ta’rif-i İlâhî, ya peygamber lisanı,…
MoreFarsça, kenarı yayvan, büyük ve geniş sahana denir. Tekke ve hangahlarda dervişlere, gariplere yemek yedirilen büyük sahanlara lenger veya lengerî adı verilir. Gemilerin denize attıkları demir çapaya da lenger denir. Mevc-i tîyg-ı…
More