Kadirî tarikatı tâbirlerindendir. Şeyhlerin başlarına giydikleri tacın üzerinde, içice üç daireden oluşan ve gülü andıran yuvarlak parçaya, Bağdad Gülü denirdi. Genel olarak güller, bir daire onsekize bölünmek ve altışar altışar ipekle birbirine…
Moreeansiklopedi.com yayın hayatına başladığı ilk günden bugüne kadar ürettiği kaliteli, özgün ve akademik nitelikte içerikler ile internette ilk başvuru kaynaklarından biri haline gelmiştir. Doğru ve gerçek bilgiye ulaşmak isteyen herkesin ilk araştırma…
MoreBaba tarafından Çankırı’nın Çerkeş kazâsından olan Tevfik Fikret, İstanbul’da Kadırga Limanı’nda dünyaya gelmiştir. Sakız Rumları’ndan bir mühtedinin kızı olan annesinin hacca gidip orada kolera salgınından vefâtıyla küçük yaşta yetim kalan ve dadıların…
MoreCumhuriyet Türkiyesi’ne etkileri bakımından önem taşıyan Türkçü – Batıcı düşünür Ahmed Ağaoğlu, 1869 yılında Şuşa-Karabağ’da doğdu. İlköğrenimini Tiflis’te tamamladıktan sonra, annesinin çabasıyla Rus Gymnasiumu’na gönderildi. Batılı düşüncelerle tanıştığı bu okulu bitirip, 1888’de,…
Moreİ. H. Ertaylan’ın tâbiriyle bir “şâir ve fâzıl yatağı” olan Diyarbakır’da dünyaya gelen Süleyman Nazif, şâir ve târihçi bir baba olan Diyarbakır eşrâfından Said Paşa’nın oğlu ve ayrıca Servet-i Fünûn şâirlerinden Fâik…
MoreAhmed Hikmet Müftüoğlu, Mora’da kuşaklar boyu müftülük yapmış bir âileden gelmektedir. Dedesi Abdülhalim Efendi, Yunan isyânı zamânında Rumlar tarafından sakalı gaza bulanarak feci şekilde yakılmak sûretiyle katledilmiş, bunun üzerine Abdülhalim Efendi’nin eşi,…
MoreAltay Türkleri’nin ilk ressamı ve Uzak Asya’da Türkçülüğün Stalin dönemi şehitlerinden olan etnograf Çoros Gurkin, sonraları Gorno Altay adıyla, Altay Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti olacak Ulalu Curt’a bağlı Caş Tura’da dünyâya gelmiştir. 1897’de…
MoreBeyoğlu’nda dünyaya gözlerini açan H. Kâzım Kadri, C. Kutay’a göre, mütefekkir olmayı yüksek makamlara gelmekten daha üstün kabul etmiş nâdir şahsiyetlerimizdendir. Babası Trabzon valilerinden Kadri bey, oğlunun eğitimine büyük bir ehemmiyet vermiştir:…
MoreAta manasınadır. Hürmete layık kişiler, yahut yaşlı adamlar hakkında kullanılır. Oruç Reis’e hürmeten Oruç Baba veya Baba Oruç denirdi. Bu kelimeye daha çok Selçuklular devrinde rastlanmaktadır. Ahmed Yesevi’nin Anadolu topraklarına gelmiş halifeleri…
MoreSon dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda ve cumhuriyetin ilk yıllarında etkisi görülen Birinci Ulusal Mîmarlık Akımı’nın önde gelen mîmarlarından biri olan Kemaleddin Bey, İstanbul Kadıköy’de bir bahriye subayının oğlu olarak dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini İstanbul’da,…
MoreF. Şeker’in ifâdesiyle “Osmanlı Türklüğünün Cumhuriyet devrine yadigâr bıraktığı nerede ise yegâne temsilcisi” olan ve son Osmanlı münevveri olarak nitelendirebileceğimiz İbnülemin Mahmud Kemâl, edebiyatımızın ilk çeviri romanı olan Telemaque’ın mütercimi Sadrâzam Yusuf…
MoreHakkı Süha Gezgin’in “Edebiyâtımızda Hâmid neyse, mûsıkîmizde de Cemil odur. Hâmid nasıl Fuzûlî’den, Nedîm’den, Şeyh Gâlib’den topladıklarını dehâsının terkip teknesinde yoğurup yepyeni bir sanat yaratmışsa, Cemil de, Dede’lerin, Itrî’lerin, muazzam mîrâsından bambaşka…
Moreİstiklâl Marşı’mızın büyük şâiri Mehmed Âkif Bey, aslen Buharalı bir âilenin kızı olan Emine Şerif Hanım’la Arnavutluk’un İpek kasabasından Tahir Efendi’nin oğlu olarak İstanbul Fâtih’te dünyaya gelmiştir. Dört yaşında ilk mektep tahsiline…
MoreBirinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın, Kemaleddin Bey ile birlikte en belirleyici ve önde gelen mimarlarından olan Vedat Tek, Türkiye’nin formel eğitim görmüş ilk mîmârı olarak bilinir. Birçok farklı vilayette vâlilik görevi yapmış Giritli…
MoreBalıkesir doğumlu olan Hüseyin Câhid, ilk ve orta öğrenimini Serez’de tamamlayıp 1893 – 1896 yıları arasında Mekteb-i Mülkiye’de okumuş, mezûniyetini tâkiben Maarif Nezâreti’nde beş yıl çeşitli kalemlerde çalıştıktan sonra, 1901 – 1908…
More19 asrın son çeyreğinde İslâm dünyâsında, bilhassa Rusya’daki Türkler arasında, dil, eğitim – öğretim ve dinî meselelerin yeni bir usûlle ve reformist bakış açısıyla ele alınmasını savunan ve Akçura’nın tâbiriyle “Şimal Türklüğünün…
MoreTürkçülüğün mihenk taşlarından, 19. asrın sonu ve 20. asrın başlarında ilim ve siyâset sâhasında büyük hizmetler îfâ etmiş bir mütefekkir ve târihçi olan Yusuf Akçura, Kazan’a göç eden Kırım Türklerinden aristokrat bir…
MoreTürk milliyetçiliğinin büyük mübeşşiri, 20. asrın ilk çeyreğinde Türk milletinin büyük hocası ve mezar taşında mukayyed olduğu gibi “büyük mürşid” Ziya Gökalp, Uriel Heyd’in ifâdesiyle “İran ve Arap topraklarına yakın sınır boylarında…
MoreBodrum’da doğan Neyzen Tevfik, çocukluğunda dinlediği saz şâirlerinin tesiriyle şiire yönelmiş ve yine ömrü boyunca elinden düşürmeyeceği neyin sesini de aynı çocukluk yıllarında Bodrum’daki Tepecik Kahvesi’nde duymuştur. Abisinden nakledildiğine göre, pehlivanlığa merak…
MoreBerkofça doğumlu Sami Çölgeçen, Bahriye Mektebi’ni bitirerek 1897’de güverte teğmeni oldu. Mezuniyetinden hemen sonra, Jön Türk faaliyetleriyle ilgisi dolayısıyla evvelâ idâm cezasına çarptırılmış, ardından pâdişâhın affıyla cezâsı Trablusgarp’a sürgün cezâsıyla değiştirilmiştir. 1898’de…
MorePâdişâhın özel gelir – giderlerinden, yâni şahsî hazinesinden sorumlu olan Ceyb-i Hümâyun kâtiplerinden Selanikli Mehmed Edip Beyin kızı Hâlide Edip, Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nin ilk öğrencilerinden biri ve ilk Müslüman mezunu olarak…
MoreArapça men’, hacr ve nehy manasınadır, insandaki idrak kabiliyetine verilen addır. İslam’da dinin emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak için insanda akıl ve ergenlik şarttır. Eskilerin tarifiyle akıl, zatında maddeden mücerred, fiilinde maddeye bitişen…
MoreArapça, bağ, bağlama, akd etme, sözleşme vs. gibi manaları vardır. Akd, bazı sufilere göre, kalplerin yeminlerden olan kasıtları kazançlarıdır. Ayet : “Ey inananlar akidleri yerine getiriniz” (Maide/1) Yine bir ayet : “Lakin…
MoreArapça hal kelimesinin çoğuludur, haller demektir. İçinde bulunulan zaman veya durum demek olan hal, sûfiyye terimi olarak, kendiliğinden, kesbsiz kalbe doğan mana, cezbe, baygınlık, coşkunluk demektir. Makam ile hal arasında bazı farklar…
MoreArapça, hulk’un çoğuludur. Huylar demektir. Ahlak, insanın manevi seciyesini temyiz eden hususiyetlere denir. Ahlak ilmi ise (ilmu’l-ahlak), öğretmeye yönelik düzenlenmiş ahlak nazariyesidir. Edebiyatta da ahlaka dair çeşitli bahisler görülür : Şiirlerde, masallarda,…
MoreFarsça, gözü korumak anlamındadır. Akılda gezip dolaşan düşünceler (havâtır) i kontrol altında tutup, Allah’ın gayri herşey (Masiva)i terketmek, kalbinden atmak. Bu, bir Nakşî ıstılahı olup, onbir esastan biridir.…
MoreArapça, son demektir. Her şeyin başlatıcısı olan Allah’a dönüş veya kalıba girmeden önceki ruhlar alemindeki saflığa dönüş. Müridin, nihayet halinin, ana karnında Allah’ın yarattığı bidayet haline ulaşmak olduğu ve kulun, ana karnında,…
MoreNisan yağmurunun şifalı olduğuna inanılırdı. Bu su, toplanır, bir kabın içine konurdu. O kabın içine, Fatiha, Ayete’l-Kursi, İhlas, Felak ve Nas, Kafirun ve Kadr sûreleri okunup, şifa olsun diye üflenirdi. Mevlânâ müzesinde,…
MoreArapça, ilgi, bağ demektir. Şeyh ile müridi arasındaki sevgiden ibaret olan bağa, nisbet denir. Sûfiyyeden bir kısmı, nisbeyi, insanın ihtimamı olarak tanımlar, insanın ihtimamı dünyaya olursa, nisbesi de dünyaya, ihtimamı ahirete olanın…
MoreFarsça, yalvarma demektir. Mevlevî mukabelesi sona ermekteyken, biraz daha uzamasını istemeye niyaz denir. Şeyhe saygılı olmak, elini öpmek, eteğini tutmak ve müridin şeyhin huzurunda, boynunu bükerek ondan himmet istemesine de niyaz denir.…
More