Bektaşî tâbiri. Meydanda, Pîr Postu’nun yanında bulunan bir makamdı. Buraya “Kızıl Eşik” veya “Mürüvvet Taşı” da denirdi. Niyaz edildiği için, buraya, “Niyaz Taşı” denmiştir.…
MoreSon devir melamîlerinden Muhammed Nûrû’l-Arabî Hazretleri, Prizren ve Üsküb’de Hz. Ali (r)’nin sözlerini içeren “Noktatü’l-Beyan” adlı risaleyi tefsir etmiş, ders olarak okutmuş ve bu yüzden adı “Noktacı Hoca” kalmış. Böylece, Melamiler, noktacı…
MoreArapça bir kelime olup Türkçe’de de aynı anlamda kullanılır. Amellerin dayandığı temel. Bulunduğu yer, kalptir. Bu yüzden niyete, kalbin kalbi de, denir. Niyetin yeri kalp olmasaydı, kalbin kıymeti bilinmezdi. Zira, müminin niyeti,…
MoreArapça nokta, küçük parça, iş, mesele, mekan, saha anlamlarını ihtiva eden bir kelime. Tasavvufta nokta, harflerin başlangıcı ve sonudur. Harflerin hepsi, noktanın yayılmasından meydana gelir, bu bakımdan harflerin hepsi, noktadadır. Bütün harfler,…
MoreArap alfabesinin yirmi beşinci harfidir. Mahlukata ait suretlerin, hal ve vasıflarıyla, özet olarak nakşolunmuş haline “Nün” denir. Nakşolunma, Allah’ın “Kün” kelimesinden ibarettir. Bu da, Hazret-i Kelimenin zuhur (ortaya çıkış) yeri olan Levh-i…
MoreArap alfabesinin yirmi beşinci harfidir. Mahlukata ait suretlerin, hal ve vasıflarıyla, özet olarak nakşolunmuş haline “Nün” denir. Nakşolunma, Allah’ın “Kün” kelimesinden ibarettir. Bu da, Hazret-i Kelimenin zuhur (ortaya çıkış) yeri olan Levh-i…
MoreArapça, ışık demektir. en-Nûr, Esma-yı Hüsna’dan biridir. Allah’ın zahir ismi, ile tecellisine, nur denir. Kainattaki suretlerde ortaya çıkan vücuddur. Gizlenmiş bir şeyin, ledün ilmiyle ortaya çıkmasına denildiği gibi, kalpten mâsivayı çıkarıp atan…
MoreArapça, konuşmak demektir. Şeyhin, hikmet dolu sözlerine, nutuk denir. Şeyhlerin, müridlerine yaptığı ahlâkî, edebî konuşmalara, söylediği şiirlere nutuk adı verilir. Nutuk ile nefes, hemen hemen aynı manada olmakla birlikte, ilki sadece okunmak,…
MoreArapça şan, şeref, yücelik anlamındadır. Hakk’ın zatı isim, sıfat ve hükümlerinin bilinmesi için, İlâhî hakikatleri haber vermektir. İki çeşit nübüvvet vardır: 1- Tarif nübüvveti : Zat, sıfat ve isimlerin, Peygamberler tarafından tanıtılması.…
MoreArapça, asil, asalet sahibi anlamına gelen “necib” kelimesinin çoğuludur. Bunlar kırk kişidirler, insanların işlerini ıslah eder, yüklerini taşırlar. Bunlar, sadece halkın hukuku hususunda tasarruf eder (iş görür) ler. Bunlar fevkalâde merhamet duygularıyla…
MoreArapça, bir kavmin büyüğü, başkan, kabile reisi, vs. gibi anlamları ihtiva eder. “nakib” kelimesinin çoğuludur. Nukaba, el-Batın ismini gerçekleştirmiş veliler zümresidir. Sayıları üçyüz kişiden ibarettir, insanların içine yönelirler, oradaki gizlilikleri açığa çıkarırlar,…
MoreArapça, nüsha, bir başka kağıda aktarılan suret, yazı sureti, kopya gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hastalıktan kurtulmak, hastalığa yakalanmamak, kurşun işlememek üzere, özel şifrelerle yazılan manevî vasıtalara nüsha (veya muska) denir. Bunlar,…
MoreArapça, bir hususta birine vekâlet eden, temsilci, milletvekili vs. gibi anlamları içeren “nâib” kelimesinin çoğuludur. Bunlar, kutub makamındaki velilerin vekilleridir. İmam’ın naibi, imamdan başka bir kişi olup, imamın vekili (naib) idi. Evliyaların…
MoreŞimdiki tâbirle okçuluk klübü. Tekke, okçuların ok tâlimi yaptıkları Okmeydanı’nda idi. Tekkenin geniş salonuna “semâhâne”denirdi. Okçular tekkesi, 6 Mayıs’ta yani Hıdırellez günü açılır, altı ay boyunca Pazartesi ve Perşembe günleri tâlim yapılırdı.…
Moreİmâmiyye’ye göre, Hz. Muhammed (s), Hz. Fâtıma (r) ve oniki imam ma’sûmdurlar, yani küçük büyük her günahtan, yanılmak ve kötülük yapmaktan münezzehtirler. Bu sebeple bunlara Ondört Masum derler. Bu şüphesiz, İslam inancına…
MoreAskerleri cihada teşvik ve ordunun zafere ulaşmasına dua için çaba gösterenler. Fatih, İstanbul’un fethinde, ağzı dualı Akşemseddin gibi kutsal gönüllü velilere davette bulunmuş, onlar da, bu görevi seve seve yapmışlardı. İşte bu…
MoreFarsça, ayağa giyilen şey demektir, Pâ : Ayak, Pûş: Giymek manasına gelir. Tasavvuf âdabına göre, misafirin ayakkabıları dışarı doğru çevrilmez. Bunun sebebi, misafirin giderken, sırtını ev sahibine dönme zorunda kalmasıdır. Bu şekilde…
MoreEskiden esnaflar, fütüvvet teşkilâtı bünyesinde bir tarikat şeyhine bağlı idiler. Esnaftan biri, fütüvvet terbiye ve âdabına aykırı bir davranış sergilerse (meselâ, bağlı olduğu loncaya aidatını ödemezse, hile yaparsa, ahlâksız bir iş yaparsa)…
MoreFarsça, av veya suçlu kişinin bağlandığı kemende, ipe derler. Dizgin anlamına da gelir. Kalenderi ve Bektaşîlerde, bele kuşatılan kemerin biraz sol tarafına bağlanan, yaklaşık el büyüklüğündeki taşa denir. Bu taş, onu bağlayanı…
MoreFarsça, öğüt, nasihat anlamında bir kelime. Hz. Peygamber (s)’in “Din nasihattir” hadisi, tasavvufta, motive edici bir düstûrdur. Nitekim, tasavvufî sohbetin hedeflerinden biri ve en önemlisi nasihat içerikli olmasıdır. Bu konuda “Pendnâme” adlı…
MoreFarsça, uçmak anlamına gelen “perîden” mastarından türetilmiş, ism-i fail olup, uçan demektir. Cinlerden güzel olan ve zarar vermeyenlere, peri denilir. Güzel yüzlü olan kişilere, peri yüzlü tâbiri kullanılır. Peripeyker, peri evladı, perirû…
MoreFarsça, örtü demektir. Allah ve insan arasında yetmiş bin perde bulunduğunu bildiren bir hadis-i şerif vardır. (Müslim, İman, 293). Bu perdelerden bir kısmı zulmanî, bir kısmı da nuranîdir. Mal, mülk, menfaat, dünya…
MoreFarsça, belden aşağı sarılarak giyilen havlu veya bezden mamul giysiye denir. Fütüvvet erbabının simgesi durumunda bulunan peştemal kuşanmak, çıraklıktan ustalığa yükselenlere uygulanan bir törenin adıdır. Bu törende ahî lideri, işinde ustalaşmış san’atkâra,…
MoreArapça, isteme, arzulama demektir. Nefsin sevaba, kalbin hakikate, sırrın Hakk’a rağbet etmesine denir. Dünyaya veya âhirete duyulan meyle de rağbet denir.…
MoreArapça, dinlenme manasınadır. Tasavvuf erbabına göre, bu dünya bir rahat yeri değildir: “La râhate lenâ fi’d-dünya”. Ancak “dünya hayatına razı olup, rahat buldular” (Yunus/7) âyetindeki tipler için, burası, huzur yeridir. Aynı âyetin…
MoreArapça, ince demektir. İnsan ruhu. Zira eşyanın bıraktığı aslî ve fıtrî iz orada bulunur.…
MoreArapça, çoban, riâyet eden, idare eden demektir. Kâş’ânî’ye göre rai, “âlemin düzenini korumayı gerektiren nizamın idare edilmesi konusunda sağlam siyâsî ilimleri tam olarak öğrenmiş kişidir.”…
MoreFarsça, ufak söz verme, ahitçik anlamına geldiği gibi, pay-ı mâcân’dan bozma bir kelime de olabilir. O takdirde pabuçluk, ayakkabılık manalarına gelir. Adâb ve erkân açısından ufak kusur işleyen dervişlere, ayakkabılıkta bir miktar,…
MoreFarsça, “pejvend”den bozma bir kelime olup, kadın tüccarlığı yapan, fuhuş pazarlamacıları için kullanılan bir tâbirdir. Bu münasebetle, özellikle, tasavvuf ehli yol göstericiler, rehberlik yapanlar için bu tâbir kullanılmıştır. Hattâ medih olmak üzere…
MoreBektaşî tâbiridir. Meydanda bulunan çeşitli makamlardan biri. Burada da, niyaz olunurdu. Nasip alan yeni tâlib, rehberinin delaletiyle buraya geldiği zaman, rehber şöyle derdi: “Buna pir postu derler. Hazret-i Pir Efendimiz, bunu Horasan’dan…
More