Mevlevî tâbiri. Tarikate yeni giren nevniyâzın başına sikke giydirilirken yapılan duaya “sikke tekbiri” denir.…
MoreTokat. Allah’ın kahr sıfatları (el-Kahhâr, el-Cebbâr) ile tecellî etmesi. Hak sillesinin sadası yoktur. Bir vurdu mu hiç devası yoktur Ferid Kam…
MoreArapça, zincir demektir. Tasavvuf okullarındaki maneviyat öğretmenleri zinciri. Bu zincirin son halkası Hz. Muhammed Mustafa (s)’dır. Üveysîlerde, doğrudan doğruya Allah’dan feyz alınması münasebetiyle, silsile söz konusu değildir. içinde sâdât-ı kiram’dan (Hz. Peygamber…
MoreFarsça, gümüş demektir. Zahir ve bâtının tasfiyesi, bedeni ve ruhu arındırma.…
MoreMevlevi tâbiridir. Sikkenin üzerine, fakat destarın alt tarafına sarılan beze simid denir. Pamuktan yapılır, sarık bunun üzerine sarılır.…
MoreFarsça, otuz kuş demektir. Efsanevî Kâf Dağının ardında yaşayan, adı var kendi yok bir kuş. Allahü Ta’alâ’nın üfürdüğü insanî (ilâhî) ruhu, geldiği asıl vatanına (Kaf Dağı’nın ardına) dönecek, orayı aşacak otuz kabiliyetle…
MoreFarsça, kimya demektir. Bakırı altına çevirme hüneri, ilm-i Simya’yı mürşid-i Kâmiller bilirler. Onlar Allah’ın izniyle, değersiz bakır gibi olan insan nefsini, yirmi dört ayar altına (nefs-i kâmile’ye) dönüştürürler. Kötü ahlâkı, iyi ahlâka…
MoreHalvetî tasavvuf okulu kollarından olup, İbrahim b. Abdurrahmân el-Halvetî, yani Ümmî Sinan (ö. 976/1568) tarafından kurulmuştur.…
MoreSin, Türkçe’de mezar anlamına gelir. Büzür (doğrusu bizr olacak) de, Arapça tohum demektir. Bu şekilde, atasözünün anlamı “mezarda tohum bitmez” şeklinde olur. Erbab-ı tarikat, sır konuşulurken, yanlarında yabancı birisi varsa, bu atasözünü…
MoreFarsça, göğüs demektir. İlâhî ilim, ilim sıfatı Yüreği temiz kişilere “sine-saf” denir. Sineye çekmek, tahammül etmek, sabretmek anlamına gelir. On Muharrem’de şiîler, yaptıkları âyinlerde, göğüs ve sırtlarını döğerek kan akıtırlar. Bunu yapan…
MoreArapça bir şeyin hâlis olanı, asi, sır, kök vs. gibi anlamları olan “sır” kelimesinin çoğuludur. Tam olarak vuslata erme durumunda, sâlikin mahvolması. “Dostlarım kubbelerimin altındadırlar. Onları Ben’den başkası tanımaz”, kudsî hadisi ile,…
More: Arapça istisna edatıdır. “…. den başka” anlamında kullanılır. Ta’ayyünleri (belirmeleri) bakımından, a’yân’a denir.…
MoreFarsça olan bu kelime. Türkçe’de de aynı anlamda kullanılır. Kara. Zât-ı Hak. Karanlıkta, eşyalar birbirlerinden nasıl ayırt edilemezlerse, Hakk’ın idrâk üstü zâtında da, hiç bir şey birbirinden ayırt edilemez. Siyah-kârân: Kara iş…
MoreArapça, sûfî kelimesinin bozulmuş şekli. Samimi dindar kişilere sofu denirken, şekilci, ham tipli dindarlara da aynı tâbir kullanılır. Necip Fazıl merhumun özden mahrum, kırıcı, itici, çirkin yüzünde güzel İslâm’ı çirkinleştiren, dindar kılıklı…
MoreVefat etmiş biri konuşulurken, “Allah rahmet eylesin”, “ruhu şad olsun” gibi ifadeler kullanıldığı gibi “sizler bakî” sözü de kullanılır.…
MoreArapça, arkadaşlık yapmak, karşılıklı konuşmak vs. gibi anlamları olan bir kelime. Allah’a ulaştıran tasavvuf okullarının her biri, “hizmet” ve “sohbet” gibi iki temele dayanır. Bu ikisi, sâliki, maneviyat yüceliklerine ulaştıran vasıtadır. Sohbette,…
MoreArapça, simât kelimesinin bozularak kullanılmış şekli olup, sofrası, uzunca dizilmiş yemek sofrası, dizi, kenar ve saf gibi anlamları vardır. Bektaşî ve Mevlevîler tarafından kullanılan bez veya meşinden yapılmış sofra. Üç türlü somat…
MoreSofracı demektir. Mevlevi ve bektâşîlerde, sofrayı kurup toplamakla görevli kişi. Gınâ-yı kalb kadar nimet olmaz ehl-i dilde, Bu tekkenin fukarası somat bilmezler. Nailî…
MoreMevlevî tekkelerinde, yemek yendikten sonra okunan gülbange “somat gülbangi” denir. Bu gülbank şöyledir: “Mâ sûfiyân-ı rahîm, mâ tablahar-ı şahîm, payende dar yâ Rab. în kâse-i âb u nânrâ Elhamdülillah. eş-Şükrü lillah, Hak…
More“isteyen ve istediği konuda ciddî olan, hedefine ulaşır” (men talebe ve cedde vecede) kelâm-ı kibarında ifâde edildiği gibi, Ka’be’ye ulaşmayı gaye edinen kişi sora sora ona ulaşır. Arapça’da “suâl”, hem sormak, hem…
MoreMevlevî tâbiridir. Dervişliğe ikrar verip, dervişlik kisvesine bürünmek, tasavvufî mânâda soyunmak, yani dünyadan soyunup sıyrılmaktır. Mevlevîlikte de, 1001 günlük çile için ikrar verip hizmet tennuresini giyinmeye, soyunmak denir.…
MoreTasavvuf söz değil, yaşama işidir. Bir başka deyişle, tasavvuf ehli, laf (kâl)’a değil, yaşama (hâl)’ya önem verir. Ancak konuşma söz konusu olduğunda, Hz. Peygamber (s) gibi, az sözle çok mânâ ifâde etmeye…
MoreAllah diriyi sudan yaratmıştır. Tasavvufta toprak, hava, ateş gibi su da karakterolojik teşekkül ile ilgili dört unsurdan biri olarak görülür. Su dağıtana “su gibi aziz ol” denir. “Sular alçaktan akar”, “suyun yüzü…
MoreArapça, istemek, sormak demektir. Tasavvufta çok soru sormak makbul değildir. Hz. Musa’yı , Hz. Hızır ile olan arkadaşlıktan ayıran şey, çok soru sorması olmuştur. Ayet: “Her şeyi sormayınız! Eğer işin iç yüzü…
MoreArapça, iki hazretin sorusu demektir. Biri, ilâhî isimler diliyle Hazret-i vücûbdan sudur eder ve Rahmân’ın nefesinden ayn’lar suretinde zuhura gelmelerini ister. Diğeri ayn’lar dili ile hazret-i imkandan sual edilir, ve bu ayn’ların…
MoreArapça, kara kilim, siyah zemin anlamını ifâde eder. Vazıh (açık) olmadığı için “heyula” adı verilen “heba”ya, sübha denir. Hebanın varlığı kendi nefsiyle değil, suretlerledir. Heba, güneş ışığındaki ince toza denir. Sübha, bir…
MoreArapça, yünlü, yün giyen anlamına gelen bir kelime. Hakk’a vâsıl olan kişiye, sûfî, yolda süluka devam edene de, mutasavvıf denir; sûfî, vusul; mutasavvıf usûl ehlidir. Sûfî kendi nefsinde fanî, Allah ile bakîdir.…
MoreFarsça, yanan anlamında olan bu kelime medrese talebelerine denir. Galat olarak “softa” şeklinde kullanılır. İlim aşkıyla yanan talebelere, bu özellikleri sebebiyle “suhte” denilmiştir.…
MoreArapça, cennet çarşısı demektir. Cennette bulunan erkek ve kadın resimleri. Herkes, burada beğendiği resmin şekline girer ve o halde ailelerinin yanına gider. Cennettekilerin sonsuza kadar şekil değiştirebileceği kaydedilir.…
MoreArapça, itibarların (izafi hususların) düşürülmesi. Kaşanî bunu, Zat’ın birliğinin gözönünde tutulması olarak değerlendirmiştir.…
More