Meâl, bir şeyin özü, hulâsası, varacağı sonuç demektir. Kur’an-ı Kerim’in hiçbir dile tam bir çevirisi yapılamayacağı için, onun çevirilerine meâl denmektedir. Yani meâl, Kur’an nazmının eksiksiz bir aktarılışı değil, sonuç itibariyle müterci-min,…
MoreTercüme, bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle aynen ifade etmektir. Oysa bir dilden bir başka dile çe-viri yapılırken ifade ve metinlerin manalarını ve inceliklerini tam olarak aktarmak mümkün olmamaktadır.…
MoreKur’an-ı Kerim’in çağrısı tüm insanlara yöneliktir. İnsa-na, maddî, manevî, bireysel ve toplumsal her alanda rehberlik eder. Getirdiği birey ve toplum modelinin gerçekleşmesi için prensiplerinin hayata geçirilmesini, bunun için de okunup an-laşılmasını ısrarla…
MoreKur’an-ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’in en büyük mucizesidir. O şiir olmadığı gibi nesir de değildir. Kendine özgü üslûbu olan ilâhî bir nazımdır. İlk hitap ettiği toplumun dilini, herkesin bildiği anladığı…
MoreÂyet kelimesi sözlükte alamet, nişan, ibret, mucize, açık delil gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise, sûrelerin içinde yer alan, baş tarafı ve son tarafı belirlenmiş harf, kelime, cümle veya cümleler grubuna denir.…
MoreKur’an-ı Kerim, 114 sûreden oluşmaktadır. Bunların ilki “Fâtiha”, sonuncusu “Nâs” sûreleridir. “Sûre”, kelime anlamı itibariyle yüksek makam, mevki, şan, şeref, alamet, bir şeyi diğerinden ayıran engel gibi anlam-lara gelmektedir. Terim olarak ise…
MoreKur’an-ı Kerim, vahiy yoluyla son peygamber Hz. Mu-hammed (s.a.s.)’e yaklaşık 23 sene zarfında nazil olmuştur. Hiçbir semavî kitaba nasib olmayan muazzam bir itina ve ko-ruma ile tesbit edilmiştir. Bunun için Hz. Peygamber,…
MoreKur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır. İnsanlığı dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştırmak için son peygamber Hz. Muham-med (s.a.s.)’e Arapça olarak Cebrail aracılığıyla vahyedilmiştir. Hz. Peygamberden itibaren nesilden nesile tevatür yoluyla nak-ledilegelmiştir. Okunmasıyla da ibadet…
MoreYâ Sîn. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, Sen elbette (peygamber) gönderilenlerdensin. Dosdoğru bir yol üzeresin. Kur’an, mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. Ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet…
MoreDede Korkud, adına atfedilen hikâyelerin anlatıcısı kabûl edilen yarı efsânevî Türk bilgesidir. Anlatıcı desek de aslında bu hikâyeler üçüncü tekil şahsın ağzından aktarılmakta ve Dede Korkud hikâye sonunda kahramanları kutsayan bir rehber…
MoreMERS nedir? Son zamanlarda yoğun endişeye yol açan corona virüs enfeksiyonu MERS’tir: Middle East Respiratory Syndrome(Orta Doğu Solunum Sendromu). Hastalığa yol açan virüs MERS-CoV’dır. Bu virus 2012 yılında Suudi Arabistan’da tespit edilmiştir.…
MoreAilesi ve Tahsil Hayatı Mikail Bayram’ın ailesi İran’ın Hoy kasabasındandır. Köken olarak Azeri Türkü’dür. Küresinliler adında Sünni bir oymağa mensup olup, artan Şii tahakkümü ve Türk-İran siyasi ilişkilerinin nihai neticesi sonucunda I.…
Moreİnsan başta olmak üzere canlı ve cansız her varlık yaşadığı dönemin gerçek birer tanığıdır. Özellikle de toplumların kendi benliklerinin ve manevi duyuşlarının birer örneğini teşkil eden her türlü maddi yapılar tarihin tanıkları…
MoreArapça, yemek demektir. Tasavvuf! edepler arasında az yemek önem taşır. Cüneyd- i Bağdadî, Allah’ın rahmetinin, sûfîlerin üzerine üç yerde indiğini söyler ki bunlar: Yemek yedikleri zaman; onlar yemeği ancak yeterince yerler. Aralarında…
MoreArapça, ta’n dürtmek demektir. Kınamak ve aleyhde bulunmayı da ifade eder. Ta’n eden bizden, ettiren ise bizden değil: Bu, taş atan bizden, attıran bizden değil anlamında da kullanılır. Bu söz, tasavvuf yoluna…
MoreArapça, itaat, muvafakat, emre boyun eğme gibi anlamları ihtiva eden bir kelime. Seyyid Şerif tâatı, bir emre isteyerek muvafakat etme, şeklinde tanımlar. Tâat ona ve Mu’tezile’ye göre, Allah’tan başkası için caiz olup,…
MoreArapça belirme, anlamında bir kelime. Vahdet-i vücuddaki zattan ilk ortaya çıkan, beliren varlık mertebesine, ta’ayyün-i evvel (ilk belirme); ikinci varlık mertebesine de ta’ayyün-i sânî (ikinci belirme) denir. Ta’ayyünler cüz’î ve küllî olmak…
MoreTabiat, mizaç anlamlarında Arapça bir kelime. Her şahsın hakkında, kendisiyle ilmin öne geçtiği şeye tab denir.…
MoreMertebe, menzile hal anlamlarını içeren Arapça bir kelime. Şeyhlerle buluşma, onlardan tasavvuf eğitimi alma ve aynı yaşta olanların oluşturduğu cemaate tabaka denir.…
MoreArapça, tabakalar, mertebeler anlamında çoğul bir kelime. Biyografileri, toplu olarak ihtiva eden kitaplar.…
MoreTabiat, seciye, karakter anlamlarında Arapça bir kelime. Cürcanî bunu, “cisimlere sirayet eden bir kuvvet olup, cisim onunla tabiî olgunluğuna ulaşır” diye tanımlamıştır.…
MoreArapça, maneviyat doktoru demektir. Seyyid Şerife göre, maneviyat doktoru arif bir kişi olan şeyhtir. O, bu tıb ile kemâle erdirir, doğruya iletir. Eğer islâm’da bir psikolojiden bahsedilecek ise, en mükemmel psikologlar, sûfîlerdir.…
MoreArapça ve Farsça iki kelime-den meydana gelen bir sözcük, yorum mektubu anlamında. Uykuda görülen rüyaları yorumlamak üzere yazılan kitaplara, tabirname denir.…
MoreFarsça, süslü başlık anlamında bir kelime. Hükümdarların resmî günlerde, başlarına giydikleri murassa başlık. Bazı şeyh ve dervişlerin başlarına giydikleri çeşitli şekillerdeki külah, tâc olarak adlandırılır. Bu taca bakarak, giyen kişinin hangi tarikat-ten…
MoreŞeyhler tarafından müridlere törenle taç giydirilme töreni. Tasavvuf yolunda ilerleyip, olgunlaşan ve bu şekilde irşâd seviyesine gelenlere, şeyh tarafından taç giydirilir, ellerine de mühürlü bir “icazetname” veya “hilâfetnâme” verilir ki, bu bir…
MoreArapça, gerçekleşme demektir. Kâşânî, “Hakk’ı isimlerinin şekilleri olan âlemlerde görmektir. Bu durumda mütehakkık, ne Hak ile halktan, ne de halk ile Hak’tan perdelidir” şeklinde tanımlar. Hafnî de bu terimi şöyle tarif eder:…
MoreArapça, terketmek, boşlamak, yalnız başına kalmak gibi mânâları olan bir kelime. Tasavvufta ise, kişinin kendisini Hak’tan alıkoyan şeylerden yüz çevirerek halveti tercih etmesidir, şeklinde açıklanır. Bu mânâda tahallî, uzlet, yani insanlardan ayrılmadır.…
MoreArapça temizlik demektir. Şeriatta, belirli azaları, özel şekilde yıkamaya taharet denir. Bir sûfî için, en sevimli şey, taharet ve nezâfettir: Elbiseyi temiz tutmak, misvak kullanmaya devam etmek, yaz-kış her Cum’a günü yıkanmak,…
MoreYüzük takmak, bilmez görünüp susmak, bir şeyi saklamak mânâlarını ihtiva eden Arapça bir kelime. Ariflerin kalbi üzerinde bulunan Hakk’ın alâmeti.…
MoreArapça, hayrete düşmeği ifade eder. Matlûbuna ulaştığı sırada arif kişilerin kalplerine inen şey. Bazı sûfîler tahayyürü şöyle tanımlar: Tahayyür; önce vuslat, sonra fakr sonra da şaşkınlığa düşmek şeklinde ortaya çıkar.…
More