Sırrı temiz olan mânâsında, Arapça bir tamlama. Allah’tan bir an bile gafil bulunmayan kimseye denir.…
Moreİçi ve dışı temiz olan demektir. Arapça tamlama. Allah’ın ve kullarının haklarına uyan kişi için kullanılan bir tâbirdir.…
MoreDışı temiz olan anlamına Arapça bir tamlama. Allah’ın günah işlemekten koruduğu kişiye denir.…
MoreArapça, gerçekleştirmek anlamında bir kelime. İlâhî isimlerin şekillerinde Hakk’ın zuhur etmesine denir. Kulun gerçeği elde etmek üzere, bütün gücünü zorlaması. Cürcanî, tahkiki, bir şeyi delil ile ispatlamak olarak tanımlar.…
Moreİçi boşaltmak anlamında Arapça bir ifâde. Gönül dünyasında, Allah’tan başka herşeyi silip süpürmek.…
MoreFarsça, hükümdar koltuğu anlamında bir kelime. Bektaşî tâbiri olarak, Meydan’daki makamların en büyüğüdür. Diğer makamlarda olduğu gibi, burada da niyaz olunurdu. Tarikata yeni giren kişi, rehberinin delâleti ile buraya geldiğinde, ona burası…
MoreTemizlemek, birini mukaddes kılmak anlamında Arapça bir kelime. Allah’ı, Hanlığına yakışmayacak şeylerden temiz kılmak, yüce tutmak; şirk, ayıp ve noksanlardan kesin olarak ve tamamen berî saymak, takdîs şeklinde tanımlanır.…
MoreKeman kaşlı anlamında Farsça bir tamlama. Sâlikin, ihmalkâr davranışta bulunarak, bulunduğu dereceden düşmesi.…
MoreArapça, korkmak, sakınmak anlamında bir kelime, inancını, yer ve zamana göre saklayarak, taşıdığının aksine bir inancı sergilemek.…
MoreGerdanlık takmak, taklid etmek anlamında Arapça bir kelime, insanın yapmasında, etmesinde ve konuşmasında başkasına uyması. Başkasının sözünü delilsiz, hüccetsiz kabulden ibarettir. Başkasını taklid edene “mukallid” (taklidçi) denir. Bunun mukabili, tahkiktir. Tasavvuf ıstılahında…
MoreArapça, korkma, sakınma, kaygılanma anlamında bir kelime. Cürcanî bu terimi, icabettiren fiillerden kendini uzak tutarak korunmak şeklinde tanımlar. Takvanın dışı Allah’ın hududunu muhafaza, içi de ihlâs ve niyettir. Takva; dini daha derin…
MoreArapça, taleb eden, isteyen demektir. Tasavvuf okuluna kaydını yaptırma durumundakilere tâlib denir. Tasavvufta, hedefe ulaşana kadar dört dereceden söz edilir: Tâlib, mürid, sâlik, vâsıl. Tâlib ilk derecedir. Tâlib eskiden hemen tasavvuf okuluna…
MoreSale’de küçük bir Fas tarikatı.…
MoreArapça, su taşkını, kıyamet ve âfet gibi mânâları olan, Arapça bir kelime. Nâzi’ât suresinin 34. âyetinde “Tamme-i Kübrâ geldiği zaman…” ifadesiyle geçen bu kelime, kıyamet günü anlamında kullanılmıştır. Maşları rastgele te’vil etmek.…
MoreBir şeyin izini silme, belirsiz yapma anlamında Arapça bir kelime. Beşerî sıfatların gizliliklerinin, Rubûbî nurlara ait sıfatlarda kaybolması, yani kulun sıfatlarının Hakk’ın sıfatlarında yok olmasıdır. Kaşanî de yakın manada olmak üzere, seyr…
MoreMevlevi tâbiri, Konya’da Mevlânâ türbesinin kuzey tarafında, mescidin sağlamlaştırılması için yapılan dayanak duvarı altında, kadınlar kafesine çıkılacak kapının açılıp kapanmasından meydana gelen sesten kinaye olarak kullanılırdı. Bu kapı şimdi mevcut değildir.…
MoreCehennem demektir. Türkçe bir kelime. Gice gündüz işleri kamu Korkarım yerleri ola tamu. Süleyman Çelebi…
MoreArapça, çırpınmak, sevinçten zıplamak anlamlarını ihtiva eden bir kelime. Cürcanî, tarab’ı sevinç veya hüzünden dolayı, insana gelen hafiflik diye tanımlar.…
MoreFarsça, başın tepe kısmına denir. Tacın dilimlerine târek adı verilir (bkz. Terk)…
MoreArapça, yol demektir. Alevîlerce kutsal sayılan ve kayın ağacından kesilerek hazırlanan 70-75 cm. uzunluğundaki sopaya denir. Tarîk’a aynı zamanda, “Evliya”, “Erkân”, “Dest-çub”, “Serdeste” adları verilir. İki musâhib, törende ölü taklidi yapar, dede…
MoreArapça-Farsça, açıklama yapan demektir. Eskiden tekke ve camilerde, namazdan önce, Peygamberimizin (s) ve İslâm büyüklerinin özelliklerine dâir yüksek sesle cemâate açıklamalarda bulunan görevlilere denirdi. Bu tâbir, vakfiyelerde geçmektedir.…
MoreArapça, yol demektir. Bu kelime bir bakıma metot, usûl anlamına gelir. Şeyh denilen bir öğretmen nezâretinde, istekli (mürid veya tâlib) nin, Allah’a ulaşma, yani sürekli Allah tefekkür ve bilincini (ihsan) kazanma konusunda…
MoreTarikat mensup-larının sırtlarına giydikleri elbise, başlarına giydikleri külah, ayaklarına giydikleri papuç, ellerinde taşıdıkları asa (baston), bellerine takındıkları kemer, sırtlarındaki hırka vs. gibi şeyler hakkında kullanılan tâbirdir.…
MoreMevlevi tâbiridir. Tarikata yeni girenlere, tarikat usûl ve erkânını öğretmekle görevli bulunan dede-ye, tarikatçı denir. Buna pîş-kadem veya ser-tarîk de denir. Çelebi Efen-di’nin yardımcısı makamındadır.…
MoreKöçek, Farsça küçik’den bozmadır, küçük manasınadır. Bu, bir Mevlevî tâbiridir. Tarikatçının hizmetinde bulunan cân’a verilen addır.…
MoreMevlevî tâbiridir. Mevlânâ’nın türbesinin Babü’s-Selâm’dan girilince, sol tarafında bulunan mezarlığa verilen isim.…
MoreArapça, seçilmiş Ahmed (Hz. Muhammed-s-)’in yolu anlamına, Os-manlıca-Farsça usûl üzere yazılmış bir tamlama. Hz. Muhammed (s)’in yolu. Bütün sûfiyye tarikatlarının hepsi, Tarikat-ı Muhammediy-ye(s) dir.…
MoreArapça, dünyayı terke-den kişi demektir. Dünya ile alâkasını kesen, uzlete çekilen (misantrop) kişi için kullanılan bir tâbirdir. Târik-i dünyâ geçünür derbeder, Der tama itme bana, kendi eder. Vâhid…
MoreArapça, bir işte hareket etmek, bir işin içine girip idare etmek, gibi anlamlan olan bir kelime. İnsanlara, eşyaya, çeşitli şekillerde etki etmek, onları idare etmek, Allah’ın çok yakın dostlarına bahşettiği bir lütuf…
More