Arapça, yönelmek demektir. Şeyhin, bütün manevî gücünü müridin kalbi üzerine yöneltmesi ve bu suretle ona aktarması. Bu, müridin ruhunda filizlenmelere sebep olacak bir manevî aşılama olayıdır. Yani müridin ruhî kabiliyet kapasitesinin artırılmasıdır.…
MoreArapça, vekil edinme, güvenme anlamında bir kelime. Gerekli tüm çabayı sarfederek, her türlü, tedbiri aldıktan sonra, işi tam bir inançla Allah’a havale etme, yani, deveyi bağladıktan sonra Allah’a emanet etmeye, tevekkül denir.…
MoreArapça, dost edinme, beri olma anlamlarını içeren iki kelime. Âl-i Abâ’ya sevgi duymaya te-vellâ, onlara karşı çıkanları sevmemeye de, teberrâ denir. Tevellâ ve Teberrâ İmamiye’de, Furû-i Din’den sayılır.…
MoreArapça, başarıya erdirmeyi ifade eden bir kelime. Her hangi bir iş vuku bulmadan önce, Allah’ın kuluna yaptığı yardım (inayet) a, tevfîk denir. Allah’ın, kulunun yaptığı işi, rıza ve sevgisine uygun hale getirmesi…
MoreArapça, birleşmek demektir. Cürcanî, Allah’ın zâtını, akılla tasavvur olunan, zihni olarak hayal edilebilen herşeyden uzak tutmak, diye tarif eder. Yine ona göre, tevhîd üç şeyde olur: 1. Allah’ı rubûbiyetle tanımak, 2. Vahdaniyetle…
MoreArapça-Farsça, tevhîd evi demektir. Mevlevî tâbiridir. Bazı tekkelerde, sema âyininin yapıldığı yere, semahanelere, “Tevhid-hâne” denir.…
MoreDöndürmek, çevirmek anlamında Arapça bir kelime. Sûfî, kalbinin safa durumuna göre, Kur’an’ı Kerim’i her okuyuşta, farklı farklı mana doğuşlarıyla karşılaşır, ki buna, tasav-vufî planda te’vîl denir.…
MoreHz. Musa’ya indirilen kutsal kitap. Sıfat isimlerinin tecellileri. Bu da, Hakk’ın yaratılmışların zuhur yerlerinde ortaya çıkışıyla olur. Zira Hak Teala, isimlerini sıfatlarına delil olarak nasbetmiş, sıfatları da zatının delilleri kılmıştır. Sıfatlar zatın…
MoreArapça, tevbe edenler demektir. Ker-bela olaylarında, söz verdikleri halde, Hz. Hüseyin’e yardım etmeyen, faciadan sonra da bu duruma pişmanlık duyup, Şam’daki Emevî yönetimine ayaklanan siyasî bir akım. Allah’a tevbe etmek, tasavvufta ilk…
MoreArapça, arıtmak, temizlemek vs. gibi anlamları ifade eden bir kelime. Kur’an-ı Kerim’de, “nefsini arıtan felaha erdi” (Şems/10) şeklinde bahsedilen husus, nefsi, kirleten şeylerden temizlemekle alâkalıdır. Kısaca, nefsi yerilen ahlaktan, övülen ahlaka yükseltmeye…
MoreArapça, ruhanî, manevî tıb demektir. Nefsin hastalıklarını tedavi usulünü ve kemale erdirme sırlarını ele alan ilim ki, buna ilm-i ledün denir.…
MoreFarsça, ucu iğne gibi sivri küçük demir iğneye denir. Rufaî tabiridir.Şeyh Efendi, zikr merasiminde, burhan makamında ,bu şişi müridlerinin çeşitli yerlerine batırır, kan akmazdı, kanın akmaması veya bir takım sebeplerle ortaya çıkan…
MoreFarsça, kılıç bağı demektir, ki canların Bektaşiliğe girerken kestikleri kurbanların tüyünden örülür. Rehber, yeni ders alacak kişiyi şeyhin huzuruna götürürken, onun boynuna tığ-bend bağlardı. Can bunu takarken, “destur” der.Ardından “Pür Cemal Muhammed…
MoreBektaşî tabiridir. Kurban kesilmesini ifade eder. Kurban kesildi yerine “kurban lığlandı” ifadesi kullanılır.…
MoreFarsça sihir, büyü demektir. Üç tür tılsımdan bahsedilir. 1- Kalbi yönelterek karşıdakini doğrudan, aletsiz etkilemek ki, gerçek sihir budur. 2- Yıldızlar, sayılar ve unsurların özelliklerinden yararlanarak etkili olmak, 3- Hayal gücüne da-yalı,…
MoreSeyyid Ahmed Ticanî (1737-1792) tarafından, Afrika’nın kuzeyinde kurulmuş bir tasavvuf okulu.…
MoreTekkelerde dervişlerin Kur’ân-ı Kerim o-kudukları yere tilâvet odası denir.…
MoreArapça, perişanlık ve yaşamak anlamlarında iki kelime. Aşağı tabakadaki sûfîler, tecellide îyş, setr (gizleme) de tîş durumundadır. Yukarı tabakadaki sûfîler, bu ikisi arasındadır.…
MoreBuna, çizmeyi aşmamak da denir. Ehliyetsiz kişilerin, vakitsiz dava sahibi olmaları. Bu derin olma-yan, topuğa bile varılmayan sığ suların, derin denizlerle savaşına benzer. Aşkına düşen âşıklar, İçer ağuyu nûş eder. Topuğa çıkmayan…
MoreRifai tasavvuf okulu cihazlarından. Uzunluğu, bir karıştan fazla, üst tarafı yuvarlak veya oyuklu, baş tarafında, ağaçtan yuvarlak bir tepeliği bulunan âletin adıdır. Tepeliğin etrafında, ince zincir parçalarından saçak bulunur. Şeyh zikir sırasında,…
MoreMevlevî tabiri. Pazarcı dervişin pazara çıktığında taşıdığı peşytemala, tor denir.…
MoreArapça, müjde anlamında bir kelime. Cennette bulunan bir ağaç. Üns makamı, İlâhî huzurda sükûn ve huzur halinde bulunmak.…
MorePadişahın fermanlara attığı özel imza, veya mühür. Faaliyet hâlindeki âşıkın vasıflarında ortaya çıkan hükümleri.…
MoreArapça, uzun emel, açgözlülük demektir. İnsanın hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışması. Mukabili, kasr-ı emel olup, hemen ölecekmiş gibi âhiret için çalışmaktır.…
MoreArapça, tatmin olmayı ifade eden bir kelime. Nefsin, huzur, sükun ve istikrara kavuşması hali. Üns sebebiyle, nefsin kendisini rahat hissetmesi, Kur’an da, Fecr suresinin son ayetlerinde bu durumdaki nefse işaret vardır. “Ey…
MoreDağ demektir. Hz. Musa (a)’nın Allah’la konuştuğu dağ. Hak, Hz. Musa ile nefs yönünden konuşmuştur. Dağ konuşmada sarsılıp un ufak olduğu gibi, onun Allah ile konuşmasında da ilâhî tecelli sebebiyle nefsi toz…
MoreArapça, toprak demektir. Veli olduğu zannedilen kişiler için üstü kapalı olarak yapılmış mezara, türbe denir. Fatih Sultan Mehmed için yazılan bir şiir: Her dem sana açıktır Ebvab-ı arş-ı rahmet Türbendir en azimi…
MoreArapça-Farsça, türbeyi bekleyen kişilere denir. Bu görevliler, türbenin temizlik, açılıp-kapanması vs. gibi işlerine bakardı. Beyt-i Hûda’ya konmuş, Câhın metaf-ı eslaf. Durmuş başında bekler, Bir kavm türbedarın. Abdülhak Hamid…
MoreMevlevî tabirî Konya’da Mevlana’nın türbesiyle, semahanenin bakıcısına, türbedar dede adı verilirdi.…
MoreArapça, saçma sözler, batıl boş şeyler demektir. Sûfiyyenin cezbede boğulmuş olanlarının, bulundukları hale mağlub bulunmaları sebebiyle, dışı şeriata aykırı gibi görünen ifadelerine türrehat (veya sümüklü tasavvuf) denir.…
More