Arapça, tehdit ile korkutmak anlamında bir kelime. Mutlak va’îd, kâfirler ve münafıklar içindir. Bu, Allah’ın kullar üzerindeki hakkıdır.…
MoreOsmanlılarda camilerde yaptıkları hizmet karşılığı, vâ’izlere verilen maaş (cihet) a. vâ’iziyye denirdi.…
MoreAğır başlılık anlamında Arapça bir kelime. Cürcânî bu deyimi, her hangi bir işe yöneldiğinde, kişinin ağır (teennî) hareket etmesi şeklinde tanımlar.…
MoreArapça, durma, şüphe, vs. gibi mânâları olan bir kelime. Cürcânî ve Kâşânî bunu, iki makam arasında durma, hapsolma olarak tarif ederler. Bu, önceki makamın gereklerini tam o-larak yapmak ve bir sonraki makama…
MoreVakfedenin, vakfa dair ifâdelerini ve hâkimin (kâdî) kaydını (tescilini) içermek üzere, düzenlenen “hüccet” hakkında kullanılan bir tâbirdir. Vakfiyeler, eskiden, noter defteri mâhiyetinde olan, Kadılık yanî Şer’î Mahkeme siciline geçmek suretiyle kesinlik kazanırdı.…
MoreArapça, vuku bulan, meydana gelen olay anlamlarında Arapça bir kelime. Kelamcılara göre, vâki, Levh-i Mahfuz, ehl-i hikmete göre de fa’âl akıldır. Tasavvuf terimi olarak, kalbe uyanıklık veya yarı uyanıklık halinde, manevî âlemden…
MoreArapça, şiddetli hadise, musibet, olay gibi anlamları olan bir kelime. Zikir sırasında ve Allah ile beraberliğinde, hislerini kaybedecek şekilde gaybete düşen salikin gördüğü şeydir; bu uyku ile uyanıklık arası (yakaza) bir haldir;…
MoreArapça, duran demektir.Mülkünü, sonsuza kadar halkın yararına tahsis eden kişiye, vakfeden manasına gelmek üzere vâkıf denir. Vakıfla ilgili bazı deyim ve atasözleri şu şekildedir: Kendisini bu işe vakfetmiş: Bir kişinin, kendini bir…
MoreSapık tasavvuf okullarından birinin adı.…
MoreHorozun normal olarak sabah vakti ötmesi gerekir. Bunun aksine gecenin tam ortasında öterse, insanları rahatsız eder, hatta çocukları ürküttüğü için o horozun kesilmesi gerekir. Vakti gelmeden, henüz yeteri olgunluğa erişmeden,bir takım iddialara…
MoreArapça, zaman demektir. Kulun üzerine gelen ilâhî varidat ve Rabbânî tecelliyâtın zamanıdır ki, o vârid gelince, kulu tasarrufu altına alır, onu etkiler. Vârid, havf ve hüzün gerektirirse kul, korkar ve üzülür. Aksi…
MoreDevamlı olan vakit anlamında Arapça bir ifade. Kaşanî bunu, sürekli olan ân diye tanımlar.…
MoreArapça, uzun zamanı ifade eden bir söz. Sermedî kelimesi, zamansız ve mekansızlığı ifâde eder. Sermedî hayat, sonsuz (ezelî ve ebedî) hayat anlamındadır. Bir sûfi benim vaktim müsermeddir, dediği zaman o, bununla, değişmeksizin…
MoreArapça, mutluluk, selâmet ve barış dönemi anlamına olup, Hz. Peygamber (s)’in nübüvvet zamanlarına denir. Sensin ol fahr-i cihân-ı medeniyyet ki hemân Ahdini vakt-i sa’âdet bilir ebnâ-yı zaman Şinasî…
MoreArapça, gelen demektir. Kul, irade etme-den, kendi katkısı bulunmadan, eğer kalbine bir mana gelirse, buna vârid denir. Allah’tan gelen vârid’e vârid-i Hak, ilimden (şeriattan) gelen vârid’e de vârid-i ilim denir. Gelen vârid,…
MoreVarlığına, makamına, bilgisine, malına, mülküne,akrabasına, güzelliğine güvenip, kendisinde payeler aramaya kalkışan, bunların Allah’ın nimeti olduğunu düşünmeyip, kendine mal etmeye çalışan, gurura kapılan kimselere varlık, benlik sahibi denir. Sıratı, mizanı bunda geçmişler, Varlık…
MoreArapça, orta, ortalama, gibi anlamları olan bir kelimedir. Hafnî, bunun sufilerin âdeti olduğunu ve bu âdetin de kemer bağlamak şeklinde uygulandığını söyler. Şed bağlamak.…
MoreNitelik, sıfat, özellik anlamında Arapça bir kelime. Vasfı anlatan kişinin, vasfettiğinin işlerinden, hükümlerinden ve ahlâkından bahsetmesi. Na’at, vasf anlamına olmakla birlikte, kapsamı daha geniş bir kelimedir. Birinin niteliklerini çok ince ayrıntılarıyla anlatmaya…
MoreArapça, halkın zatî özelliği demektir. Yine Kâşânî, bu sözü, zatî (özü bakımından zorunlu değil mümkün) ve zatî fakr (özü bakımından başkasına muhtaç) olarak açıklar.…
MoreArapça, ulaşan, varan anlamında bir kelime, ism-i fail. “Allah’ın vasledilmek üzere emrettiğini, kat’ederler…” (Bakara/27) âyetinde bu terim, (en yûsale) şeklinde geçmektedir. Bu durumda vâsıl, Allah’ı bilen, emirlerini yerine getiren ve yasaklarından kaçınan…
MoreArapça, Hakk’a ulaşan demektir. Manevî sülük yollarından biriyle, makamları geçen, ihsan mertebesine varıp Hakk’a ulaşan kişiye vâsıl-ı Hak denir.…
MoreVasıl b. Atâ’nın görüşünde olanlar. Bunlar Allah’tan sıfatları kaldırır, gücü kullara yüklerler.…
MoreArapça, yardım vâsıtası demektir. Kâmil insana denir. Onun halk ve Hak ile aynı anda münasebeti vardır. Bu sebeble o, halkı Hakk’a ulaştıran bir aracıdır. Nitekim kudsî Hadis’te şöyle denilir: “Sen olmasaydın (ey…
MoreArapça, tavsiye ve nasihat anlamına gelen bir kelimedir. Attar’ın Pendnâme’si, Haris el-Muhasibî’nin el-Vesâyâ’sı ve İmam Gazali’nin Eyyuhe’l-Veled adlı eserleri nasihat ve tavsiye türünde yazılmış eserlerdir. Cürcânî bunu fıkhî anlamda tanımlarken şöyle der:…
MoreArapça, ulaşmak, varmak demektir, ilm-i şuhûd ile Hakk’a ulaşma. Kaşanî buna şu tanımı getirir: zahirler ve batınlar arasında, sevgi vasıtasıyla rahmete ulaşan gerçek birliğe vasi denir.…
MoreArapça, birleşme, bitişme anlamında bir kelime. Mevlevi tabiridir. Mevlevîlikte, giyilen özel elbiselerden birinin adına vasle denir. Bu elbise ve çeşitleri, Konya’daki Mevlânâ Müzesi’nde teşhir edilmektedir.…
MoreArapça, ayrı olanın bitişmesi demektir. Vahdetin (tekin) kesrette (çokta) ortaya çıkışı demektir. Çökün tekte ortaya çıkışına da faslu’l-vasl denir.…
MoreArapça, bitişmenin bitişmesi demektir. Gittikten sonra dönmeye, indikten sonra yükselmeye denir. Kaşanî bu açıklamadan sonra devamla şöyle der: İnsanların hepsi yüce mertebelerden, en aşağılara iner. Bundan sonra, insanların bazısı Allah’a giden yola…
MoreArapça bir kelimedir, Türkçemizde de aynı manada kullanılır. Kulun vatanı, hâlin bittiği ve karar bulduğu yerdir. Ebû Süleyman Dârânî “iman, yakinden daha faziletlidir. Zira iman vatanlar, yakîn hatıralardır” der. Hatarât makamı, vatanat…
MoreGerekli hacet, çok önemli ihtiyaç anlamında Arapça bir kelime, çoğulu evtâr. Nefsânî nazların ve beşerî özelliğin dışında, öğülen bir arzu ve fayda. Bu şekilde vatar, yaşanan tertemiz bir arzu ve haldir.…
More