Şâfiüddin Ahmed b. Ömeri’z-Zeyla’î tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu. Kadiriyye’nin kolu.…
MoreVaizler hakkında kullanılan bir tâbirdi. Bâb-ı Meşihatta tutulmakta olan ilmiyye sicilinin sonuna yazıldıkları için, bu adı almışlardır. En yüksek derecesi Ayasofya kürsüsü olup, derecesi otuz idi.…
MoreZeynüddin Hâfî (ö. 838/1434) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu. Suhreverdiyye’nin Bursa’daki kolu.…
MoreArapça, zeytin yağı demektir. Nefsin aslî yetenek nuru.…
MoreArapça, zeytin demektir. Tefekkür gücü ile, kutsal nuru tutuşturabilme kabiliyetine sahif nefs.…
MoreTürkçe’de de aynı anlamda kullanılan bir kelime. Allah’ın gazab-rıza, ceza-af, kahr-lutf gibi celâl ve cemal sıfatları. Harraz “Allah’ı, iki zıddı birleştirerek tanıdım, Allah, zıdları birleştirdiği için O’na camiu’l-azdad veya mecmau’l-azdâd denir.…
MoreArapça, gölge demektir. Kendisine mensup harici vücûdu olan nur ismi aracılığı ile ortaya çıkan madumlardan ibaret mümkinlerin aynlarının ta’ayyünlari (belirmesi) ile zuhur eden izafî vücûd. Nur, onun suretleriyle yokluğu (ademiyeti) nün karanlığını…
MoreArapça, gölgeler demektir. İlâhî isimler.…
MoreArapça, ilk gölge demektir, ilk akıl. Bu, Allah’ın nurundan ilk olarak ortaya çıkıp vahdet-i zâtiyye şuûnundan olan çokluk suretini ilk kabul eden ayndır.…
MoreArapça, İlâhın gölgesi demektir. Va-hidiyet hazretini gerçekleştiren kâmil insan.…
MoreArapça, ikinci gölge demektir. Dünya. Hakk’ın mümkinlerin suretlerinde ortaya çıkışı.…
MoreArapça, Allah’ın gölgesi demektir. Padişahlara, sahip oldukları güç ve kuvvetten dolayı “zıllu’llah fi’l-ard” Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, denirdi.…
MoreArapça, unutmanın zıddı olan hatırlamayı ifade eden bir kelime. Korku (havf) veya sevginin çokluğu sebebiyle, gaflet meydanından müşahede alanına çıkış. Zikir, ariflerin yaygısı, mu-hiblerin sağlamca bastığı yer, âşıkların şarâbıdır. Zikrin hakikati, zikredilen…
MoreArapça, açıktan yapılan zikre denir. Buna”zikr-i cehrî” de denir. Tarikatların bir kısmında, (mesela Kadiriyye, Rifaiyye vb. gibi) zikir, dil ile sesli olarak çekilirken, bir kısmında da kalbden (tefekkürî olarak) icra edilir, ilkine…
MoreArapça-Farsça, bıçkı zikri demektir. Buna “zikr-i minşârî” de denir. Minşâr, Arapça’da, “erre”, Farsça’da “testere”, bıçkı anlamlarına gelir. Zikir sırasında hançereden odun kesen bıçkıyı andırır gibi ses geldiği için, bu türe “bıçkı zikri”…
MoreGizli zikir, anlamını içeren Arapça bir ifade. Bu zikir de, “tadarru’an fi nefsike” (Araf/205) şeklindeki Kur’an ifâdesinin gösterdiği üzere, kalbden yani tefekkür? olarak uygulanır. Zihinsel olarak kalbin üzerinde bir “Allah” yazısı teşekkül…
MoreArapça, ayakta çekilen zikir demektir. Yüce Mevla zikrin ayakta çekilebileceğine “ellezine yezkürünellahe kıyâmen…” (Al-i imran/191) yani “Allah’ı ayakta zikredenler…” âyetiyle işarette bulunmuştur. Buna “kaimen zikir” de denir. Ayakta zikr, gözlemlediğimiz uygulamalarda, halaka…
MoreArapça, meskenet demektir. Kibir duygusundan uzaklaşmaya matuf, bir tür tevazuya zillet denir. Bir hadis-i kudsî’de Allahü Zülcelâl “Büyüklük benim hırkamdır. Onu Ben’den başkasının giymesini kabul etmem” buyurmuştur. Sûfiyye bu ve benzeri hadislere…
MoreFarsça, diri demektir. Ölmeden önce ölmeyi gerçekleştiren kişi, ebedî hayatla dirilmiştir.…
MoreFarsça, hayat, dirilik demektir. Hakk’ın kulunu kabul edip, ona, derece derece ebedî olarak sürecek şekilde yönelmesi.…
MoreArapça, evlilik demektir. Sûfiler evlilik konusunda Hz. Resûlallah (s)’ı izlenmiştir, ilk devrin bazı sûfilerinin marjinal tavrı bir kenara bırakılırsa, tasavvuf tarihinde bekar sûfi tipi fazla gözükmez. Hatta bir kısım velilerin, evlilikteki fazileti…
MoreArapça ışık demektir. Kaşanî, bu terimi şöyle açıklar: Eşyayı, Hakk’ın ayn’ı ile Hakk’ın belirmesi olarak görmek.…
MoreŞaziliyye’nin Mağrib kolu. Bu kol XIX. yüzyılda kurulmuştur.…
MoreArapça olan bu kelime Türkçemizde de aynı manada kullanılır. Yemekleri topluca yiyen sûfiler bunun için bir hayli adab geliştirmişlerdir. Bkz. Nemed.…
MoreArapça, ortaya çıkmaya zuhur derler. Sâlikin kendi katkısı olmadan ortaya çıkan olaylara, zuhurat denir. Bu tür zuhuratlar, tevekkül erbabı için, mutlaka uyulması gereken uyarılar olarak değerlendirilir. Rüyalara da, zuhurat denmektedir. “Zuhuratla geçinmek”…
MoreArapça, zulmetmek demektir. Bir şeyi kendine ait olmayan bir yere koymak. Konu ile ilgili atasözleri:Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste: Zulme uğrayanın yaptığı beddua mutlaka kabul görür, zalimin yaptığı zulüm, yanına kâr…
MoreArapça, karanlık demektir. Madde, maddi âlem. Allah’ın nurundan nasibi olmamak, mahrum kalmak. “Allah müminlerin dostu olup, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır” (Bakara/257) Zat-ı ilâhî’yi bilmeye de zulmet denmiştir. Zira Zât-ı ilâhî bilinmez, idrak…
MoreArapça, rağbetsiz olmak yüz çevirmek demektir. Kur’an-ı Kerim’de sadece Yusuf suresinin 20. ayetinde geçer. “Yusuf’un satışı konusunda) rağbetsiz idiler” Tasavvufta dünyaya dolu dizgin dalmamak esastır. Zira Kur’an-ı Kerim’de bunu destekler tarzda çok…
MoreFarsça’da, bârid Arapçada soğuk anlamına gelir. Bu durumda bu iki ifade “soğuk zühd” manasmdadır. Şekilci ve katı din anlayışına sahip kişilerin zühdüne “zühd-i huşk” denir. Zâhid, Hû demeyi inkar eyleme Ya niçin…
More